senden vazgeçmeyeceğim

7.1K 624 756
                                    

ellerini üzerimde hayal diyorum
ama ya beni öpersen?
ve ya bunu beğenirsem?
ve kimse görmezse
——

Ünlü muggle Romalı düşünür, devlet adamı ve oyun yazarı Lucius Annaeus Seneca der ki;

"Zor olduğundan cesaret edemiyor değiliz, tersine cesaret edemediğimiz için zordur."

Harry Potter sabah gözlerini araladığında ne yapması gerektiğini, artık hangi yönde ilerlemesi gerektiğini bilerek uyanmıştı. Biliyordu bilmesine ama fikirleri gerçeğe dönüştürmek, kafasında tasarladığı kadar kolay olmuyordu. Sabah kahvaltısından başlayarak sürekli Draco ile boş bir an yakalamaya çalışmıştı ama bir türlü başaramamıştı. Bunun sebebi cesaretinin kırılması mı yoksa, genç adamın tekrar kalbini kıracak bir tepki vermesinden korkması mıydı, bilmiyordu açıkçası.

Tek bildiği, ne zaman Draco'ya yaklaşsa vücudunda bir heyecan dalgası kalbini sıkıştırıyor ve aptal aşık modunda eli ayağı birbirine dolanıyordu. Mesela İksir dersinde ilk defa kazanı patlamıştı. Gerçi bunda Seamus ve Ron'un parmağının olduğuna yüzde yüz emindi ama işte Draco'yu izlerken onların kazanına attığı şeyleri fark etmemesi bu yüzdendi.

Daha sonra KSKS dersinde büyüyü yanlış söylemiş, Snape başta olmak üzere herkesin onunla dalga geçmesine sebep olmuştu ve bu hiç mi hiç hoşuna gitmiyordu.

Bunlar yetmiyormuş gibi, Quidditch pratikleri için sahaya gittiklerinde slytherin oğlanlarıyla karşılaşmışlardı. Draco Malfoy'un o Quidditch forması içinde büyüleyici durması yetmiyormuş gibi, bir de ona bakmamak için her şeyi yapması Harry'nin sırf bakışlarını yakalayacak diye az kalsın süpürgesinden düşecek gibi olmasına sebep olmuştu.

Yani, özetle korkunç bir gün geçiriyordu Harry Potter.

En sonunda sinirden kızaran kulakları ve sımsıkı kapalı dudaklarıyla kütüphaneye girdiğinde vakit çoktan gün batımından sonrasını bulmuştu. Vücudu yorgunluktan sızlıyordu ve içi hiç rahat değildi. Hermione tam bir aşk böceği modunda, Dean ve Seamus yapışık gibi sürekli dip dibe ve Ron ise her zamankinden daha fazla yemek yeme modunda olduğu için arkadaşlarından hiçbiri yanında değildi.

Belki de böylesi daha iyi olmuştu çünkü kafasını kütüphanenin dip taraflarına çevirdiğinde Malfoy'un tek başına kitap okuduğunu görmüştü. Gümüşi sarı saçları bu sefer karışık, gözleri kitabı dikkatle takip ediyor ve uzun bacaklarını üst üste atmış, oturuyordu. Harry derin bir nefes alıp adımlarını Draco'ya doğru yönlendirdi. Tüm gün onun yüzünden çektiği zorluklara değmişti şimdi, çünkü onu görmüştü. Onu görmesi kalbinin ferahlamasına giden yolda koca bir adımdı. Genç adamın elinde daha önce bir yerlerden tanıdık gelen bir kitap vardı.

"O gördüğüm, yasaklı kitaplardan değil mi?" dedi kendini tutamayarak.

Draco onun sesini duyunca şaşkınlıkla kafasını zümrüt yeşilinin sahibine çevirdi, gözleri kütüphanenin loş ışığında ve gözlüklerin arkasından bile etkileyiciydi. Kuzguni karası saçları her zamanki gibi karışıktı. Her zaman bu kadar karışık saçların yumuşak olup olmadığını merak etmişti.

"Ne o, korktun mu Potter?" diye sordu sırıtarak ve elindeki kitabı kapatarak.

Harry, Draco'nun yanındaki sandalyeyi çekip otururken gözlerini devirdi. "Rüyanda görürsün."

loverHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin