'Evet kesinlikle kutlamalıyız. İçim çok rahatladı yahu. Eğitim şart. İngilizce şart. Ben öğrenemedim, yeğenim öğrensin.' Bir anda gözleri ışıldadı. 'Özel ders de veriyor musunuz acaba? Ben çok ilgiliyim İngilizce'ye karşı.'

Kafamı iki yana sallayıp ben de ayaklandım. Orta sehpadaki çantamı ve dosyamı aldıktan sonra tekrar Kadir'e döndüm.

'Okulda yalnızca biz kaldık Kadir. Hadi çıkalım.' dedim kafamla kapıyı göstererek. Bunu muhtemelen bir onay sanmıştı ki dişlerini göstererek gülümsedi.

'Önden buyurun.' deyip eliyle de bana öncelik verdiğinde gülümseyerek yürümeye başladım.

******

Kadir ile yan yana okulun bahçesine indiğimizde Arif'i ve yanındaki yeni kayıt olan öğrencim olduğunu tahmin ettiğim çocuğu gördüm. Arif gibi sarı saçlara sahipti. Üzerinde su yeşili bir gömlek, altında da kot pantolon vardı. Kaç yaşında olduğunu sormayı unutmuştum ancak muhtemelen Mina kadardı. Yanlarına geldiğimizde Arif yerinde dikilip kafasını eğerek beni selamladı.

Tanışmak için gözlerimi oldukça yakışıklı erkek çocuğuna çevirdim. Bana değil Kadir'e bakıyordu. Sarı saçlarıyla mukayese edebileceğim kadar yakın göz rengi vardı. Baya sarıydı neredeyse.

'Kadir Bey okulumu bırakıp bu okula geldim. Artık şu söz verdiğin oyun konsolunu almaya mı gitsek? Akşam oluyor.' dedi Buğra bıkkın bir tonda. Buğra'daki gözlerimi Kadir'e kaldırdım. Afallayan Kadir, Buğra'nın kafasından tutup kendi bedenine yasladı. Tedirgin gözleri benim üzerimde dolaşmaya devam ediyordu.

'Ne beyi oğlum amca de bana. Amca.' dedi yalancı bir sırıtışla. Dehşetle gözlerimi büyüttüm.

'Çocuğa rüşvet mi teklif ettin Kadir?' dedim elimle Buğra'yı göstererek. Kadir, Buğra'yı bedenine öyle bir yaslamıştı ki çocuğun artık yüzünü göremiyordum mesela. Cıklama sesiyle gözlerimi tekrar Kadir'e çevirdim. Uzun bir süre cıklayıp teessüf eder gibi baktı yüzüme.

'Rüşvet de ne demek Zeynep? Hiç tanımamışsın beni. Hediye alamaz mıyım yeğenime?'

Ellerimi uzatıp ahtapot misali kuşatılmış çocuğu Kadir'in ellerinden ayırdım. Buğra'nın gözleri bana döndüğünde kocaman açıldı.

'Ömrüm boyunca gördüğüm en güzel saçlar.' dedi hülyalı hülyalı. Tahmini olarak 9-10 yıllık hayatında bana yer vermesinin memnuniyetiyle gülümsedim.

'Merhaba Buğra.' Elini sıkmam için bana uzattı. Gözleri hala parıldıyordu.

'Bu okulu çok sevdim Kadir Bey amca.' dedi elini sıktığımda.

'Zeynep öğretmen ben. İngilizce derslerinde birlikteyiz bundan sonra.' Kafasını hevesle salladı ve sarı gözlerinin içi gülümseyerek konuşmaya başladı.

'Ben çok severim İngilizce' yi. How are you?'

Tepkisi beni güldürürken Kadir'in homurdanma sesleri geliyordu.

'Çocuğu müttefik olsun diye çağırdım, muhalif çıktı iyi mi?'

Kadir'in tepkisine de gülebilirdim şayet şuan buraya doğru hızla adımlayan Pusat'ı görmeseydim. Üzerindeki hardal rengi dizlerine kadar inen kabanın içinde siyah yuvarlak yaka bir kazak vardı. Saçları yine her zamanki gibi düzenli, kaşları her zamanki gibi çatıktı. Gözleri hedefine kitlenmiş bir kartal gibi sadece benim gözlerime bakıyordu.

Büyük adımlarıyla tam karşıma geldiğinde Mina'nın da arkasından geldiğini yeni fark etmiştim.

Sert bakışları bir Kadir'e bir bana değiyordu.

SemenderWhere stories live. Discover now