'i think i really did' / 27

165 19 7
                                    

and say, ha
what i wanna say
tell me i'm an angel
take this to my grave
tell me i'm a bad man
kick me like a stray
tell me i'm an angel
take this to my grave
______________________


keith yan yana yürümeye başladıklarında keyifle sırıtmadan edemedi (tabii ki yanındakine belli etmeden). okulunun ezeli rakibinin takımından biri (o henüz bilmese de takım kaptanının ta kendisi) onu takashi'ye götürüyordu. böyle bir durumun ironisi normalde onu güldürebilirdi ama yanında böyle havalı ve iri yarı biri varken gülmeyecekti.

"ben lance, bu arada," dedi aniden, bir anlığına keith'e baktıktan sonra koridoru ve attıkları adımları izlemeye devam etti. keith çenesini gıdıklayan siyah bir saç tutamını dağılmış topuzuna sıkıştırmak yerine kulağının arkasına atıp "keith," diye karşılık verdi basitçe ve inatla ona bakmadı.

adı lance olan genç adam dalgınca "keith," diye tekrar etti, birkaç saniye sonra da sanki bir gündüz-düşünü dağıtmak istiyormuş gibi başını iki yana salladı. "kimi arıyorsun bu arada?" diye sordu hızlıca, araya öylesine sokuşturduğunu, zihnini başka şeylerden alıkoymak için sorduğunu anlamamak için biraz alık olmak gerekirdi. keith dudağının içini kemirerek "eh, bir arkadaş işte," dedi ve omuz silkerek daha fazla bir şey söylemeyeceğim, bu yüzden sen de sormayı kessen iyi olur mesajını anlamasını umarak sustu. lance bir şey söylemeyince rahatlayarak nefesini verdi, hiç değilse rakip-takım-maçoluğuyla uğraşmayacaktı.

lance son bir kez onları sağa döndürüp bir koridorun ilk kapısının önünde durdu. "eh," dedi elini ensesine atarak (keith asla ona dönmeyen gözlerine ve gergin duruşuna bakarak neredeyse mahcup olduğunu düşündü), "burası benim takımın soyunma odası, ileride de karşı takım için olan oda var. eminim arkadaşın burada bir ye- eh, keith?"

ama keith onu umursamıyordu bile. salınırcasına yürüyerek koridorda ilerlemekle (ve bilmese de bu tavırlarıyla lance'i parmağının ucunda oynatmakla) meşguldü. kapıyı tıklattıktan sonra dönüp lance'e baktı ve dilinin ucunu dudaklarında gezdirerek keyifle ve flörtöz bir alayla göz kırptı.

lance ağzı yarı açık bir halde tıklattığı kapının açılışını ve "keith! sonunda gelebildin!" nidalarıyla karşılandıktan sonra içeri girişini izledi, ardından şaşkınlığını üstünden atmaya çalışarak kendini duvara bıraktı. içinde bir şeyler kabarıyordu, farklı bir şeyler. öfkeyi tanıyordu, kendini bildi bileli hem de ama bunun yanında ilk defa hissettiği bir şey de vardı. sinir olmuştu, öfkeliydi fakat neye?

hınçla soyunma odasının kapısını açıp içeri girdi ve bu olanları zihninden atmaya çalışarak oyuna odaklandı. o kadar gergindi ki kimse ona neden yanaklarının kızarmış olduğunu sormaya cesaret edemedi.

/////
yeeees YEEEES BU GÜNLERİ DE GÖRDÜM

the wrong number//klanceWhere stories live. Discover now