okyanus derinlerinde kaybolmak

9.8K 792 2K
                                    

hiç yanmıyor içim, desem de inanma.
boğulursun o şarap bardağında.
mavi çocuklardık, denizlere sevdalıydık
sarı ışıklardık.
yandık, yandık.
---

Ünlü muggle Alman filozof M.Scheler der ki;

"Doğadaki sayısız güzellikler hayatın bilinmeyen derinliklerindeki estetik zenginliğin belgeleridir."

Gri gözleri muzip, dudakları bir şarkıya eşlik eder gibi kıvrık ve gümüşi sarılıkta olan saçları her zaman düzenli. Kemikli elleri farkında olmadan önündeki masada ritim tutuyor, izlendiğinden habersiz ama bir o kadar şiirsel duruyor uzaktan.

Harry son zamanlarda Herm'in ona verdiği bir kitabı okurken rastlamıştı muggle düşünürün cümlelerine ancak bunun ne kadar doğru olduğunu anlaması için çok zaman geçmesi gerekmedi. Şayet doğadaki güzelliklerin çoğunu suratında taşıyordu Draco.

Draco Malfoy iksir dersinde slytherin kısmında önünde olan kazanı dünyanın en kolay iksirini yapmış gibi karıştırıyor, yanındaki Blaise ve Pansy'e gülüyor, alaycılıktan uzak bir şekilde muhabbet ediyordu. Harry onu ilk defa böyle gülerken gördüğü için ne yapacağını şaşırmış, yutkunamamıştı.

"Bana asla öyle içten gülmeyecek." diye mırıldandı önündeki Melez Prens'in kitabını kapatırken.

"Bay Slughorn'a gidip üzerimde aşk büyüsü var mı diye sorduğuna eminsin değil mi?" diye sordu Ron, belki bininci kez.

"Ben sordum, Bay Slughorn ısrarla olmadığını söylüyor." diye yanıtladı onu Seamus.

Harry arkadaşlarının tepkisine gözlerini devirdi ve bakışlarını onlara doğru çevirdi. "Sizce ben sormadım mı?" dedi sonra. Şayet birine aşık olacaksa bu kişinin Malfoy olmasını mı isterdi? Altıncı yıllarının başında onun bir şeyler karıştırdığından şüphelenip günlerce onu izlemeye başlamıştı.

Onu takip ediyor, şayet bir şeyler karıştırıyorsa yakalamak için her anını yokluyordu.

Ancak daha sonra hiç beklemediği bir şey fark etmişti. Başlarda onu yakalamak için izlerken, sonradan sırf izlemek istediği için izlediğini. Gri gözlerinin alaycı olmadığı zamanlarda ne kadar dumanlı ve karışık hislerle dolu olduğunu, ellerinin ne kadar güzel olduğunu ve ne zaman ona çok yakın olsa kokusunun burnuna dolmasının ne kadar kalp okşatan bir his olduğunu fark etmişti.

Harry ona aşık olmak istememişti ki, şayet bu hissettiklerine bir isim vermek istese aşk demezdi de zaten. Okyanusların derinlerinde kaybolmak derdi. Çünkü nefes alamıyor, boğuluyordu ve onu bu dipten çıkarabilecek tek insan boğulduğunu fark ederse keyifle ölmesine izin verirdi.

Draco izlendiğini hissetmiş gibi bakışlarını Harry'e çevirdi, son zamanlarda zümrüt yeşilinin sürekli onun üzerinde olduğunun tabii ki farkındaydı. Sadece nedenini anlayamıyordu.

Gözleri buluştu, zümrüt yeşili sıcacık ama griler gizemliydi. Harry onların buluşmasına bir isim verseydi, yangın derdi. Gözleri ne zaman üzerinde olsa yanıyor, kaçmak istemiyordu bile.

İlk gözlerini kaçıran Harry oldu.

"Dean, sen bana Harry'nin Malfoy'a baktığı gibi baksan, ben seninle evlenirim." dedi Seamus alayla. Nasıl hala önündeki kazan patlamamıştı, hayret vericiydi. Dean kısa olanın suratına onaylamaz bir ifadeyle baktı ve "Sen aptalsın Seamus." diye karşılık verdi. 

"Hey, Amortentia ilk geldiğinde içerisinden ne kokusu aldınız?" diye sordu Herm birden. Sanki aklında tilkiler kuyruklarını kovalıyordu da, arkadaşlarının cevapları belki içini rahatlatır diye ummuştu.

loverWhere stories live. Discover now