Sır Tepesi

63 15 3
                                    

Dila'dan

Bazen ne kadar çabalarsanız çabalayın bir şeyler yolunda gitmeyebiliyordu. Bugün de o günlerden biriydi. İlk önce heyecan ile açmayı beklediğimiz eczanenin yerinin satılışının iptal olması şimdi de bilinmeyen bir numaradan gelen saçma sapan bir arama...

Ne kadar ciddi bir durum olduğunu aramadan sonra tam olarak fark etmiş oldum. Katil her kimse her şeyi takip ediyordu. Yusuf abiye anlattığımı bilecek kadar yakınımızda dolaşabiliyordu. Yaptığı şeye rağmen eli kolunu sallaya sallaya aramızda geziyordu. Bilinmeyen numaradan gelen arama, Zeynep'in katili tanıdığının tam bir kanıtı olmuştu benim için. Peki şimdi ne yapacaktım? Abimlere söylemeli miydim? Tek başıma çözemeyeceğim bir mevzu olduğu kesindi. Bunu biliyordum ama şuan söylemem için uygun bir vakitte değildi.

Abim uzun zaman olduğum yerde dikilmemden şüphelenmiş olacak ki bana seslendi.

"Dila!"

Ayak seslerini duyunca yanıma doğru geldiğini anladım ama ne diyeceğimi bilmiyordum.

"Dila sana sesleniyorum duymuyor musun? İyi misin, ne oldu? Yüzün kireç gibi olmuş. Kötü bir haber mi aldın canımın içi?"dedi yüzümü iki elinin arasına alırken. Abim benim her şeyimdi. Kavga da etsek, kızsada abimdi canımdı.

Ellerimi beline sararken yanımda olduğu için binlerce kere şükür ettim.

"Abicim bir şey olmuş. Ne oldu söyle hadi."dedi eli ile saçlarımı okşarken.

Derin bir nefes alarak anlatmaya başladım.

"Abi eczane için görüştüğümüz adam aradı. Dükkanı satmaktan vazgeçtiğini söyledi. Son dakika biz bu kadar sevinmişken boşuna çıktı her şey."dedim ağlama isteğimi bastırmaya çalışırken. Her şey üst üste gelmişti.

"Dur bir sakin ol. Siz sözleşme yapmamış mıydınız canımın içi?"

"Hayır abi! Hazırlayıp bize haber vereceğini söyledi. Şimdi de arayıp olmayacağını söyledi."dedim. Kendimi tutamayıp ağlamaya başlarken.

Ağlamamın sebebi dükkan değildi. Onu halledebilirdik. Dışarıda bir katil geziyordu elini kolunu sallayarak ve katilin kim olduğunu çok sevdiğim biri biliyordu. Saklıyordu! Bense... bende bildiğini bilip susuyordum. Ne farkım vardı ki? Birine demeliydim! Müdahale edebilecek, bana inanacak birine söylemeliydim. Susamazdım. Tek başıma halledebileceğim bir durum değildi çünkü.

"Dila'm, can parçam üzülme dökme o incileri. Biz daha güzel bir yer buluruz ki. Sonu değil dimi? Hem bak böyle manzaralı bir yer buluruz. Düşünsene tam Ağrı Dağına bakıyor. Oh mis! Kapının önüne ufak bir masa çeker her gün çay içeriz. Mükemmel bir fikir değil mi? Bak çay diyorum, Ağrı Dağı diyorum..."dedi gülümsemesi yüzünden eksik olmazken. Bulaşıcıydı gülümsemesi. Her derde deva bir abim vardı. Yüzümde gülümsemesinin yansıması olumuştu.

"Abi sen benim her şeyimsin biliyorsun dimi?"dedim daha da sıkı sarılıp.

"Dila'm, kurban olduğum sende de ne kuvvet varmış. Maşallah! Nefes alamıyorum."dedi.

"Ya abi!"dedim ellerimi belinden çekip.

"Göz yaşlarımızı siliyoruz ve yüzümüzde olan gülümsemeyi daha da çok büyütüyoruz Dila hanım. Senin için her şeyi yapar abin bil bunu! Bir daha da böyle küçük sebeblerden dökme incilerini. Anlaştık mı küçük cadı?"dedi elleri ile göz yaşlarımı siliyordu bir yandan.

"Anlaştık abim. İyi ki varsın."dedim yanaklarına kocaman iki tane öpücük bıraktım.

"Dila abicim ıslak ıslak öpme huylanıyorum biliyorsun."dedi bir yandan elleri ile yanağını silerken.

Efsunkâr Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin