"Anlaşılan artık  benden korkmuyorsun."

-Evet. Sende korkmuyorum.

"Fazla iddialısın Lisa. Fakat ben oyun oynamaya devam etmek istiyorum."

-Oynamıyor muyuz zaten? (Lisa)

"Hayır oynamıyoruz. Benimle gelmiyorsun Lisa. Benimle gelmen gerekiyor. Arkadaşlarını korumak kendini korumak için benimle gel Lisa benimle gel."

-Artık bunu demeyi keser misin? Çünkü gelmeyeceğimi bin defa söylemiştim. (Lisa)

"Benimle geleceksin Lisa. Benimle gelmediğin her dakika daha çok acı çekeceksin."

-Acı çekmek seninle gelmekten daha iyidir. (Lisa)

"Dilin çok uzamış senin. Bir arkadaşını kaybetmek ister misin?"

-Onlardan uzak dur!(Lisa)

"Bilemiyorum Lisa. Her şey için çok geç olabilir."

-ONLARA DOKUNAYIM DEME ÖLDÜRÜRÜM SENİ ANLADIN MI BENİ ÖLDÜRÜRÜM!(Lisa)

"Ah Lisa ben zaten bir ölüyüm. Belki de hiç yaşamamışımdır ha ne dersin?"

-Sen kimsin Tanrı aşkına? (Lisa)

"Seni kurtarmaya gelen bir yardımcıyım Lisa. Benimle gel ve tüm acılarına son ver."

-Nereye götüreceksin beni? (Lisa)

"Uzaklara...çok uzaklara...yaşamının son anına."

-Ben...bilmiyorum. Gelmek istemiyorum. (Lisa)

"İçten içe gelmek istediğini ikimiz de biliyoruz Lisa. Biraz daha zaman veriyorum sana. Sonunda benimle geleceksin."

-Yine çekip gittin. Dediğin lafın üzerine durmuyorsun hiç. (Lisa)
Gözlerimi açtığım da karşımda on çift meraklı göz beni izliyordu.
-Ne bakıyorsunuz? (Lisa)
-Se...sen az önce kendi kendine mi konuşuyordun biriyle mi? (Hoseok)
-Sesle. Yine geldi ve beni yine onunla gitmem için zorladı. Anlamıyorum. (Lisa)
-Sakın Lisa sakın. Anladın mı beni sakın. (Jennie)
-Biliyorum biliyorum. Neyse hazırsanız gidelim. (Lisa)
Diyerek arabaya binmiştim. Lalisa'nın günlüğü çantamda dururken açma isteğimi kapatmaya çalışıyordum. Her ne kadar taşlar bulunduğu zaman açmam söylense de o sırrın ne olduğunu deli gibi merak ediyordum. Fakat kendimi tutmam gerektiğinden günlüğü kafamda düşünmemem lazımdı. En azından Yoona için bunu yapabilirdim. Sahi o neredeydi? Bana verdiği toka aklıma geldiğinde endişe ile cebimi yokladım. Oradaydı. Derin bir nefes vererek gittiğimiz yolu izlemeye başladım. 

İki buçuk saat süren yolculuğun sonunda geleceğimiz yere varmıştık. Arabadan indiğimde etrafta tren istasyonu görememiştim.
-Ee istasyon nerede?(Lisa)
-Lisa onun için yarın gideriz. Baksana hava karardı şimdi kalacak bir yer bulmalıyız. (Namjoon)
-Haklı.(Taehyung)
Herkes hak verince mecbur bende onlara uymak zorunda kalmıştım. Büyük olmayan fakat insan da olmayan bu kasaba da tek bir motel vardı. Oda anahtarı veren tek bir görevli varken oldukça ürkütücü bir yerdi. 
-Biz bir gece için oda bakacaktık.(Namjoon)
-Yalnızca üç odamız kaldı. (Görevli)
-Olsun alıyoruz.(Jin)
Adam yerinden kalkıp üç oda anahtarı verdiğinde odaları bölüşmüştük. Kızlar ve ben bir odada; Yoongi, Namjoon ve Hoseok bir odada kalırken Jimin, Jungkook, Taehyung ve Jin bir odada kalacaktı. Kızlar odaya gelir gelmez yattıklarında ben koltukta oturup tavanı izliyordum. Ürkütücü olmasının yanında oldukça soğuk bir yerdi. Kimselerin olmaması daha da korkmamı sağlıyordu. Elimi duvarda gezdirirken bir titreme gelmişti bedenime. Ufak bir erkek çocuğunu görmemle afallamam bir olmuştu. Eli ile onu takip etmemi söylediğinde yavaş adımlarla oturduğum yerden kalktım. Neden onu dinliyordum bilmiyordum fakat o an öyle yapmam gerektiğini hissetmiştim. 

Kapının içinden öylece geçtiğinde ben de kızlar uyanmasın diye yavaşça kapı kolunu indirerek açtım. Çıktığımda kapıyı geri kapatarak küçük çocuğu takip etmeye başladım. Yalnızca ayın ışığı ile aydınlanan uzun ve karanlık koridorda öylece yürüyorduk. Bir kapının önüne geldiğimiz de küçük çocuk durup öylece bana baktı. Bu kapı bana çok tanıdık geliyordu. Nerede görmüştüm? 

Bu...bu o lanetli evde sürekli bir var  olup bir yok olan  kapıydı. Korkuyla etrafıma baktığım da o evdeydim . Bu nasıl mümkün olabilirdi? Daha az önce moteldeyken nasıl oldu da bu eve gelmiştik. İşin garip kısmı ise nasıl buraya geldiğimizi bile hissetmemiştim?
-Bu...bu nasıl mümkün olabilir?(Lisa)
-Kısa bir süreliğine geldik Lisa. Sabah eski yerinde olacaksın. Merak etme o yüzden.
-Bir şey mi söyleyeceksin? Neden geldik buraya?(Lisa)
-Benden korkmuyor musun?
-Hayır korkmuyorum.(Lisa)
Yalandı. Deli gibi korksam da belli etmemek için çok fazla çabalıyordum.
-Yalancı.
-Yalan değil gerçekten korkmuyorum. Peki beni neden çağırdın?(Lisa)
-Hiç kaybettiğin anıların olduğunu düşündün mü?
-Ne demek istiyorsun?(Lisa)
-Hatırlamadığın fakat hatırlarsan hayatını değiştirecek anların olduğunu düşündün mü?
-Neden? Düşünmem için öyle bir şeyin başıma gelmesi lazım değil mi?(Lisa)
-Gelmediğini nasıl biliyorsun?
-Bir şey söyleyeceksen lafı dolandırmadan söyle.(Lisa)
-Belki de hafızanı bunun için zorlamalısın La-La-Lisa...

Cursed LoopWhere stories live. Discover now