Bölüm 15: KORUYUCULAR

214 78 19
                                    

Arya kulübede endişeli bir şekilde gezinirken bir yandan da alnındaki yaraya elini bastırarak kanı durdurmaya çalışıyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Arya kulübede endişeli bir şekilde gezinirken bir yandan da alnındaki yaraya elini bastırarak kanı durdurmaya çalışıyordu. Kısa bir süre sonra Alohis elindeki yapraklarla birlikte örtüsü çıkarılmış kapıdan hızla kulübeye girdi. Arya Alohis'in içeri girdiğini duyunca gezinmeyi bırakıp O'na doğru döndü ve "Sanırım bu yara çok derin, kanaması bir türlü durmuyor dedi," dedi. Alohis Arya'nın alnındaki kana bakarak pişmanlıkla "Ahh, bunun için şifa suyu getirmeliydim, yoksa kan asla durmaz. Sen biraz bekle ben hemen geliyorum" diyerek kulübeden çıkmak için arkasını döndü. Arya Alohis'in kolundan tutup gitmesini engelleyerek "Hayır gitme ben hallederim" deyip elbisenin kolundan bir parça kopararak alnına koydu.

Dengesizce yırtılmış parça elbiseyi berbat bir hale soksa da Alohis'i dışarıdaki eferlerin ters bakışlarından koruyabilirdi. Alohis şaşkınlıkla Arya'nın alnına koyduğu parçaya bakarken "Bunu neden yaptın? Ben hemen getirirdim şifa suyunu, bir bezde getirirdim," dedi. Arya hafifçe başını iki yana sallayarak "Hayır, sen benim için koşturdukça dışarıdaki eferlerin tepkisini topluyorsun. Benim yüzümden onların öfkesini üzerine çekmene izin veremem. Ayrıca anladığım kadarıyla beni burada istemiyorlar. O yüzden en kısa zamanda buradan gitmeliyim," dedi.

Arya söylediği şeylerden sonra Alohis'in büyük tepki gösterip yanında kalmasını isteyeceğini düşünsede Alohis öyle yapmamıştı. Aksine gitmesi gerektiğini onaylarcasına sessiz kalmış ve başını hafifçe sallamıştı.

Arya'nın içinde Alohis'e karşı oluşan güven duvarları Alohis'in bu tavrıyla beraber yıkılmıştı. Arya içinde yıkılan duvarların getirdiği acı yankıyla beraber ciddi bir ifade takınıp "O halde bana her şeyi öğret. Bu gezegendeki sistemi, eferleri ve nasıl hayatta kalacağımı öğret ki bir an önce buradan gideyim," dedi. Alohis ifadesiz yüzüyle sessiz kalmaya devam ederken Arya'nın alnındaki beze uzanıp yerine elindeki yapraklardan birini koyarak "Tamam, öğreteceğim," dedi.  Arya Alohis'in "Git" dercesine takıntığı bu tavra daha da çok bozularak "Ne zaman öğreteceksin," dedi. Alohis "Bugün öğreteceğim" diyerek gözlerini Arya'dan kaçırdı.

Arya babasından sonra ilk kez birine güvenmemin getirdiği sarhoşlukla karşısındaki kişinin gerçek yüzünü göremediğini ve aptallık yaptığını düşünmeye başlamıştı. Yan tarafındaki yatağın üzerine oturmak için yönelirken "O zaman sözel bilgilerden başlayalım. Bana eferler arasındaki sistemi anlat," dedi. Alohis konuşmanın uzun süreceğine karar vererek yatağın karşısındaki masaya otururcasına yaslanarak "Bu gezegende sistem yalnızca birinci sınıflar ve Holam şehri için vardır. Bizler ise hayata birinci sınıfların kölesi olmak için geliriz. Holam şehrinde bir ve ikinci sınıftaki tüm ırklar beraber yaşar, başlarında ise halktaki ırkların her birinden bir tane lider bulunur. Diğer sınıflardaki ırklarda içinde bulunduğumuz bu bölge gibi küçük bölgelerde yaşarlar. Bu bölge tabiatçılara ait, az önce bize işkence eden ırkın adı ise koruyucular. Irkları yetenek olarak saymak gerekirse gezegende mevsim yöneticileri, şifacılar, bilgi hırsızları ve enerji hırsızları var. Tabii bunlar benim uydurduğum kelimeler, aslında her ırkın kendine ait bir ismi var, koruyucular ve tabiatçılar gibi fakat aklında tutmakta zorlanırsın diye bu şekilde söyledim," dedi. Arya duyduklarını anladığını belirtircesine başını sallayıp "Söylediğin kelimelerden güçlerin ne olduğunu az çok anladım. Sen bilgileri aktarabildiğin için bilgi hırsızısın peki enerji hırsızlarının gücü ne?" diye sordu.

Alohis Arya'nın sorusundan sonra anlamsız bir şekilde hüzünlenerek, korku ve hüzün dolu gözlerini Arya'ya dikip "Onlar koruyuculardır. Tüm koruyucular Holam şehrinde yaşar ve yalnızca kendi liderlerinin emirlerini dinlerler. Koruyucuların lideri Holam şehrindeki yönetime karşı çıkıp hükümdarlığı eline almak istese de diğer tüm ırklara savaş açmayı göze alamaz ve böyle küçük birlikler göndererek, küçük bölgelerdeki ırkları katlederler. Amaçları sanırım azınlıkta olan ırklarını diğerleriyle eşitlemek, ben böyle tahmin ediyorum. Güçlerine gelecek olursak, bizden herhangi birini öldürüp kanımızdan bir damlayı vücutlarının herhangi bir yerine değdirdikleri anda bizim gücümüze sahip olurlar. Güçlerimizi bizim kadar iyi kullanamasalarda yine de zarar verebilirler," dedi. Arya duydukları karşısında şaşırıp, algılamakta zorlansa da, her şeyi öğrenme fırsatı bulmuşken sorguya devam etme kararı vererek "Peki az öncekiler sizi neden öldürmedi?" diye sordu.

Alohis üzerine çöken anlamsız hüznüne, korku ve pişmanlığı da ekleyerek gözlerini Arya'dan kaçırıp yere baktı ve "Çünkü seni koruyuculara kurban ettim," dedi. Arya hızla oturduğu yerden kalkarak öfke ve korku dolu gözlerini Alohis'e dikip "Ne demek bu? Ne olacak bana?" diye sorularını sıraladı.

Alohis yaslandığı masadan kalkarak Arya'ya yaklaştı ve sol elini Arya'nın sağ omzuna koyarak "Üzgünüm Arya ama eğer bunu yapmasaydım buradaki herkesi öldüreceklerdi," dedi. Arya endişeli bir şekilde "Benim ne özelliğim var ki beni kurban ettin. Neden benim karşılığımda sizi bağışladılar?" dedi. Alohis pişmanlıkla gözlerini kaçırarak "Koruyucuların lideri dilini anlamadığı için senin ne olduğunu sordu. Ben de o an aklıma gelen ilk şeyi, senin bir efri olduğunu söyledim. Lider de seni vermemiz karşılığında şifacıların canını bağışlayacağını söyledi. Gerçekten çok üzgünüm Arya," dedi. Arya titreyen sesiyle sormaya devam ederek "Efri ne demek?" diye sordu. Alohis hüzünlü gözlerini kaçırmayı bırakıp tekrar Arya'nın gözlerine dikerek "Efrilerin kalıplaşmış herhangi bir gücü yoktur çünkü istediklerinde gezegendeki tüm güçlere sahip olabilirler. Yeterince güçlendiklerinde ise tek bir hareketleriyle koca bir orduyu yok edebilirler. Efrilerin tek kusuru ise konuşamamalarıdır fakat çığlık atabilirler ve attıklarında etraflarındaki tüm eferleri sağır edebilirler. Koruyucuların lideri dilini anlamadığı için efri olduğunu söyledim. O'da seni Holam'daki liderlerine götürmek istedi. Liderleri gerçekten bir efri olduğuna karar verirse muhtemelen katline karar verirler," dedi.

Arya gözlerini açtığı ilk andan itibaren gerçekliğini sorguladığı hayatını hala sogulamaya devam ediyordu. Küçük bir gülümseme atarak "Ama efri olmadığım için öldürmeyecekler," dedi. Alohis pişmanlıkla başını öne eğerek "Tüm efer ırkının, çocukluğunda öğrendiği ilk şey olan ve ölene kadar da çocuklarına anlatmaya devam ettiği bir efsanemiz vardır. Efsaneye göre bu gezegendeki hayat iki aşık efri sayesinde var olmuş. Sonrasında efriler yüzlerce çocuğuyla birlikte bu gezegenin geleceğine de hayat getirmiş. Yüzyıl sonra anne ve baba efri aynı gün enerjilerini kaybedip ölüm döşeğine düşmüşler. Ölmeden önce ise çocuklarına zamanın birinde bir efrinin daha geleceğini ve bunun her yeni doğana anlatılmasını, her ölenin mezarına fısıldanmasını, böylece asla unutulmamasını söylemişler. Ayrıca anlatıldığına göre bedenleri senin bedenine benziyormuş. Ata şifacı o beklenilen efrinin sen olduğunu söylüyor Arya," dedi.

Arya her ne kadar yaşadığı ve duyduğu bunca şeyi inkar etmek istese de, her şey saçma olmasına rağmen bir o kadar da mantıklı geliyordu. Yaşadığı gezegenden yalnızca 3 gün uzaklıktaki bu gezegende mi böyle bir hayat vardı? Bunca yıldır neden keşfedilmemişti o zaman? Birde O'nun bu gezegenin efsanesi olduğunu söyleniyordu...

Arya gözlerini Alohis'e dikmiş tüm bunları düşünürken bir anda sesli bir kahkaha patlatarak "Ne yani daha birkaç gün önce açlıktan ve depresyondan ölecek duruma gelmiş, daha kendine hayrı dokunamayan ben mi sizin efsanenizdeki efriyim? Hiç sanmıyorum Alohis. Ben olsa olsa evrendeki en büyük gizemin içine düşüp, sonra o gizemin içinde talihsiz bir olaya kurban gidip, yok yere ölen kişi olurum. Ben... içindeki tüm hisleri kaybeden, defalarca kez ölmeyi deneyen ben mi efsaneyim? Bence sen ata şifacıya git ve benim sandığınız kişi olmadığımı söyle," dedi. Alohis Arya'nın sözlerinden sonra daha da çok hüzünlenip "Ata şifacı geldiğin ilk andan beri senin ne kadar güçlü olduğunu söylüyor Arya. Asıl sen sandığın kişi değilsin," dedi. Arya yüzüne küçümseyici bir gülümseme yerleştirerek "Hayır tam olarak sandığım kişiyim. Eğer dediğiniz doğruysa yine de sandığım kişiyim çünkü ancak benim gibi birisi bunca gücüne rağmen en azılı katillere kurban edilirdi," dedi. Alohis Arya'nın omzuna koyduğu sol elini indirerek "Fakat hala buradasın. Eğer seni gerçekten kurban etseydim şu an Holam şehrine doğru ilerliyor olurdun," dedi. Arya gözlerinde yeşeren soluk bir umut ışığıyla birlikte Alohis'e bakarak "Nasıl yani?" diye sordu. Alohis "Koruyucuların liderine şu an çok güçlü olduğunu ve ata şifacının başkalarına zarar vermemen için hazırladığı şifa otlarıyla gücünü zayıflatmaya çalıştığını, yoksa yolculukta hepsini yok edebileceğini söyledim," dedi...

Kitap nasıl gidiyor? Hislerinizi buraya alalım...

EFERYA: Son SavaşWhere stories live. Discover now