farklı bir dil ve doğru notalar

6.4K 464 772
                                    

parmak izlerini takip ederek açan çiçek yaprakları
her nefes alışınla birlikte tamamlanan, bu büyüleyici hareketlerin
durma, yakınıma gel
sadece seni havaya sokmak istiyorum bebeğim
beni de rüyalarına al
——

Ünlü fransız muggle hiciv yazarı Nicolas Chamfort der ki;

"Aşkı anlatabilmek için yeryüzünde var olan dillerden çok farklı bir dil gerekir."

Derler ki ölüme yakın olan insanlar ölümünün geleceğini önceden hissederlermiş. Draco daha önce bunun doğruluğunu hiç düşünmemişti ancak şimdi Harry Potter önünde beraber kalacakları odanın kapısını açarken kalbinde biliyordu.

Ölümü yakındı.

Hem de asadan çıkan yeşil bir ışık vurmayacaktı onu. Ya da muggle silahları tarafından da vurulmayacaktı. Bir çift zümrüt yeşilinin sahibi öldürecekti onu öylece, dudakları dudaklarını bu gece sayamadığı kez karşılarken. Elleri ensesine kayarken ve sarı saçları okşarken. Oh, ölüm böyle gelecekse sorun değildi gerçi.

"Sana söylemek istediğim binlerce cümleler var ama dudaklarımdan çıkmıyorlar." diye fısıldadı Draco. Harry'nin alnı kendi alnına yaslandı, bir süre öylece durdular. Harry usulca Draco'nun kabanını çıkardı. "Bırak çıkmasınlar, bu gece farklı bir dil kullanalım."

Gözleri buluştu, küçük bir odaydı kalacakları oda ama çatı katıydı ve sıcacıktı. Harry ağır çekimdeymişçesine kazağından kurtuldu. Teni yanıyordu sanki.

"Seni sevdiğimi, benim olduğunu ve diğer güzelim cümleleri bedenlerimiz konuşsun bu gece."

Tekrar dudakları buluştu, sanki ayrı kalmaya dayanamıyorlardı içten içe. Soyunmanın bir valse benzediğini düşündü Draco. Kıyafetler birer birer yeri bulurken adımları bir melodiyi takip eden dans hareketleriydi.

Draco sadece iç çamaşırıyla kaldığında Harry bir an nefes alamıyormuş gibi hissetti. Mermer beyazı gibi pürüzsüz bir vücuda sahipti sarışın olan. Harry ona tezat buğday teniyle yanında esmer bile kalabilirdi. Parmaklarını Draco'nun çıplak boynunda gezdirdi. Gözleri sürekli birbirinde, farklı bir dili kullanıyordu gerçekten de. Bedenleri konuşuyordu bu sefer.

Harry usulca Draco'yu yatağa yönlendirdi. Başka zaman olsa onu kendi isteklerine sürüklemek imkansız olurdu ama sessiz bir anlaşma vardı aralarında şimdi ve birbirlerinin hareketlerini takip ediyorlardı. Harry birkaç dakika bile ayrı kalmakta zorlandığı dudaklara dudaklarını bastırdığında Draco'nun kolu belini sardı ve onu kendi üzerine çekti.

Vücutları daha önce hiç tanımadıkları bir arzuyla yanıyordu. Draco Malfoy tüm güzelliğiyle altında uzanırken ve bacakları birbirine dolanmışken öpücükleri Harry'nin boynunda ve göğsünde geziniyordu. Harry'nin dudakları ise onu boynundan öpen Draco'nun saçlarındaydı.

Harry tekrar oturur pozisyona geçerek Draco'nun üzerinde yükseldi ve dudaklarını sarışın olanın boynundan göğsüne doğru ıslak bir yol izleyerek göğüs ucuyla buluşturdu.

"Harry!"

Draco Malfoy'un vücudu bir piyanoydu, bembeyazdı, bir sanat müzesinin en nadide parçasıydı. Hangi notalara basmanız gerektiğini öğrendiğinizde müziği kulaklarınıza ilahi bir melodi gibi geliyordu. Harry'nin elleri bir sanat eserini okşar gibi hareket etti bu sebepten. Sanki altındaki oğlan kırılgandı ve sert bir hareketinde ilk önce kendisinin canı yanardı.

loverWhere stories live. Discover now