0.1 ✓

38 2 12
                                    

MY SILENCE IS JUST ANOTHER WORD FOR MY PAIN :

Sessizlik Yalnızca Acımı Temsil Eden Başka Bir Kelime ~★
≠≠≠≠

"Sonra görüşürüz ."diyerek evden çıkmıştı arkadaşı.

"Görüşürüz, Eve gidince mesaj at."

Deyip kapıyı kapatacağı sırada arkadaşının ofladığını duyup başını sallamıştı herkesden sakındığı muhteşem gülümsemesi yüzünden silinirken.

Kocaman evin koridorunda göz gezdirip,siyah ve morun hakimiyet sürdüğü odasına girmişti. Evin diğer odalarından farklı olarak kendini rahat hissettiği tek yer burasıydı belki de.Daha doğrusu kendini ait hissettiği...Ayakta öylece dikildiğini fark ettiren şey gözünden olmasa da ruhundan süzülen bir damla yaş olmuştu ...

Yıllardır akmayan göz yaşlarına bugün de izin vermemek için başını geriye doğru atıp duvara yaslanmıştı. Ağlamaya değmezdi, bunu kendisi de çok iyi biliyordu.
Biliyordu ama kabullenemiyordu,zordu çünkü hem de çok...Ama bildiği bir şey daha varsa o da bu zamana kadar ağlamamıştı bundan sonra da ağlamayacaktı.
Zaten istese de ağlayabiliyor muydu ki? Ruhu o kadar çok ağlamıştı ki, gözleri istese de ağlayamaz olmuştu neredeyse...

Çok kırılmıştı ...
Aslında kırılmaktan da öteydi bu.
Güveni sarsılmıştı ama o kadar büyük bir sarsılmaydı ki bu... Kalbi enkaz altında kalmıştı. Bu enkazdan çıkması çok zorken,kendi başına çıkması belki imkansızdı... Ama arkadaşı sivil yardım kuruluşu gibi yardımına koşmuştu. En azından güven kelimesini yan yana kullanabileceği bir isim vardı...Onun için her şeyi yapabileceği...

Bütün bu düşünceler kalbine ağırdı. Bunun farkındaydı da,olanları aklından geçirdiği saniye içinde bir yerlerde oluşan sızı ruhunu mahvediyor,kalbinden gelen kırılma sesini duyabiliyordu.
İstemiyordu belki ama yine de duyuyordu.
"Rüya olsun... lütfen. " diyordu.
Tanrıya yalvarıyordu ama yine sonsuz gecenin sessizliğinde boğulmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu elinden ...

Bu halini bilen arkadaşı her gün eve uğruyor,uzun nutuklar çekip, nasıl olduğunu soruyor.Kendisinde kalması için ısrar ediyor, tüm gün yüzünden eksik olan gülümsemesini tekrar bahşedip güller açtırıyordu yüzünde. Kalbini huzur kelebekleriyle doldurup biraz da olsa kendisi olmasını sağlıyordu. İyilik meleği gibiydi zaten her şeyiyle ; tertemiz kalbi , bebek gibi masum görünümü ile...

Ama bazen ...
Yetmiyordu, yetmiyordu işte.
Onca işini umursamayıp kendisiyle ilgilenmesine rağmen bununla yetinmediği için kendisine kızıyordu ama kalbinde ki o boşluk doldurulamaz derece de büyük. Söküp atılamaz derece de sağlamdı. Çünkü sahibine, o boşluğun, derin ve acı veren izlerin oluşmasını sağlayan kişiye duyduğu sevgi de, güven de çok sağlamdı .

Ama sorun şuydu ki ; kendi sevgisi ne kadar sağlamsa, karşılığında aldığı tepki de o kadar kalitesiz ve yaralayıcı olmuştu. Asla beklemezdi. Herkesten, her şeyden beklerdi ama ondan asla.

Düşünüyordu da bu kadar kolay mıydı ? Hiç mi pişman olmamıştı, hiç mi acı çekmemişti? Onca yıl, onca söz ve daha niceleri hiç mi yakamamıştı canını?

Verdiği sözler, evin içini dolduran kahkahalar, duvarlara yankılanan müzik notaları. Neden kendisinin ruhunda derin izler bırakırken ona hiçbir şey olmuyordu.
"Ben yapar mıydım acaba? "diye düşünecek oluyor, kendisi bile gülüp "Asla" cevabını vereceğini bildiğinden vazgeçiyordu...
İşte insanlara bu yüzden güvenmiyordu.

"En azından son birkez ... sarılsaydım." diye düşünüp, bunu bile ona çok görüp görmediğini sorguluyordu. Elinde olmadan, özlüyordu... Kendi suçu olmamasına rağmen sünger çekmeyi bile kabul ediyor sonra kızıyordu kendine, acizce davrandığını düşünüyordu ... Neden diye sormadan edemiyor,cevap bulamayınca da kendini suçluyordu.

ÉCRİVEİNWhere stories live. Discover now