kendimi bulmak için

4.5K 337 182
                                    

but I wanna sleep next to you
and I wanna come home to you
I wanna hold hands with you
I wanna be close to you
——

Ünlü Fransız şiir, roman ve oyun yazarı muggle Victor Marie Hugo der ki;

"Yaşam en yüce mutluluğu, sevildiğine ikna olmuş kişiye sunar; kendisi olduğu için sevilmiş – hatta diyebiliriz ki, kendisine rağmen sevilmiş kişiye."

Derler ki bitmesini istemediğiniz anlar ne kadar çabuk bitip giderse, gelmesini istediğiniz anlar da bir o kadar gelmez bir türlü. Zaman kavramı objektif ve subjektif olarak ikiye ayrılır. Objektif olan ölçülebilen ve gözlenebilen zaman dilimiyken subjektif olan hissedilen zamandır.

Harry Potter uyku girmeyen gözleri ve ceza sırasında yazı yazmaktan ağrıyan elleriyle sürekli etrafı izliyor, bir umut sarı saçlı olanın bir yerlerden çıkıp gelmesini bekliyordu. McGonagall geleceğini söylemişti, öyleyse gelecekti.

"Harry Potter yıkık bir aşığa dönüşecek deselerdi, inanmazdım." dedi Pansy Parkinson, bir yandan sevgilisinin kıvırcık saçlarını düzleştirip bıraktığında tekrar kıvır kıvır olmalarını izleyerek. Hermione ise ona bakmadan saçlarıyla oynamasına izin veriyor, bir yandan da ödevini temize çekiyordu.

"Hislerimiz karşılıklı Parkinson." dedi Harry göz devirerek. Draco kendisinden bu kadar uzakken karşısındaki ikilinin böylesine yakın oturmasına bile canı sıkıldı o an. Daha fazla oturmak istemeyerek oturduğu yerden ayaklandı. Büyük Salon yemek yeme zamanı olmadığında büyük bir ders çalışma yerine dönüyordu. Bu kocaman salon nefes alamadığı bir yere dönüştü o an, bu sebeptendir ki kendisini bahçeye atmak için koridora çıktığında bir nebze daha rahat hissediyordu.

Adımları acelesiz bir yavaşlıkla büyük bahçeyi bulduğunda temiz havayı içine çekti. Soğuklar yavaştan çekilmeye başlamıştı ve şimdi ilkbahara girmeden önceki son demler havada hissediliyordu. Hayatı boyunca birçok zorlukla karşılaşmıştı ama hiçkimse kazanılan birini kaybetmenin daha zor olduğunu söylememişti, o da deneyimlememişti bunu. Geçen sene az kalsın kendi aptallığı yüzünden Sirius'u kaybetmek üzereydi ama neyse ki son anda Bellatrix'in yolladığı lanet Remus tarafından savurulmuştu.

Remus olmasaydı ne yapardı, açıkçası bil-

Bir dakika.

Sarı saçları her zamanki gibi düzenli bir şekilde yana yatırılmış, üzerinde siyah kabanı, boynuna sarılı gri kalın atkısı ve bir de, ah bir de, gülerek bakan gözleriyle Draco Malfoy bir rüyaya benziyor şimdi kendisine yürürken. Harry gördüğünden emin olmak isteyerek gözlerini sımsıkı kapatıp tekrar açtı. Bu hareketi Draco'yu güldürmüş, adımlarını hızlandırmasına neden olmuştu.

"Gerçekten burada mısın?" diye sordu Harry. Draco şimdi tam önünde durduğunda ve soğuktan buz kesmiş ellerini Harry'nin elleriyle buluştururken. Sanki varlığının ne kadar gerçek olduğunu kanıtlamak ister gibiydi.

"Dört tane gözünle bile göremiyorsan, ciddi bir sorunumuz var demektir Potter."

Draco alayla konuştuğunda Harry kahkaha atmış kollarını onun boynuna sararak uzun olana sıkıca sarılmıştı. Onunla dalga geçmesini bile özlemesi büyük bir delilikti, hem de sadece iki gün önce yanında uzanmış olmasına rağmen.

Draco da kalbindeki sıcacık duygularla kollarını Harry'nin beline sardı ve kokusunu doya doya içine çekti. Hayatı boyunca bu kadar sevileceğine asla ihtimal vermezdi, özellikle de onun için savaşacağına ve buna değeceğine.

loverWhere stories live. Discover now