-18-

10.8K 593 166
                                    

Bölüm Şarkısı: deniz kızı- Toprak Özcan

Anksiyete.

Şu an kendim için söyleyebileceğim tek kelime.

Bara geldiğimizden beri yerimde mıh gibi oturmuş buradan gideceğimiz saati bekliyordum. Ellerim titriyor, kalbim gümbürdüyor, nefeslerim daralıyor ve şu yan masadaki kumral çocuk habire bana bakıyor ve beni iyice geriyor.

Efe ve Eren geldiğimizde beni bu karanlık masaya bırakıp gitmişlerdi.

Kendi kendime kızıp başımı öne eğerek saçlarımın yüzümü örtmesine izin verdim.

Karanlık, diye düşündüm kendi kendime.

Hem en büyük korkum hem de en yakın arkadaşım.

"Merhaba." Duyduğum erkek sesiyle kafamı kaldırıp sesin sahibine baktım.

Az önceki kumral çocuğun geldiğini görünce birazıcık gerilsem de "Merhaba?" Dedim.

"Tanışabilir miyiz?" Diye sorunca başımı iki yana sallayıp "Sanmıyorum." Dedim ve başımı ondan ters tarafa çevirdim.

Çevirdiğim tarafta gördüğüm manzara karşısında şok geçirirken gözlerim dolmuştu.

Eren'in bir kızı duvara dayayıp üstüne doğru eğildiğini görünce midemden yukarıya bir şeyler yükseldiğini hissettim.

Midem bulanmıştı.

Midemi bulandırıyorlardı. Böyle duygusuz cinsel dürtüler beni deli ediyordu.

Yanımdaki çocuğa baktım. Hâlâ gitmemişti açık kahveye benzeyen gözleri benim baktığım tarafa bakıyordu.

"Abin mi?" Diye sorunca ters bir şekilde baktım.

"Hayır ve seni ilgilendirmez."

Çocuk kaşlarını kaldırıp indirdi.

"Sen öyle diyorsan." Dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı.

Peşinden git. Peşinden git ve Eren'in seni umursamadığı gibi sen de Eren'i umursama. Hadi Doğa. Kalk ayağa ve git. Bir kere düşünme.

Hayır. Ben bu değilim. Kimse için kimseyi kullanmam.

Sinirle ayağa kalkıp çantamı aldım ve siyah deri ceketimi üzerime geçirip gözlerimle sarı bir kafa aradım ama Efe'yi bulamayınca oradan çıktım.

Ne düşünüyordum ki zaten? Eren'in bana karşı bir şeyler hissetmeye başladığını falan mı? Saçmalık.

Dolan gözlerimi ağlamamak için yukarıya kaldırdım.

Bardan çıkınca soğuk hava yüzüme çarparak beni kendime getirmişti.

Ne yapıyordum ben? Ne işim vardı benim burada? Asıl benim Eren'in evinde ne işim vardı?

Başka kimsen yok.

Eren benim kimsem değil.

İç seslerim birbiriyle çatışırken sinirle yürümeye başladım.

Nerede olduğum ya da nereye yürüdüğüm hakkında bir fikrim yoktu. Sadece yürüyordum.

Gözümden düşen yaşı silip yürümeye devam ettim ama gözyaşlarım ben yürüdükçe akıyordu.

Nefret ediyordum ağlamaktan. İnsanların beni ağlatabilmesinden nefret ediyordum. Sinirlenince bağırıp çağıramayıp ağlamaktan nefret ediyordum.

Beni hiçbir zaman sevmeyecek birisi için kendimi parçalamaktan nefret ediyordum. Neydim ben yüz kere dünyaya gelecek bir denek tahtası mı? Peki bu neydi? Bu hayata gelişimde böyle yapayım güzel olmazsa ikinci gelişimde başka türlü davranırım mı?

İkisine de hayır.

Bir yaşamım olmasına rağmen neden böyle bir hayatım vardı?

Yedi yaşımdan beri her türlü zorluğa göğüs geriyordum. Yorulmak benim hakkım değil miydi?

Yorulup bırakmak?

Bırakmak istiyordum. Yaşamı hissetmek istiyordum. Bu kadar imkansız mıydı?

Sanırım evet. İnsanın arkasında sırtını yaslayacağı kimsesi olmayınca hissetmek de imkansızlaşıyordu.

Bu farkındalık kalbimi kırarken düşündüm. Niye yaşıyordum bu hayatı?

Niye vardım ki? Ne gerek vardı?

Yok. Dedi iç sesim.

Bu sırada bir uçuruma geldiğimi fark ettim.

Uçurumun ucuna gelip karanlık denize baktım.

Anne, baba duyun beni!
Çok yoruldum kurtarın beni
Boğuluyorum.
Nefes verin bana
Düşüyorum.
Tutun beni
Ölüyorum.
Görün beni
Saçımı okşayın "geçti, geçecek" deyin
Size ihtiyacım var...
Çok özlüyorum sizi.

Aşağıya bakınca başım dönmüştü.

Gözlerimin karardığını ölümün burnumun dibinde olduğunu ve annemin kucağına gideceğimi anlamıştım.

Karanlığa doğru düşmeyi beklerken belime sarılan bir çift kolla beraber beklediğim karanlık yerine güneşe benzeyen bir çift gözle karşılaştım.

Korkudan dolayı kollarım boynuna dolanmıştı. Çocuğun yüzünü inceleyince yüzünün bana tanıdık geldiğini fark ettim.

Güneşe benzeyen bal gözleri, biçimli gür kahverengi kaşları, düzgün burnu, keskin yüz hatları ve dalgalı kahverengi saçları...

Çocuk bal rengi gözleriyle beni inceleyip kulağıma eğilip biranda bir şarkı mırıldanmaya başladı.

"Çok uzakta açık sularda
Bir deniz kızı aklı firarda
Bulacağını sanıyor istediğini karada
Benimle gelseydi derdim ona
Seni canlı yakalayamazlar
Heyecanı baltalayamazlar
Didinip durman ne fayda
Ne istediğini anlayamazlar"

Şarkıyı mırıldanmayı bırakıp yüzüme baktı.

"Evine mi dönecektin deniz kızı?"




🧜🏻‍♀️

Bölüm bitti vote vermeyi unutmayııın öptüm :*

KARANLIK #wattys2020Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ