Acının İlacı 3.Bölüm

151 3 0
                                    

''Rastlantılar kaderin bize oynadığı ufak çaplı oyunlardı. Sen ise kaderin bana getirdiği en güzel rastlantısın.''

Hayat hiç beklemediğin bir araba yolculuğu gibidir. Bir bakmışsın varman gereken yere çoktan varmışsın. Aslında hayat bu araba yolculuğu sırasında ne yaptığını, ne kadarını anımsadığınla ilgili. Gözlerini görebileceğin tüm güzelliklere kapattın mı, yoksa her fırsatta soluklanıp bu yolculuğun keyfini mi çıkardın? Yol arkadaşları mı buldun mu, yoksa yalnız mı kalmak istedin? Ya da terk mi edildin? Kafanı pencereden dışarıya çıkarıp temiz havayı ciğerine kadar soluyacak kadar özür ve mutlu muydun? Her an için kulağında bir melodi mi çaldı yoksa kulaklıkları kulaklarına takıp sen mi müziğin için hapsolmak istedin? Keşke dediğin bir şey bıraktın mı yoksa keşke ya da iyi'kiler senin için çok da anlamlı değil miydi? 

-Flashback-

''Teşekkür ederim ama gerek yoktu.'' 

''Sadece yardım etmek istedim.''

''Ben sizden yardım istediğimi hatırlamıyorum.''

''Siz benden yardım istemediniz hanımefendi! Ben size yardım etmek istedim.'' 

''Kusura bakmayın! Son günlerde pek iyi şeyler yaşamıyorum. Babamın mezarını da ziyaret edince gerildim biraz.''

''Anlıyorum, ben de eski babamın mezarına ziyarete geldim.''

''Başın sağ olsun.''

''Sağ ol. Sonra seni gördüm, ağlarken...Yanına gelmek istedim. Ne sıklıkla geliyorsun?''

''Fırsat bulduğum her an. Aslında babam öldükten sonra ölümün yalnızca bedensel olmadığını anladım. İnsanlar öldükleri zaman birçok kişiyi, sevdiklerini bırakıyorlar geride ama öyle değil. Onlar bedenen toprağın altına girse de onlar öldükten sonra bizimde ruhlarımız, sevinçlerimiz, üzüntülerimiz çekiliyor o toprağa.''

''Doğru! En sevdiklerini kaybettikten sonra öğreniyorsun ölmekten korkmamayı.'' 

''Ben gitsem iyi olacak.'' Başıyla onaylamıştı Ayaz.

''Teşekkür ederim. Hem mendil için hem de beni dinlediğiniz için.''

''Önemli değil!'' 

Tüm geceyi sabah etmişti Zühre. Gözyaşı dinmemiş, üzerindeki kıyafetlerini çıkarmadan tüm gece yatağına boylu boyunca uzanıp, saplanmış olduğu bu bataklıktan nasıl çıkacağını düşünüyordu. O esnada aklında Ayaz ağa gelmişti. Hafızasını biraz zorladığında mezarlıkta karşılaştığı o adamın, aynı kişi olduğunu anlamıştı. Gözyaşlarını elinin tersiyle sildikten sonra yavaşça yatağından kalkıp balkona doğru ilerlemişti. Balkonun kapısını açıp, temiz havanın ciğerlerine hapsolmasına izin vermişti. Yüzüne vuran soğuk hava artık Zühre'ye tesir etmiyordu. Bakışlarını kısa bir anlığına gökyüzüne çevirdiğinde içinden ''Keşke burada olsaydın anne.'' diyerek geçirmişti. 

Kenan ağa ise kızının bir delilik yapıp, kaçmaması için evin çalışanlarını sıkıca tembihlemiş ve konağın etrafındaki adamlarının sayısını arttırmıştı. Yıllardır devam eden bu kan davasının bu şekilde sonlanacağını tahmin etmemişti. Özellikle evlat acısıyla yıkılan Kureyşa Hanım'ın kendisinden kızını istemesi Kenan ağa'nın şaşırmasına ama bir o kadar da endişelenmesine sebep olmuştu. 

Ayaz ağa tüm geceyi en yakın arkadaşı olan İlyas'ın mekanında geçirmeyi karar vermişti. Konağa gidip başta Kureyşa Hanım olmak üzere herkesin sorularına cevap verecek takati kendinden bulamadığından bir süre de olsa kafasını dinlemek istemişti. Ama o daha çok kalbini, kalbinin sahibi olan Yezda'yı dinlemek istemişti. Yaşadıklarının ağırlığı sol yanına otururken, Yezda'dan sonra düşmanının kızıyla evlenmek güç geliyordu Azat'a. Yaşadıklarının, sustuklarının, vicdanının altında eziliyordu. 

Acının İlacıWhere stories live. Discover now