27.Bölüm

43.4K 2.1K 134
                                    

Askerler soğuğun etkisi ve yorgunlukla bitap düşmüş, son enerjilerini de konuşmaya harcıyorlardı. Konuşurken bir yandan da şınav çekmeye çalışıyorlardı ama kaçıncıyı çektiklerine dair en ufak bir fikirleri yoktu. Komutan geleli üç gün olmuştu ve üç asırlık yorgunluk sözleşmeli erlerin omuzlarına binmişti.

' Oğlum, Allah yüzümüze bakmış şükredin azıcık '

' Lan ne şükrü uşağım, anamı ağlatıy bu komutan '

' Şükreden yerlerimi koşarken düşürmüşüm '
' Şükreden yerlerim ağrıyor '

' Şükreden kısmım vurgun yedi yukarıdan '

' En sevdiğim Şükür'üm öldü '

' Kuşta öldü '

' Beybi de öldü '

' Amma ağladınız, ya uzun vadede komutan olarak gelseydi ' diye söylenen askere arkadaşları hep bir ağızdan ' Tövbe de mal! ' diye bağırdı.

Ali karşısında goy goy yapan askerlere  ' Kesin lan muhabbeti ' diye kükredi. Canı zaten sıkkındı bir de bunların konuşmalarını çekemezdi. Bir anda sessizliğe gömülen birlik ile geriye sadece rüzgarın hırçın sesleri kalmıştı. Ali, sert çehresinin altında karmaşa yaşarken, kalbi ise bomboştu. Lanet kadını özlemişti ve bunu kendine buraya ilk geldiği gece itiraf etmişti. Aramasını bekliyordu ve arayacağını da biliyordu sadece ne zaman olacağını kestiremiyordu. Çünkü güya kendisinin dostları olanlar, kadının tarafına geçmiş ve ona yardım ediyorlardı. Dostları Ali'nin sınırlarını biliyordu ve bunu ona söylediklerine de emindi.

Arayacaktı!

Ama ne zaman?

Lanet kadın neyi bekliyordu ki? 

Ali, telefonunu birlikte tek çeken yer olan cephaneliğe bırakmış, başına da fazladan bir asker dikmiş ve ona Durunun numarasını söyleyip sert bir tonlama ile ' Bu numara dışında gelen aramaları görmezden gel ' demişti. Askerlere eziyet ettiğinin farkındaydı ama sallamıyordu. Sözleşmeli de olsalar askerlerdi ve bir asker daima hazır olmalıydı. Bunlar ise yatmaktan göbek bağlamış  ve sözel eğitimden başka bir şey görmemişlerdi. Ali geldiği günden beri sıkı bir eğitim başlatmış ve günde yarımşar saat uyku ile koşmalarını sağlıyordu. Hepsinin kendisine sövdüğünün ve nefret ettiğinin farkındaydı ama bunu da takmıyordu.

Yanına koşarak gelen telsizci selamını verdikten sonra ' Komutanım, Ankara' dan telefon var ' dedi. Ali askere bakmadan soğuk ve bariton sesiyle ' Burada kal ve kontrolü sağla, kaytardıklarını fark ederim ve eğer kaytarırlarsa bir daha yatak yüzü göremezsin asker, anlaşıldı mı? ' dedi.

Asker, karşısındaki devasa adama bakarken yutkundu ve cılız bir şekilde ' Emredersiniz komutanım ' dedi.

' Duymadım '

Daha gür bir sesle ' EMREDERSİNİZ KOMUTANIM ' dediğinde Ali yanından geçerek telsiz odasına geçti. Komutanı güvenli hattan arıyorsa görev emri olması yüksek bir ihtimaldi.

' Yüzbaşı Beyzade '

' Yüzbaşı orada ne bok yiyorsun? ' sesindeki tonlamaya bakılırsa ispiyoncu bir askerimiz vardı.

' Görevimi yerine getiriyorum komutanım '

' Karşındakiler er Yüzbaşı! ' diye kükredikten sonra ' Bordo eğitimi niye veriyorsun? ' diye sordu. Tabi gerçek anlamda sormamıştı ama Ali iplemedi.

' Sabit eğitim veriyorum komutanım '

' Sabitine küfrettirme Yüzbaşı, çocukları azat et '

KARA HİLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin