18.Pişmanım

423 48 9
                                    

Bizim çok güzel bir atasözümüz var.

"Son pişmanlık fayda etmez."

Aykut belki Nalan'dan onun iyiliği için ayrıldı.
Ama pişman, hem de çok
Çok özlüyor sevdiği kadını, özlemek belki de hafif kalır.
Genç adam içindeki bu acıyı, özlemi, pişmanlığı ,yaşadığı bu berbat duyguları kimseye anlatamıyor. Serhat'a bile. Eskiler yalan söylemez çünkü onların bir bildiği var. Ne yaşadılarsa geleceğe nasihat niyetine atasözleri bırakmışlardır. Atalarımız yine bir nokta atışı yaptı. Aykut artık ne kadar pişman olursa olsun bunun  pekte bir önemi yok. Zamanında verdiği kararlar, doğru bildiği ama yanlış olan kararlar ona pişmanlık getirdi. Geri dönüşü olmayan bir yola sürükledi. Belki de artık tek taraflı acı çekecekti.

Nazım hikmet bir dizesi gelir aklına sessizce mırıldanıyor.

"Burnumda tütüyorsun " denir ya
Özlenenlere
Ah be sevdiğim,  sen benim kalbimde
Alev alev yanıyorsun.

Bu nasıl oldu hala bunu düşünüyor genç adam Nalan'ın kendisini çok sevdiğinden, kendisinden bu kadar kolay geçmeyeceğinden emindi. Ne değişmiş olabilir diye düşündü. Aşk kolayca vazgeçilen bir şey miydi? Oysa ilk engelde vazgeçen kendisiydi.

Nalan'a gelirsek, genç kadının içinde oluşan bu duyguya bir isim veremiyordu. Heyecan mıydı? Cem ona kendini daha değerli hissettiriyordu. 

Cem'e verdiği olumlu  cevaptan sonra hemen eve döndü. Tüm gece düşündüğü tek şey acaba yanlış mi yaptım düşüncesindeydi. Hayır pişmanlık duymamalıydı. Sevilmenin mutluluğunu Nalan'da tadacaktı. Bu onun da hakkı. Eve geldiğinden beri midesinde ki o kelebeği hissetmişti. Bu his ona mutluluk vermişti.

Cem ise hayatında hiç olmadığı kadar huzurluydu.

Bu bir ilk, ilk defa bir insana önem veriyordu. Onu yeni bulmuşken, o Aykut denen herife tekrar kaptıramazdı. Ne enteresan ki Cem o gece gülümseyerek yatağa uzandı ve kendini huzurlu uykunun kollarına bıraktı.
"Her şey çok daha güzel olacak." Diye geçirdi içinden.

Hayat hiç adil değil öyle değil mi, adaletsiz, acımasız,  bizi hep değer verdiğimiz şeylerle sınıyor. Belki de elde edemediğimiz için değerlidir bilemeyiz.

Sabah gözlerini açtı Nalan, içinde, kalbinin en derininde bir kıpırtı hissetti. Telefonun sesiyle sağ tarafına dönüp eline aldı.

      CEM BEY

**  Günaydın, günümü aydınlatan Güneşim **
Cem kendisine mesaj atmıştı.
Gülümsedi Nalan, Cem gerçekten kendisini seviyordu ama "güneşim" demesi ile içinde buruk bir sevinç öldü. Sonuçta kendisi de Aykut için " kış güneşim " diye bahsederdi.

İşe gitmek için hazırlandı.
Önce saçını fönledi. Gözlerine bolca maskara sürdü. Belli belirsiz bir ruj sürdü. İçindeki heyecan, dışına yansıdı resmen, giysi dolabından sarı, kayık yaka elbiselerini giyip evden çıktı. Evdekiler Nalan'daki bu değişimi hemen fark etmişlerdi.

İş yerine vardığında, dosyaları düzenleyip Cem'in gelmesini bekledi .
Cem şirkete hızlı bir giriş yaptı.  Dünden beri görmediği kadını çok özlemişti. Asansöre binip en üst kata çıktı hızlı adımlarla odasına ilerlerken odasının karşısındaki sekreter masasında Nalanı gördü. Bir süre baktı kadına, her şeyden habersiz öylece dosyaların içinde kaybolmuştu.

"Güneş gibi ışık saçıyor yine."

Diye mırıldanıp yanına yaklaştı. 

"Nalan Hanım odama gelir misin?"

"Elveda Güzelim " (Tamamlandı)Onde histórias criam vida. Descubra agora