Acının İlacı 9.Bölüm

165 4 0
                                    

''Anlarsın ki; aslında kimsenin farkı yok kimseden. Sadece biri daha iyi yalan söyler, biri daha iyi oynar oyununu...Hepsi bu!''

Asıl canını ne acıtır biliyor musun? Onun seni sevmediğini bilirsin ama yine de vazgeçemezsin ondan. Hiçbir umut olmadığını bilirsin ama yine de her gece ''İlla o olsun.'' diye dua edersin. ''En çok neyi istersin?'' diye sorsalar, bir saniye bile düşünmeden ''onu'' dersin. Herkesten gizli gizli fotoğraflarına bakarsın, uzun uzun hayaller kurarsın. Onu sadece tek bir an görmek için, saatlerce beklemeyi göze alırsın. Bir kere ''Seni seviyorum.'' demesi için, ömrünü verir. Bir derdin olduğunda da en çok ona anlatmak istersin. Üzüldüğünde de ona sarılmak. Yüreğinde bu kadar sevgi taşıdığın için, onu bu kadar çok sevdiğin için kendinden nefret edersin. ''Keşke unutabilsem, keşke bir mucize olsa!'' diye saatlerce ağlarsın. Birilerinde çare arasın, birilerinde nasihat. Birileri bir şeyler söylese de acıların dinse diye teselli ararsın. Ona, ne kadar çok sevdiğini söylersin; sadece bir şans, tek bir şans vermesini istersin. O seni sevmese bile, senin onu her gün seveceğini söylersin. Onsuz yaşamayacağını, hiçbir zaman mutlu olamayacağını dile getirirsin. Yalvarırsın. Bütün benliğii bir kenarıya bırakıp sadece onu yaşarsın. Hatta ondan vazgeçmek istersin ama yapamazsın. İşte en acısı da bu ya, onu seni sevmediğini bilirsin ama yine de vazgeçemezsin ondan. Ve içinde yaşatmaya devam edersin.

Maral, öfkeyle ön kapıdan girdiğinde ağabeyini ve yengesini görmüştü. Ayaz, telefonun çalması ile birlikte dudaklarını Zühre'nin dudaklarından ayırırken alınlarını birbirine yaslamıştı. Zühre, yüzünün alev alev yandığını hissederken utancından yerin dibine girmek üzereydi. Kendisini toparlamaya çalışırken bakışları kısa bir anlığına Maral'ı bulmuştu. Maral, yengesinin kendisini görmesi üzerine panik olurken Zühre, Ayaz'a fark ettirmeden bakışlarını Maral'dan çekmişti. Maral, Ayaz görmeden hızla mutfağın kapısına doğru ilerlemişti.

''Ne var Seyit?'' Sıkıntıyla çıkan sesinle beraber elini saçlarının arasından geçirmişti. 

''Ne ne var lan? İki saattir kapının önünde bekliyorum seni. Ağaç oldum burada!''

''Tamam be geliyorum.'' 

''Yok bir de gelmeseydin! Ha bu arada, yarım kalan işini de dönünce tamamlarsın. Yoksa geç kalacağız.'' Seyit, sözleri üzerine sırıtırken Ayaz'da sabır çekerek telefonu kapatmıştı. Ayaz, Zühre'yi daha fazla utandırmadan telefonunu cebine koyarak konaktan çıkmıştı. Zühre, merdivenin trabzanına tutunurken elini istemsizce dudağına götürmüştü.

Zühre, sabah uyandığında Ayaz'ın odada olmadığını görmüştü. Komodinin üzerinde duran telefonunu alıp saate baktıktan sonra sabahlığını gelişigüzel üzerine geçirerek yataktan kalkmış ve banyoya gitmişti. Sıcak suyu ayarladıktan sonra üzerindeki sabahlığı kir sepetine atıp kendisini sıcak suyun altına bırakmıştı. Ayaz'ın odada olmadığı bildiği için banyonun kapısını kilitleme gereği duymamıştı. Eline almış olduğu lifi bedeninden gezdirirken aklına dün gece gelmişti. 

Hala Ayaz'ın kendisini niye öptüğünü düşünürken, bu düşünce Zühre'nin istemsizce gülümsemesini sağlamıştı. Kısa bir an sonra kendisini toparlayan Zühre, tüm bu düşüncelerden kurtulup hızla durulanmıştı. Ayaz, Seyit'le Devran'la olan işlerini hallettikten sonra konağa gelerek direkt odasına çıkmıştı. Ceketini çıkarıp banyoya girecekken, Zühre'yi karşısında havluyla görmeyi beklemiyordu. Ayaz, ceketini yatağın üzerine bırakırken bakışlarıyla baştan aşağı karısını süzmüştü. Zühre, havluyla olmasına lanet ederken dün geceki yaşananların üzerine bir yenisinin daha eklemiş olmasından utanç duymuştu. 

''Sen niye her seferinde kapıyı çalmadan içeriye sessiz sessiz geliyorsun?''

''Burası odam Zühre. İstediğim gibi girer çıkarım. Buna alışsan iyi olur.''

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 27, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Acının İlacıWhere stories live. Discover now