they having a bonding moment by now / 18

270 34 49
                                    

i took the stars from our eyes, and then i made a map
and knew that somehow i could find my way back
then i heard your heart beating, you were in the darkness too
so i stayed in the darkness with you
__________________________

"Ugh, sana bir daha arama demedim mi?"

"Şey, dedin, evet."

"O ZAMAN NİYE ARIYORSUN?"

"Canım istediği için. Peki sen niye aramamı açıyorsun?"

"Canım istediği için!"

"Eh, adil."

"Derdin ne senin?"

"Derdim mi? Sensin."

"Ne? Ne demeye benimle derdin olsun ki? Tanrı adına, anlayamıyorum!"

"Şey, bilmem?"

"Ugh."

"Pekâlâ, tamam. Sadece canım sıkılıyordu; evimde yalnızım ve konuşacak kimsem yok ve etraf çok sessiz ve korkutucu ve-"

"Tamam, tamam! Anladım, evinde yalnız başına oturan korkak tavuğun tekisin ve korktuğun için beni aradın."

"Hayır- korktuğum falan yok! O şakaydı!"

"I-ıh, inanmadım."

"İnan ya da inanma, öyle kolay korkacak biri değilim."

"Hmm? Peki bu cesurca beyanın gerekçeleri neler, Mösyö Korkusuz?"

"Eh, boyum 1.92 ve hücum oyuncusuyum. Yeter mi?"

"Bilemiyorum doğrusu, mösyö. Herkes bir şeylerden korkar."

"Ve sen de..?"

"Bunu kesinlikle söyleyecek değilim. Ama evet, benim de bir korkum var."

"Eh, anlaşılabilir. Ama emin ol, şimdiye kadar gerçekten korktuğum hiçbir şeyle karşılaşmadım."

"*kıkırdar* Karşılaşmanı dört gözle bekliyorum o zaman."

"T-tabi, hah!"

"Hey, sen iyi misin? Sesin tuhaf geliyor."

"Elbette iyiyim! *buraya gergin bir gülüş* N-neden olmayayım ki?!"

"Eh, peki..?"

"Ee, n'apıyordun ben aramadan önce?"

"Ben mi? Telefonumda oyun oynuyordum. Çok da ilginç hobilerim olduğu söylenemez açıkçası."

"Öyle mi? Ne oynuyordun?"

"Super Mario Bros. Mobil versiyonlarından birini yani."

"Vay, klasikler ha? Ben de küçükken Pac-Man, Donkey Kong falan oynamaya bayılırdım. Son zamanlarda tek bir oyun bile oynayamadım ama, doğrusunu istersen."

"Neden ki?"

"Eh, az önce hücum oyuncusu olduğumu söylemiştim ya? Takımım haftaya olan maça hazırlanıyor ve antrenmanlar bütün vaktimizi alıyor bu yüzden. Fazlasıyla önemli bir maç, anlarsın ya? En büyük rakibimizle oynuyoruz."

"Woah, çok zorluyor olmalı. Ben takım sporlarına hiç gelemem ama bireysel olanlarda fena değilimdir."

"Öyle mi? Genelde herkes bireysel olanları sıkıcı bulur ama ben de severim aslında."

"Vay canına, bunu bilmiyordum. Kime yüzücü olduğumu söylesem bana burun kıvırırdı, ilk defa senin gibi biriyle karşılaşıyorum."

"Yüzücü müsün? Vay be, imrendim! Yüzücü olmak çok zorluyor diye duymuştum, çok idman yapmak falan gerektiriyormuş."

"Eh, öyle sayılır."

"Etkilendim açıkçası, gerçi hücum oyuncusu olmak da çok kolay sayılmaz. Maçlardan sonra vücudumda oluşan morlukları görmelisin."

"Bak işte buna inanırım. En yakın arkadaşlarımdan biri oyun kurucu ve maçlardan sonraki günlerde izin aldığı zamanlar olmuştu."

"Aynen öyle- ah, dur biraz- *arkadan bağırışlar duyulur* Ah, üzgünüm ama koç bizi çağırıyor, şu an spor salonundayım da. Gitmem lazım. Gece seni arasam?"

"Şey, ben- olur. Sanırım."

"Harika! Sonra görüşürüz o zaman?"

"Evet, görüşürüz."

//
bir an önce ara bölümler bitse keşke

neden bilmem ama bu hikayedeki keith'i biraz espritüel yaptım ve bu GERÇEKTEN hoşuma gitti

ayrıca lance big boi evet ;) [seme de diyebilirsiniz bana uyar]

the wrong number//klanceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin