2. Aşk

1.3K 130 1.3K
                                    

Günümüz

Tam 2 yıl oldu onu tanıyalı, komşuluk ilişkilerimiz kuvvetli, Şükran Teyze ile annem çok iyi anlaşıyorlar. Bense Aykut'u her gördüğümde kalp atışımı kontrol edemiyorum. Anlayacağınız üzere ona hala bir şey anlatamadım. Onu sadece sevmekle yetinebiliyorum ama bir gün ona açılacağım umarım her şey yolunda gider. Tek sorun ne zaman ve nasıl söyleyecegim.

İnsan duygularından ve bu duyguları söylemekten utanır mı be utanıyorum işte. Oysa Aşkta diğer duygular gibi bizim elimizde olmadan gelişmiyor mu? Mesela kim isteyerek üzülür yada kim isteyerek öfkelenir ki. Hem bazen en sevdiklerimize öfkelenip kalplerini kırmıyor muyuz? Kim en sevdiğine karşı öfkelenmek istesin işte aşkta böyle bir şey, kime aşık olacağımızı seçemeyiz. Tıpkı öfke gibi aşkımızı bastıramıyoruz ve ona yön veremiyoruz.

Benim ki biraz da korku aslında Aykut'un duygularıma karşılık vermeyeceğini düşünüyorum. Onu tamamen kaybetmek istemem yada ailemiz arasına mesafe girsin istemem biraz da bu yüzden korkuyorum.

Bir gün cesaretimi toplayabilir miyim? Bir gün ona her şeyi açıklayabilir miyim?

"Nalaaan ! Annem şu fırındaki böreklere bir bak"
Baktım ancak pişip pişmediğini pek anlayamadım. Ev işlerinden pek anlamıyorum annem hastalığımdan dolayı beni bebek gibi büyüttü bu nedenle beceriksiz bir kız olduk çıktım.
"Anne pişmiş mi bu börek gel bir bak ben anlamadım." Annem haliyle kızmıştı.

"Sen evde kalırsın benden söylemesi, daha börek pişmiş mi onu anlamıyorsun benim buyurduğum işi geri bana buyuruyorsun."

Annem yine söylenerek iş yapıyordu. Bende okulu bitireli 2 yıl olduğu için işsiz bir ev kızı olarak ev siliyordum. Çünkü bu annemin malum altın günlerinden biriydi. Sıkıcı bir gün beni bekliyordu. Bitmek bilmeyen sorulara maruz kalacaktım yine.
"İş bulamadın mı?"
"İş bulamıyorsun bari evlen."
Bu tarz soruların ardı arkası kesilmez. O nedenle altın günlerimden nefret ediyorum. "Beni bir salın" demek istiyorum ama saygısızlık etmek istemiyorum.

İşler bitti, annem son hazırlıkları yaparken bende odama gidip, ilaçlarımı kullandım. Misafirler geldi gitti, gün bitti dolayısı ile bende bittim. İnternetimi açıp bir kaç iş yerine cv mi gönderdim. Umudum sıfır, artık hevesim kalmadı. Zaten ben neye heves etsem boğazım da kalır, ne hayal etsem hep bir engel olur. Zaten çocukluğumu bile yaşayamadım.
Hayatımın her alanında kendime sınırlar koymak zorunda kaldım. Yaşıtlarım gibi olamadım hiçbir zaman, hastalıklarım buna engel oldu.
Ama artık iyiyim, daha güçlüyüm, aşk beni iyileştirdi. Biliyorum her şey güzel olacak ve ben sonsuz aşkıma kavuşacağım. Bunun hayal de kalmaması için elimden geleni yapacağım. Belki hasta bir kızı hayatın da istemeyebilir ancak yaşadığın müddetçe umut hep vardır.

Annem ve Şükran Teyze ile yaprak sarması yapıyorduk. Annelerinki serçe parmak kalınlığında benimkisi ise başparmak kalınlığında idi. Sanırım gerçekten beceriksizim.
Yaptığımız yaprak sarmalarını öğle yemeği için babamın yanına götüreceğim. Aynı zaman da Aykutların dükkanına da götüreceğim. Dükkânlarımız karşılıklı. Onların kuyumcu dükkanı var bizim ise tuhafiye dükkanımız var. İki yıl da ailelerimiz çok iyi dost oldular. Yemekleri sefer tasına koydum. Önce bizim dükkana götürdüm. Aykut ve Salim Amca da bizim dükkana gelmiş babamla sohbet ediyorlardı. Bir müddet kapı da öylece bekleyip Aykut'un konuşmasını izledim. Konuştukça kıpırdayan dudakları, yüz mimikleri ve kısılan gözleri ile daha bir kusursuz görünüyordu. Sonra babamla göz göze gelince bozuntuya vermeden içeri girdim ve konuştum.

" Kolay gelsin beyler yemek getirdim size. "

" Hoş geldin çiçeğim benim, ellerine sağlık getir bakalım."
Sofralarını kurarken Aykutta bana yardım etti. Daha sonra yemek yerken Aykut'un gülümsediğini fark ettim.

"Nalan!" diye seslendi.

" Efendim?"

" Bu sarmayı sen mi yaptın?" Çataldaki kalın sarmayı göstererek:

" Evet nereden anladın? " Tek kaşımı kaldırarak sordum.

" Çünkü beni Nalan yaptı diye bağırıyor." deyip güldü. Resmen benimle dalga geçti.

" İyi beğenmezsen yemezsin o zaman!" deyip dükkandan çıktım. Ahh! Utanç verici resmen bana beceriksiz dedi.
Eve sinirle hızlı geldiğim için nefesim kesildi. Direk makinamı prize takıp biraz oksijen alıp yatağa uzandım. Gözlerimi kapattım ve onu düşündüm. Alaylı da olsa gülümsemesi gözlerimin önünden gitmiyor. O hep gülümseyince kalbim yerinden çıkacakmış gibi oluyor ama nedense çok nadir gülümser. Onun her gülümsemesi benim kalbimi çiçek bahçesine çeviriyor.

Akşam oldu yemeklerimizi yedik. Annem örgü modeli almak için Şükran Teyzelere gidelim dedi.
Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz, direk odama gidip düz kısa saçlarımı ayna karşısında düzeltim evden çıktık.

Şükran teyzeler de çay içerken Aykut'a mesaj geldi.

" Ben çıkıyorum." Deyip ayağa kalktı.
"Oğlum nereye akşam akşam?"
Haklı olarak sordu.
" Can'lar çağırdı toplanmışlar aşağı ki sokakta' sen de gel' dediler." O esnada Canan'da bana mesaj attı:
" Canan'da bana yazdı sen gidiyorsun madem ben de seninle geleyim." Dedim.
Annemler den izin alıp çıktık. Yol boyunca Aykut çok sessizdi. Sadece hal hatır sordu. Hep böyle zaten herkesle konuşur bir benimle konuşmaz, herkese güler ama bana hep soğuk, benim için o çok değerli iken sanırım ben onun için sadece sıradan hasta bir kızım. Gerçeği bilmek bazen acı veriyor. Oysa her şey daha farklı olabilirdi.

Canan'ın yanına gidip oturdum elime bir avuç çekirdek aldım. Herkes dedikoduya çoktan başlamış.

"Oha Aykut ile mi geldin? "
" Evet abartma ama konuşmadık bile."

"Of be kızım bırak şu adamı kendini üzdüğüne bile değmiyor inan bana. "

"Ne yapayım Canan elim de değil "
" Bak yine kızacaksın ama abim Cengiz seni çok seviyor biliyorsun ona bir şans versen Nalan ha! Bu adam sadece seni üzüyor." Yine başladık. Ben bu konuyu kapattıkça Canan açıyor. Cengiz abi bana henüz bir şey demedi ancak zaten yeterince belli ediyordu. Evet biliyorum Aykut'tan bana yar olmaz ama Cengiz de ideal koca tipi değildi bir kere serseri. Benim derdim bana yetiyor. Canan bunu bir türlü anlayamıyor.

" Bu konuyu konuştuk Canan , Cengiz benim de abim ama Aykut, o benim nefesim anlıyor musun?" Tek kelime dahi etmedi çünkü haksızdı o da biliyordu bunu.

Yarım saat olmuştu. Sohbet koyuydu. Kalbimin hızlı attığını, avuçlarımın terlediğini, nefesimin sıklaştığını hissettim. Hayır bu Aykut karşımda olduğu için değildi. Yeni bir krizin habercisiydi. Kimseye belli etmeden uykum geldiğini söyleyip ayrıldım. Sokağı dönünce gözlerim karadı. Nefes alamıyorum, boğazımda bir yumru nefes almamı engelliyordu. Kalbim her an dışarı fırlayacak gibi. Sesimin çıkmaya gücü yoktu. Duvardan destek alarak kalkmaya çalıştım ama nafile yere yığıldım. Arkamdan ayak sesleri geldi beni doğrultmaya çalıştı.

Bu o

Bu benim nefesim, bu Aykut'tu. Gözlerim iyice karardı. Nefes alamıyordum. Sanırım bu onu son görüşümdü. Bu gibi durumlarda her zaman olduğu gibi yine içimi ölüm korkusu sarmıştı. Bu duruma bir türlü alışamıyorum sonuçta bu benim ilk krizim değildi.

"NALAN AÇ GÖZLERİNİ NALAN NALAN! "
Yere diz çökmüş bir eli başımı kaldırırken bir eliyle cebimden ilacımı alıyordu. Sonra ilacımı alıp bana verdi. Hâlâ iyi değildim bilincim kapanıyordu. Aykut önce ambulansa sonra babamlara haber verdi. Tepki veremiyordum ancak herseyi duyuyordum.
"Aykut seni seviyorum. Ancak bunu için bir şey yapamıyorum. Keşke sana her şeyi anlatsaydım. Korktum bana zaten uzaksın iyice uzaklarısın diye, ne olur beni bırakma korkuyorum. Ölmekten çok korkuyorum. Seni ve ailemi bir daha görememekten çok korkuyorum. "
Tabi bunları gerçekten söyleyemedim ona. İçimden geçenleri dışa vuramıyordum.

Aykut' un elleri saçlarımdaydı. Sanırım mutlu öleceğim, çok korkuyor belli gözleri kıpkırmızı.
"Özür dilerim seni bu kadar telaşlandırdığım için."

Ve daha sonra annemin bağırışı, babamın gözyaşları ve acı sesleri ile bilincimi kaybettim. Bu durumdan bıkmıştım. Herkes benim yüzümden üzülüyor. Herkes endişeleniyor ve tek acı çeken ben olmuyorum. Bunu hissediyorum. Ailem belli etmese bile şunu çok iyi biliyorum tıpkı kız kardeşim Ela gibi benide kaybetmekten korkuyorlardı.

"Elveda Güzelim " (Tamamlandı)Место, где живут истории. Откройте их для себя