Bölüm 1

107 3 2
                                    

Kadın elindeki kahve fincaniyla yatak odasına doğru ilerlerken gün içinde yaptığı onlarca sakarlığın dikkatsizliginden mi yoksa aptallığından mı olduğunu ayirt etmeye çalışıyordu. Daha önce hayatında hic yapmamış olduğu sakarlıkları bugüne biriktirmis gibiydi. Her şeye ragmen onunla dalga geçmeyen sevgilisini hatırlayınca yüzünde tebessüm oluştu. Sonra onun önünde yaptığı beceriksizliğini hatırlayınca utandı ve yanakları kızardı.
  Odasına vardığında küçük kahverengi koltuğa oturup dizlerini karnına çekip sütlü kahvesinden bir yudum aldı. Başını geriye yasladiginda yutkunup tavanda asılı kristal avizeye odaklandı.
  Yalnızlığı parmak uçlarına kadar hissediyordu. Yanında,  sığınacağı,  başını omuzuna koyup dakikalarca konuşabileceği birini istiyordu. O an sevgilisiyle bunu hiç yapmadıklarını fark etti. Umutsuzca gözlerini yumup derin bir nefes aldı. Midesindeki hareketlenmeyi bastırmaya çalışıyordu. Hayatında tek verdiği adamın yanında olmasını istiyordu.  Telefonu eline  alıp sevgilisine esam atmayı düşündü ama sonra vazgeçti. 'Eğer isteseydi zaten yanımda olurdu.'  diye  iç çekti.
Milyonlarca insanın yaşadığı bu gürültücü kalabalık dünyada bile kendini yalnız hissediyordu. Yalnızlığa isyan etmiyordu ama sevdiği de söylenemezdi.  Kendini bildi bileli kimseyle samimi olmamıştı. Arkadaş kelimesi ona cok uzaktı. Insanlar hic arkadaş edinememesinin arkadasinda onun ukalaligi olduğunu düşünürken herşeyin başladığı o an tekrar gözlerinin onunden geçti.    

"Bana bak Kızım ! Beni iyi dinle.  Şimdi sana diyeceklerim ağır olabilir ama bunu yapmak zorundayım. tamam mı?"

Uzun  kumral saçları olan kadın mavi gözlerini 16 yaşındaki kızının uzerinde gezdiriyordu. Gözlerinden akan yaşlar giydiği kahverengi örgülü hırkaya damlıyordu . Kadın zorlanarak sözlerine devam etti

"Ben babanla beraber buradan gidiyorum."
Başını yukarı çevirdi ve gökyüzünde asılı duran yıldızlara ve aya baktı.

"Bak şu titreşen Yıldızı görüyor musun? Ay'ın yanındaki büyük yıldız ! İşte tam oraya gidiyoruz. Sen orada yaşayamazsın, daha küçüksün. Burada kalman gerekiyor."

kızı gökyüzünden başını indirip annesinin boynuna sarıldı .

"O zaman sen de gitme anne."

Kadın kızını kendinden güçlükle uzaklaştırdı.

" Şimdi gitmek zorundayım ama sakın unutma bir gün beni tekrar göreceksin. Sana söz veriyorum . Babanla ben seni bekliyor olacağız. "

Boynundaki altın kolyeyi çıkarıp kızının boynuna taktı altın zincire geçirilmiş yıldız asaletle parlıyordu. Neredeyse kızın saçlarıyla aynı renkteydi.

"Bunu boynundan sakın çıkarma. Bu seni her zaman duymamı sağlayacak. Sesini her zaman duyacağım."

"Peki ben seni her zaman duyacak mıyım?"

Kadın ağlamamak için kendinisini zorluyordu. Gözlerini sıkıca yumdu. Akan gözyaşlarını silip tekrar kızına baktı.

"Eğer gözlerini kapatıp ellerini kalbin üzerine koyarsan hissedersin."

" Beni sevmiyor musun Anne?"

"Seni çok seviyorum kızım. Burada güvendesin, insanlar seni aralarına alacak, okula gideceksin ,büyüyeceksin bir adamı seveceksin ve..."

"Ve sen bunları görmeyeceksin anne ."

küçük kız sinirle arkasını döndü ve devam etti

" Sizi beklemeyeceğim ,sakın gelmeyin."

Annesinin konuşmadığını fark eden kız arkasını dönünce artık annesinin orada olmadığını gördü.

"Anne"

diye seslendi. Önce etrafındaki ağaçlara sonra da ağaçların ardından görünen evine baktı. Kolyesine dokundu ve olduğu yerde çöküp ağlamaya başladı.

Telefonun sesi ile irkilip kahvesini üzerine döktüğünde sinirle ayaklandı  ve bir küfür savurup telefona baktı.
Zil sesini değiştirme zamanı geldi senin diyerek gelen aramayı reddetti.  Boy aynasının karşısına geçip üzerini değiştirmeye başladı. Yaptığı sakarlıklara bir yenisini ekleyerek bu dikkatsizliğinin yarın geçeceğini umdu
      Saçlarını ensesinde topuz yapıp pijamalarını giydi. Yorganını üzerine çekip eli ile gece lambasına uzanıp  parmak uçlarıyla düğmeye bastı. Gözlerini karanlığa gömüp uyumayı beklerken penceresinden içeriyi aydınlatan bir ışık belirdi. Hemen ayağa kalkıp penceresine doğru yavaş ve ürkek adımlarla yürümeye başladı. 'Bu bir şimşek ya da yıldırım olamaz.' diye düşündü Çünkü ne bir ses ne bir yağmur ne de bulut görünürlerde yoktu. Penceresini açıp dışarı baktı. Yüzünde hissettiği sıcak hava ile yüzünü burşturdu. Bu bir arabaydı

"Kim var orada?"

Arabadan inen siluetin kim olduğunu anlayınca buruşturduğu yüzüne çatılan kaşları da eklendi.

BENİMLE DANS ETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin