Kıskançlık

90 18 167
                                    

(Medyada Dila Hancı)

Dila'dan

Yediğimiz yemekten sonra Siraç abi telefonla ilgilenmeye başlamıştı. Kiminle mesajlaşıyorsa durmadan mesaj atıyordu. Can sıkıntısından klavyeden gelen sesleri bile saymaya başlamıştım. Yatakta olmak işkenceden farksızdı. Ben hareket etmeden duramazdım ki.

"Abi kiminle konuşuyorsun?" Dayanamayarak sordum.

Başını kaldırmadan "Bir arkadaş." diyerek cevapladı.

"Bu arkadaşın bir ismi yok mu?" Dediğimde telefonda olan gözlerini bana çevirdi.

"Sen çok mu sıkıldın?" Dedi gülerek.

"Sıkıldım tabi. Bu yatakta olmak çok zor. Sende konuşmuyorsun, ne yapsın Dila?" Kaşlarımı çatarak sordum.

"Hm, ne yapsak da can sıkıntın geçse? Film mi izlesek?"

"Ah süper, bence de film izleyelim. Bol aksiyonlu güzel bir film." Diyerek ellerimi birbirine vurdum.

"Aksiyondan yeni çıktın hâlâ aksiyon mu istiyorsun?" Kaşlarını kaldırarak sordu.

"Romantik mi isteyecektim? Yok ben almayayım." Yüzümü buruşturdum. Romantik izlemeye başlayınca fenalık geçiriyor gibi oluyordum. Tamam romantik olun olunda bu kadar da olmaz. İyice abartıyorlar. Siraç abinin güldüğünü farkedince ona döndüm.

"O hâlde ben Murat'a mesaj atıyorum, laptopu getirsin." Diyerek elindeki telefona baktı. O sırada kapı açıldı. Gelen hemşireydi.

"İlaç saatiniz geldi."dedi. Elindeki ilacı bana uzattı. İlacı alıp suyu içiyordum ki hemşirenin Siraç abiye gözlerini dikerek baktığını farkettim. Siraç abiye bakıyordu! İçtiğim su boğazımda kaldığından öksürmeye başladım. Siraç abi, oturduğu yerden kalkarak yanı başıma geldi. Hemşire dönüp bana baksa da gözü hâlâ olmaması gereken yerdeydi.

"Dila iyi misin?" Diye sordu endişeli sesiyle. Başımı olumlu anlamda sallayarak hemşireye baktım.

"Hemşire hanım ben hastayım ya biraz bana mı baksanız?"
Kelimelerimin üzerini basarak konuştum.

"Bir yeriniz mi ağrıyor?" Diye sordu. Gözleri yine benden ayrıldı. Bak bak kenafir gözleriyle nasıl da inceleyerek bakıyor.

"Yok, diyorum ki şu gözlerinizi bana mı çevirseniz? Hâni bir yere takılıp kalmış da Mazallah bozulur mozulur." Sinirle gülümsedim. Hemşirenin gözleri büyüdü. Şaşıp kaldı. Sen utanmadan süzüyorsun ben mi lafımı esirgeyeceğim?

"Kardeşiniz mi?" Diyerek Siraç abiye sordu. Allah'ım dayanamıyacağım.

"Yok, değil..." Siraç abinin cümlesini tamamlamasına izin vermeden ben cevap verdim.

"Sizi ilgilendirdiğini düşünmüyorum." Beni hiç takmayarak Siraç abiye döndü. Gözlerini ayırmıyor ki mübarek. Siraç abide bıyık altından gülüyor. Gül, gül 'Bakmayın rahatsız oluyorum.' diyen yok. Tamam, düşününce böyle diyemez ama bari rahatsız olduğunu belli et! Niye gülüyorsun arkadaşım?

"Siraç bey sabahtan beri buralardasınız. Çok yorgun gözüküyorsunuz isterseniz size bir oda hazırlatayım?" Birde yüzsüz uyarmama rağmen nasıl da soruyor. Gülümsemesi bile adamı çileden çıkarır.

"Yok, gerek yok. Siraç beyiniz burada rahat. Siz hiç zahmet etmeyin." Dediğimde Siraç abi dayanamamış olacak ki ağzından bir kıkırtı çıktı.
Kenafir gözlü de bir bozuldu.

"Yinede rahatsız olursanız ben buralardayım, istemeniz yeterli." Siraç abiye dönerek konuştum.

"Benim biraz önce canım sıkılıyordu değil mi? Yok geçti, şu an avuç içlerim kaşınıyor. Hemde nasıl kendimi durduramıyorum." Dediğimde hemşire ters ters bakarak geriye doğru adım attı.

Efsunkâr Where stories live. Discover now