~60~

1.2K 105 66
                                        

Yaşlı teyze gittiğinden beri öylece yürüyordum. Dediklerini düşünmüştüm fakat hala ne yapmam gerektiğine karar veremiyordum. Her tamam ama nasıl dikkatlerini çekecektim? Beni görmüyorlardı bile. Ardından son söylediği sözler yankılandı kafamın içinde.

-Demeyi unutuyordum. Senin kılığına giren o yabancıya dikkat et Lalisa...Çünkü kendisi en tehlikelisidir...

En tehlikelisi derken ne demek istemişti ki? Zaten tehlike dışında bir şey gelmiyordu başıma. Şimdi ise en tehlikelisi ile karşı karşıyaydım. Bir gülüş çıktı dudaklarımın arasından. Sahte bir gülüştü...ardından sahte bir kahkaha takip etti peşini. Sinirlerim bozulmaya başlamıştı. Yolun ortasında koca bir kahkaha atmıştım. Ardından gülmelerim iyice artmış kafayı sıyırmış bir hale girmiştim. İstemsiz gülüyordum...sesli ve deli bir şekilde sadece gülüyordum.

Gülmelerim bitmiş yerini gözyaşlarıma bırakmıştı. Şimdi ise deli gibi ağlıyordum...hıçkırıklarım arasında aldığım zor nefesler ile hayata tutunuyordum. Çoktan ölmüş gibiydim. Bu yaşımda yaşadıklarım ağır gelmişti...hemde çok fazla ağır gelmişti. Keşke dedim içimden. Keşke şuan tek derdim gününde yayınlanacak dizimin ertelenmesi olsaydı...baloya gidecek birini aramak olsaydı ya da ne bileyim en azından evde çikolatanın bitmesi gibi sorunlarım olsaydı. Onun yerine ruhlar alemine tıkılı kalmıştım ve peşimde dönüp duran bir lanet vardı.  Ne güzel bir hayattı bu ama. (!)

Öylece oturduğum kaldırımda ellerimle saçlarımı tutuyordum. Biraz daha sakinleşmiş ve düşüncelere dalmışken bir beden görmemle kafamı yerden kaldırdım. Tahminimce benim yaşlarımda olan genç bir erkek vardı. Siyah saçları alnını kapatmış bakışları donukça bana doğru bakıyordu. 
-Bir şey mi demek istiyorsun?(Lisa)
Ağlamaktan şişmiş gözlerim ile gözlerinin içine bakarken konuşmaya başladı. 
-Hep böyle ağlar mısın?
-Son zamanlarda tek yaptığım işlev bu olabilir.(Lisa)
-Ağlaman hatta ağlarken acı çekmen onu mutlu ediyor anlamıyor musun?
-Elimde olan bir şey değil. Dayanamıyorum...dayanacak güçlerim tükendi.(Lisa)
Yanıma oturduğunda tekrar söze başladı.
-Bak yaşadıkların kolay değil anlıyorum fakat bana bak. Daha hayatımı bile yaşayamadan bu cehenneme düştüm. Arkadaşlarımla parti bile yapamadım...ailemle bir hayat yaşayamadım.
Anlattıkları ile ona bakmıştım gerçekten tek kötü anlar yaşayan ben değildim.
-Sanırım biraz bencilce davrandım fakat çözüm bulamıyorum. (Lisa)
-Lalisa. Sana gerçekten güveniyorum ve başladığın bu işe kaldığın yerden devam etmen gerekiyor. 
-Adın ne?(Lisa)
-Hadi ama konumuz bu mu şimdi?
-Merak ettim sadece sorma-
-Kim Yugyeom. (Yugyeom)
-Benim adımı biliyorsundur zaten. Lisa daha doğrusu Lalisa.(Lisa)
-Biliyorum biliyorum. (Yugyeom)
-Çok adice...yani anlamıyorum neden tekrar bizimle oynuyor?(Lisa)
-Çünkü...aslına bakarsan o kadarını bende bilmiyorum. Bilen nadir kişiler arasında değilim üzgünüm. (Yugyeom)
-Sorun değil.Sen niye gelmiştin?(Lisa)
-Sana yardım etmeye geldim Lalisa. Arkadaşların ile nasıl bağlantı kurabileceğini biliyorum.(Yugyeom)
-SEN CİDDİ MİSİİN!(Lisa)
-Şşştt sessiz ol. Ele vereceksin bizi. Kimsenin haberi olmadan gizlice yardım edeceğim sana. (Yugyeom)
-Peki neden? Yani neden bana yardım edeceksin?(Lisa)
-Çünkü burdan gitmek isteyenler arasındayım. Bıktım...daha fazla masum canın yanmasından bıktım.(Yugyeom)
-Anladım...nasıl onlara ulaşacağım?(Lisa)
-Güçlerinle Lalisa...senin olan o gücünle.(Yugyeom)
...

Yugyeom ile konuştuktan sonra kızların kaldığı odaya gitmiştim. Jennie dışında hepsi yatakta uyurken sahte Lisa da uyuyordu. Yüksek ihtimal beni taklit ettiği için sadece bedenim orada duruyordu. İçindeki kim bilir neredeydi? Benim halime bürünmek için ne çeşit bir yol kullanmıştı? Kafayı yemek üzereydim. Nasıl mümkün olabilirdi böyle bir şey?

Jennie durduğu odadan dışarı çıkarak Yoongi'lerin kaldığı odaya doğru ilerledi. Kapıyı tıklattığında uykulu gözlerle açan Yoongi'yi kenara çekerek söze başladı.
-Bu saatte ne oldu Jen?(Yoongi)
-Yoongi...Bir sorun var gibi. (Jennie)
-Ne sorunu? (Yoongi)
-Sorun...Lisa. (Jennie)
-BİR ŞEY Mİ OLDU?!(Yoongi)
-Şştt sessiz ol. Bir şey olmadı fakat olmuş gibi.(Jennie)
Benim olmadığımı anlayacağını biliyordum. Yüzüme yerleşen gülümseme ile konuşmalarını dinlemeye devam ettim.
-Ne demek istiyorsun Jennie anlamıyorum.(Yoongi)
-Ya Yoongi...Lisa eskisi gibi değil. Bunu farketmedin mi hiç?(Jennie)
-Aslında birkaç hareketinden dolayı şüphelenmiştim fakat o yine Lisa Jennie. (Yoongi)
-Ya bilmiyorum. Sanki...sanki bir şey olmuş ve bizden saklıyor gibi. Yoksa bugün neden taşı bulmak yerine kasabayı gezmek istesin? Dün vakit kaybı diye kalmayı bile kabul etmiyordu. (Jennie)
-Onu bende anlamadım Jen. Fakat kendi kararı olduğu için fazla düşünmemelisin. (Yoongi)
-Yoongi ben ciddiyim. Lisa bizden bir şey saklıyor ve bundan adım kadar eminim. (Jennie)
-Jenn-
-Bak hatta Lisa yatmadan önce üzerini bile çıkarmadı Yoongi. Pijama olmadan yatmayan Lisa üzerindekiler ile  direkt uyudu. En önemlisi Yoongi...Lisa'nın huyu ile oynadığımda en ufak bir tepki dahi vermedi. (Jennie)
-Belki huyunu bırakmıştır. Jennie gece gece çok fazla düşünüyorsun bence. Hadi git uyu sabah erken kalkacağız. (Jennie)
-Of Yoongi belki de haklısın. Neyse sabah görüşürüz iyi geceler. (Jennie) diyerek Yoongi'nin yanağından öpüp gitmişti. Ah hadi ama Jennie çok yaklaşmıştın. Yoongi uykusu olduğu için mantıklı düşünemiyordu yüksek ihtimal çünkü benim ben olmadığımı her halükarda anlardı. Yavaş adımlarımı Jungkook'un kaldığı odaya doğru yönlendirdim. İçeri girdiğim de Jimin, Jin ve Taehyung uyurken o hala uyumamıştı. Pencerenin önünde öylece dikilmiş dışarıyı izleyen Jungkook'a baktığım da gözleri ile dışarıya bakıyordu. Bir şeyler mırıldanmaya başladığında durup onu dinlemeye başladım.

-Fly me to the moon
Let me play among the stars

Sesi...sesi bana bir anıyı anımsatmıştı. Gözlerimi kapatarak hatırlamaya çalıştım...çünkü hatırlamayı deli gibi istiyordum.

"""
Bir ağacın dibinde oturuyorduk. Dizine uzanıp yemyeşil çimenlere yattığım da yüzüne bakarak konuşmuştum.
-Jungkook bir şarkı söyler misin? (Lalisa)
-Nerden çıktı şimdi bu? (Jungkook)
-Bilmem...sesini duymak istedim. (Lalisa)
-Olmaz Lali. (Jungkook)
-Beni mi kıracaksın? (Lalisa)
Dedikten sonra şirin bir yüz ifadesi yaparak ona doğru bakmıştım.
-Ah hadi ama...böyle yapınca hayır diyemediğimi biliyorsun değil mi? (Jungkook)
Gülerek ona baktığım da sözlerine başlamıştı bile.

-Fly me to the moon
Let me play among the stars

Sesini duymak dahi huzur verirken onunla geçen hiçbir anımın bitmemesini diliyordum.

-Let me see what spring is like
On a, Jupiter and Mars

Deli gibi geri dönmek isterken onunla tanıştıktan sonra tüm fikirlerim değişmişti. Hiç geri dönmek istemiyor sürekli onunla olmak istiyordum.

-In other words, hold my hand
In other words, baby, kiss me

Biraz bencilceydi farkındaydım fakat onun varlığı bana iyi geliyordu. Yanımda olduğunu bilmek, her gün onun kıyamadığım o yüzünü görmek bana bağımlı olduğum bir alışkanlık haline gelmişti.

-Fill my heart with song
And let me sing for ever more

Kalbim onun yanında her zaman daha hızlı attığında duyacağı için endişe ederdim. Onunla geçirdiğim her dakika...bana cennet gibi hissettiriyordu.

-You are all I long for
All I worship and adore

-In other words, please be true
In other words, I love you

Ve şarkısını söylerken gözlerimi kapatıp uykunun kollarına teslim olmuştum. Elleri ile saçlarımı okşarken ve ninni gibi gelen huzur dolu sesini dinlerken uyanık kalmak çok zordu.
"""

Gözlerimi açtığım da hatırladığım anı ile iki damla yaş özgürlüğe kavuşmuştu. Ve ardından onun sesini tekrar duydum.

-In other words, please be true
In other words, I love you. (Jungkook)

-In other words, I love you.  (Lisa)

Seni seviyorum diye mırıldandım onun ardından. Seni seviyorum...
Elleri ile dolan gözlerini sildiğinde tekrar konuşmaya başlamıştı.
-Bu şarkıyı çok severdin Lali...ben ise bunu sana söylemekten hiçbir zaman sıkılmazdım...hala sıkılmıyorum fakat şuan sen yoksun. (Jungkook)
Sustuğunda derin bir nefes alarak tekrar konuşmaya başladı.
-Neredesin bilmiyorum...bilmemek beni çıldırtıyor Lalisa. Yaşıyor musun onu bile bilmiyorum...tek bildiğim seni hala çok sevdiğim. (Jungkook)
Ve gözlerinden bir damla yaş yer ile buluşmuştu.
-Yetmedi mi Lali yetmedi mi? Sensiz geçen günlerim ne zaman bitecek? Bu boktan hayat ne zaman bitecek?(Jungkook)
Ellerini camın kenarına koyduğunda derin derin baktı dışarıya ve bir nefes verdi ortama.
-Seni özledim...seni çok özledim. (Jungkook)
-Bende...bende özledim Jungkook. (Lisa)
Diye mırıldandım kendi kendime. Çünkü sadece mırıldanmaya yetmişti gücüm.

Camdan yüzüne vuran ay ışığı ile oldukça masum duran bu surata dokunmak istedim. Ona dokunup burada olduğumu artık onu bırakmayacağımı haykırmak istedim. Ona onu sevdiğimi söylemek istedim...lanet olsun ki o an yanında olup ona sarılmak çok istedim. Elimi yavaşça yüzüne doğru götürdüğüm dokunup dokunmamak arasında kalmıştım. Ona dokunabilir miydim? Tek odak noktam onu belirlediğim de kendimden emin bir şekilde elimi o ay yüzüne doğru götürdüm. Elim teni ile buluştuğun da gözlerini kapatmış göz yaşlarını serbest bırakmıştı. Yavaşça elimi yanağında gezdirdiğim de irkilerek geri çekilmişti. Yaptığı harekete anlam veremeyerek öylece bakarken dudaklarından çıkan sözler ile olduğum yere çivilenmiştim.

-Kim var orada?! (Jungkook)
...

Ve bir bölümü daha salıp kaçıyorum :)

Bölümdeki şarkının sözleri çok hoşuma gittiği için eklemek istedim. Bu yüzden multimedyaya çevrili olan bir klibini koydum. Dinlemenizi tavsiye ederim💜

Cursed LoopOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz