-36-

6.9K 411 455
                                    

Bölüm Şarkısı: Gözleri Aşka Gülen- Nilipek

Nasılsınız güzelleriiiim!

Yine ben geldim.
Bu arada bir şey sormak istiyorum.

#TeamArın diyenler

#TeamEren diyenler

Aklımda bir şey var eheheheheh :*

Keyifli okumalar💕
Lütfen bol bol yorum yapıp vote verir misiniz? Okumaya göre votelar çok az😔

Prim saati bitti.

💘


-
Duyduğum şeyleri hazmetmeye çalışmak zordu.

Kendimi, Doğa sanmam zordu.

Annemin, beni Doğa sanması zordu.

Ailemin, bizim bu hareketlerimize katlanması zordu.

Ben hastanedeyken Eylem nakliye şirketiyle görüşüp eski evdeki eşyalarımızı taşıtmıştı.

Eren'in evindeki eşyalarımızı almıştı.

Ben ise bir hiç gibi yatakta yatıp tavanın sıvalarını izliyordum.

Hasta olduğumu, bununla baş etmek zorunda olduğumu düşünüyordum.

Kapı çalınca boş bakışlarımı kapıdan giren heybetli bedene çevirdim.

"Deniz kızı'm," elindeki vişneli cheescake'i görünce istemsizce gülümsedim.

"Kalk, Deniz kızı."

Deniz kızı.
Eftalya.

Adımın anlamının deniz kızı olduğunu biliyordum.

"Arın?" Dedim aklıma gelen şeyle.

Yatağın yanına koltuğu çekip otururken bana baktı ilgiyle.

"Gerçek adımın anlamı deniz kızı olduğu için mi bana böyle hitap ediyorsun?"

Sarı gözleri, yoğundu.

Güneşteymişim gibi hissettim.

Yakıcı bir ateş ve ışık.

Yine gözleriyle bir şey söylüyordu. Yine hatırlamam gereken bir şey söylüyordu.

Başıma saplanan ağrıyı yok sayıp gözlerimi kaçırdım.

Açıklama yapmasını beklerken.

"Hı-hı." Deyince anlamaz gözlerle baktım.

"Yalan söylüyorsun Arın."

"Beni o düğünden öncesinde tanıyordun!"

O, isim meselesi ben 4 yaşındayken çıkmıştı. Düğündeyken 6 yaşındaydım ve kendimi Doğa sanıyordum.

"Bu neyi değiştirir? Sen beni hatırlamadıktan sonra bu ikimizin arasındaki neyi değiştirir? Ben sana anlatsam kendine gelecek misin tekrardan? Hayır. Yine o anıları sadece ben yaşamışım gibi olacak bu yüzden benden sana geçmişinle ilgili bir şey anlatmamı bekleme. Sadece şunu unutma: sana hiçbir zaman yalan söylemedim Deniz kızı. Adın konusunda bile."

Söylediği şeyler içimi burkarken ona baktım. Dört yaşında en fazla ne yaşayabilmiştik bilmiyordum ama hatırlamıyordum.

O an kendimin zarar olduğunu düşündüm.

Herkeste bir anı bırakan ama onları bile hatırlamaktan aciz olduğumu düşündüm.

"Arın," dedim çekinerek.

Bana baktı sarı hareler ruhumu delip geçerken ağlamamak için dudaklarımı ısırıyordum.

Gözleri bir saniyelik dudaklarıma kaysa da hemen yönünü değiştirip gözlerime çıktılar.

"Özür dilerim." Dedim ağlamaklı çıkan sesimle.

Pişmanlıkla kalktı koltuktan ve hastane yatağına oturdu.

Üstünde sadece siyah salaş bi tişört vardı.

Elleriyle pembe saçlarımı geriye attı.

"Bak güzelim. Her şeyin zor olduğunun farkındayım. Aslında bilmediğin bir oyunun içinde olduğunun, kuralları koyan kişiyle yarıştığının farkındayım. O, seni her yendiğinde yenilgiyi hazmedemeyeceğini düşündüğün için onları hafızandan siliyorsun ama sen o kadar güçlü bir kadınsın ki. Yenildiğin her an biraz daha güçleniyorsun. Darbe alıp düştüğün her an bir daha aynı yere darbe gelecek olursa ne yapacağını biliyorsun."

Durdu.

İkimiz de nefes bile almıyorduk.

"Senin bu hayatta yenileceğin tek şey kendin Eftalya. Seni yenebilecek güce sahip tek şey kendin çünkü kendin, sana sahip. Ama sen izin vermezsen bırak seni yenmeyi, sana sahip bile olamaz. Dört yaşına kadar bu hastalıkla nasıl savaştıysan şimdi de savaşabilirsin. Bu hastalığın tek şifası mutluluk, meleğim. Sana kendini değersiz hissettirecek, seni kıracak, seni üzecek insanlardan uzak dur. Bu, ben olursam benden de uzak dur. Ben sana yara değil, merhem olmaya geldim."

Omuzlarımda taşıdığım yükler kalkarken kanatlarım varmış da uçabilirmişim gibi hissettim.

Ruhum hafiflerken hayatımda ilk defa gerçekten yalnız olmadığımı, ben arkamı döndüğümde sırtımdan bıçaklamayacak bir kişiye sahip olduğumu düşündüm. Sırt sırta verip kötü insanlarla benimle birlikte savaşacak bir kişi olduğunu düşündüm.

Gözlerimi, gözlerine çıkarttım ürkekçe.

Kalbim hızlanırken, karnımdaki tanımsız his uzun zaman sonra ilk defa baş göstermişti.

Midem bulanıyor gibiydi, bir blendır yardımıyla midemi karıştırıyor gibiydi.

Heyecandan titreyen ellerimi yüzüne yerleştirdim. Pürüzsüz yüzünde duran ellerime başını yaslarken koluma düşen yaşlardan ağladığımı anladım.

İçimdeki yangının kısa süreli de olsa söndüğüne işaret eden bu yaşlar mutluluktandı.

Gözleri kapalı bir halde dururken usulca yaklaştım alnını öpmek için ama o gözlerini açıp hareketlenince dudağımda bir sıcaklık hissetmiştim. İkimiz de elektrik çarpmış gibi geri çekilirken kalbimin sesi odada yankılanıyordu.

Karnımdaki o his geri dönmüştü. Heyecandan kuduran içimdeki Eftalya ve Doğa zihnimin duvarlarını inletecek kadar büyük çığlıklar atıp tepiniyorlardı.

Arın, gözlerini gözlerime çevirmişti.

Korkuyla ve heyecanla dudaklarımı ısırdım.

Gözleri dudaklarıma kayınca, iradem dışında gözlerim kırmızı dolgun dudaklarına kaymıştı.

Yumuşacıktı, ipek gibi.

Ama yanlış bir şey vardı içimde, kendimi kötü hissetmemi sağlayan bir his...

O anda bana doğru atıldı ve beni öptü. Biranlık şok geçirsem de ittiremedim onu.

Dudaklarımı yavaşça aralarken karşılık vermiştim.

Korkularından arınmak ister gibi, kâbuslarını hayallerinin gerçekleştiği bir hayale çevirmek ister gibi öpüyordu.

Ben ise kafamdaki karışıklıkla karşılık vermeye çalışıyordum.

Arın, usta bir şekilde kollarıyla belimi sarıp beni kendine bastırırken kendimi rahatsız hissettim. Arın, çok iyi bir insandı ama o şekilde değildi.

Ben karanlığın müptelası küçük bir kızdım
Önce kendi zihnimin karanlığına
Sonra lacivert gözlere sahip bir çocuğun karanlığına hayran oldum.

Güneşleri, yazları ve renkleri bir kenara bırakıp.
Şatafatlı karanlığa teslim ettim ruhumu...



Vote vermeyi unutmayın öpüyorum sizi :*

Lütfen diğer kitaplarıma da bakmayı unutmayın🍫

KARANLIK #wattys2020Where stories live. Discover now