İsteme

109 19 116
                                    

Dila'nın ağzından

Hastaneye giderken oldukça telaşlıydım. Aslında telaştan çok korku vardı içimde. Murat'a bir şey olsun istemiyordum. Artık kimseye bir şey olsun istemiyordum. Sessiz sessiz ağlarken aynı zamanda dua ediyordum. Allah'ım bir şey olmasın, iyi olsun.

Hastaneye geldiğimizde abim arabayı durdurur durdurmaz hemen indim arabadan. Murat bu hastane de aynı zamanda doktor olduğu için direk sordum.

"Doktor Murat HANCI nerede?"dedim ağladığımdan dolayı pürüzlü çıkan sesim ile.

"Neyi oluyorsunuz doktor beyin?"dedi benim aksime düz ve sakin bir sesle.

"Kuzeniyim! Çabuk olursanız sevinirim."dedim hızlı olmasını kast ederek. Murat kötü bir durumda olabilirdi. Allah korusun.

"Tamam hanım efendi. 313 numaralı odada şuan kendisi."dedi. Hemen asansöre doğru ilerlemeye başladım. O sıra abim ile Şilan da bana yetişmişti.

"Ne olmuş? Nerdeymiş?"dedi abim. O da çok telaşlanmıştı. Tam mutlu oldu diye düşünürken bu olayın olması hiç iyi olmamıştı.

"Odaya almışlar sanırım. Yanına gidince öğreniriz."dedim gözümde ki yaşları silerken. Umarım iyisindir Murat.

Murat'ın odasına gelmeden önce doktoru ile konuşmuştuk. Ufak bir müdahalede bulunduktan sonra normal odaya aldıklarını uyanmasını beklediklerini söylemişti. Hâlâ içim de bir korku vardı. Ağlamam da durmuyor, bu konuda bana hiç yardımcı olmuyordu. Duvara yaslanmış yere çökmüş oturuyordum. Abim ile Şilan ise odanın karşısında bulunan oturaklarda oturuyorlardı.

Koridorun diğer ucundan sesler geliyordu fakat başımı kaldırmak istemiyordum. Kesik kesik hıçkırıklarım ile ağlamaya devam ediyordum. Hain göz yaşlarım! Hani azcık bekleseniz yerinizde ne olurdu? Resmen kendimi durduramıyordum.

Siraç'ın ağzından

Duyduğumuz haber ile hemen hastaneye gitmiştik Azat, ben ve Yusuf. Kaza bela şu sıralar üstümüzden eksik olmuyordu. Odanın olduğu koridora gelince duraksadım. Şilan ile Fırat oturaklarda otururken Dila duvarın dibine sinmiş ağlıyordu. Korkmuştu!
Yanına gitmek istedim o sıra. Sarılmak istedim ama pek mümkün değildi. Hiç mümkün değildi! Onu böyle görmeye ne kadar dayanabilirdim bilmiyordum ama dayanmalıydım! 'İlk önce söz unutma!'diye kendime hatırlattım.
Çok beklediğimi fark edince bizimkilerin olduğu yere doğru ilerledim. Dayanmalıydım!

"Ne olmuş? İyi mi şimdi?"diyen Azat ile bütün gözler Fırat'a döndü.

"İyi kardeşim iyi. Uyanmasını bekliyoruz."dedi Fırat.

"Şükür Yarabbi!"dedim başımı Dila'ya doğru çevirirken. Bize bakmıyordu. Sanki kendi âleminde gibiydi. İyi olmalıydı. Herkesden önce o iyi olmalıydı. Kızmıştım da zaten geçen gün ona. Özür dilemeyi kafama not edereken Yusuf'a dönüp Dila'yı işaret ettim. Anlamaz gözler ile bana bakarken birkaç kez daha gözüm ile işaret ettim. Anlamıyordu! Parmak ucumla göstermeme rağmen hâlâ anlamıyordu. Bu çocuk benim kuzenim olamazdı!

"Ne diyorsun Siraç? Sabahtan beri yüzünü sokmadığın şekil kalmadı. Adam akıllı söylesene."dedi. Elimi anlıma geçirirken aynı zamanda sabır diliyordum.

"Yok bir şey Yusuf! Yok kardeşim."dedim sesimde ki gerginliği anlamış olacak ki bu sefer o kaş göz hareketi yapmaya başladı. Dudaklarımı hafifçe oynatarak sessizce 'Dila'ya bak' dedim. Anlamış olacak ki birden.

"He öyle desene kardeşim! Dila'ya bak de-"diye devam edecekken sözünü kestim hemen.

"Yusuf! Kapa çeneni kardeşim."dedim dişlerimi sıkarak. Sabrımı sınıyordu resmen!

Efsunkâr Where stories live. Discover now