★ Seni Asla Bırakmam

66.1K 2.4K 420
                                    

Bölüm düzenlendi!

Selam! Nasılsınız? Bende iyiyim sjsj Bu arada hikayede neler olup bittiği hakkında fikri olan var mı? *yamuk sırıtan emoji*

Bölüm şarkısı: Sezen Aksu- Ben öyle birini sevdim ki dinleyin ✌🏻️

İyi okumalar parlak gözlülerim!


" Ben öyle birini sevdim ki, bir nevi intihardı"

" Kirpiğine düştüğümde, ölümüm başladı"



Neden bilmiyordum ama, Kabuslarım genelde Ediz'i kaybetmekle ilgili oluyordu son günlerde, sanki Ediz'de bir şeyler değişmişti, daha solgun ve bitkindi, eve geldiğim birkaç hafta olmasına rağmen hala geldiğime sevinememiş gibiydi... Eski neşesi hiç yoktu, sadece oturduğu yerden bana güçlü gözükmeye çalışıyordu, parlak gözlerinin içi sönmüştü, yıldızları kıskandıracak kadar parlak gözleri çaresizce bakıyordu... Ona baktığımda neler olup bittiğini hemen öğrenip her ne varsa onunla beraber savaşmak istiyordum. Şu ilaçlar bulduğum günden sonra bir anda yok olmuştu zaten. Soru sordurtmuyor, sorduğumdaysa ilk başta kızıyor, sonraysa sarılıp azarlanmış çocuk gibi benden özür diliyordu. Ara ara gelen nefes alamayışları, bazen yüzünün aniden beyazlaşıp birden bitkinleşivermesi hala devam ediyordu. Hatta bazen o kadar yorgun hissediyordu ki odasından çıkmıyordu. Evden doğru düzgün çıkmıyordu bile, bazen gözleri hüzünlüce doluyordu, bana bazen bir şey anlatacak gibi oluyordu sonra vazgeçiyordu, içine kapanmıştı iyice, çok üzülüyordum... Onu eski neşesiyle görmek istiyordum, beni sevdiğini söylemesini istiyordum. Tahmin ettiğim bir hastalıktı, ama ne? Ne benim parlak gözlümü böyle hüzünlendirip yatağa düşürmüştü... Ben yokken neler olmuştu... Ölümcül bir hastalığa yakalanmış olamazdı, yoksa belli olurdu, tedaviler falan filan... Gülüşünün altındaki hüzün ona bakarken gözlerimin dolmasına sebep oluyordu, çünkü onu böyle görmek onu neden yalnız bıraktığımı aklıma getiriyordu. Ama en berbadıysa Ediz benim ona acıdığımı düşünüyordu. Bu yüzden beni kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Hatta benden kaçıyordu, beraber yattığımız zamanlar hariç bazen benden uzak duruyordu. Ediz eski Ediz'di, hala bana benim ona aşık olduğum kadar deli aşıktı. Sadece sakladığı her neyse hem onu acıtıp, hem benden uzaklaştırıyordu. Ve en beteri, bu şey onun gözümün önünde eriyip gitmesine neden oluyordu. Her gece o uyuduktan sonra ağlıyordum. Onu uyurken izlerken aldığım keyif artık acıya dönüşmüştü, o hala aynı güzellikteydi ama ben ona baktığımda acı çeken masum bir oğlan çocuğu görüyordum. Hala gülüyordu, hala gülüşü günü aydınlatabilecek güzellikteydi ama o kadar güzel gülmesinin nedeni içindeki acıydı. O buna rağmen gülüyordu, beniyse paramparça eden buydu. Herneyse... Ondan ne olursa olsun vazgeçmeyecektim. Kahvaltılara pek inmek istemediğinden bugün erken kalkıp ona kahvaltı hazırlamıştım. Odasına neşeyle girdim elimdeki tepsiyle.

" Günaydıın... Ben geldim küçük buzağım! Kahvaltı hazırladım sana  hemde ellerimle yedireceğim!"

Ediz başını camdan bana hiç çevirmedi.

" Ben tokum. Sadece yatmak istiyorum."

Hadi işi şakaya vur Ada, belki bu sefer bir kez içten güler...

" Ne demek tokum? E sen sürekli toksun Ediz fotosentezle besleniyorsunda benim mi haberim yok? Hayır olmaz yiyeceksin günlerdir pek bir şey yemiyorsun zaten!"

" Çünkü canım istemiyor, sana bunu yüzlerce kez söylüyorum ama anlamak istemiyorsun."

Başını yavaşça yastığa koydu. Bana göz ucuyla baktı. Gözlerinde ki masumiyet bile içimi eritmeye yetmişti... Dudaklarımı büzüp ona baktım. İnat etmiyordu bu sefer, yani o eski Ediz kadar diretmiyordu. Sanki bir yarası vardı, söyleyemiyordu. Her hareketine belkide o yara kanıyordu, ama o sesini çıkarmıyordu. Canım acıyor demiyordu.

Ada'ya Düşen MeteorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin