savaşlar ve sıcak kakaolar

7.6K 685 1.6K
                                    

Hayatımın olmaz olmaz bi yerindesin
Ama olmazsa da olmaz gibisin
Çok yakaladım kendimi seni düşünürken
Kovdum ama hala, hala buradasın
——

Ünlü İskoç asıllı muggle tarihçi ve eğitmen olan yazar
Thomas Carlyle der ki;

"Aşk, tümüyle bir çılgınlık değildir, ama çılgınlıkla birçok ortak yanı vardır."

Hermione Granger'ı gecenin 11'inde yatağında olması gerekirken sessizce koridorda yürümeye iten şey ya çılgınlıktı, ya da büyük bir merak duygusu. Gerçi kimi insanlar aşkı bir insana duyulan sonsuz merak olarak tanımlardı. Aşık olduğunuz insanın her hareketini, nasıl hissettiğini ve kimi düşünüyor olduğuna dair bile sonsuz bir merakınız olurdu. Geçmişine, hayallerine ve sadece bir sonraki saatinde ne yapacağına dair bile sonsuz merak duygusu.

Kuralları çiğnediğinden mi yoksa birkaç dakika sonra göreceği kız mı kalbini hoplatıyordu, bilmiyordu. Bildiği tek şey eğer bu bir oyunsa ve Pansy orada değilse yarın sabah tüm okul onunla dalga geçiyor olurdu.

Kalbi kulaklarında, adımları sabırsız ve elleri yumru halinde ceketinin ceplerindeyken üçüncü katın kızlar tuvaletine girdi. Kumral kıvırcık saçları dağınık, dudakları kurumuş ve teni hafiften kızarmıştı. İlk önce kimseyi göremedi tuvalette. İşlemeli lavabo başlıkları, tuvalet kabinleri ve ayna önleri bomboştu. Adımları yavaşça kabinleri bulduğunda en sonuncu kabinde bacak bacak üstüne atmış bir Pansy Parkinson buldu.

Üzerinde saten gümüş rengi bir pijama takımı vardı ve kısa küt saçları boynuna dökülüyordu. Bembeyaz teni tuvalet ışıklarının altında daha da solgun duruyorken dudakları tatmin bir gülümsemeyle kıvrıldı.

"Geldin."

Herm yutkundu.

Karşısındaki kız o kadar göz alıcıydı ki, gözlerini onun yaramaz bakan siyaha dönük gözlerinden çekemedi.

"Geldim."

Her şey çok ani oldu.

Pansy ayağa kalktı ve Herm'i kolundan çekip tuvalet kabinine soktu. Daha sonra kapıyı ikisinin üzerine kapatmış ve Herm'i demin kendisinin oturduğu yere oturmasını sağlamıştı. Pansy dudaklarındaki gülümseme kaybolmadan bacaklarını aralayıp Herm'in kucağına oturdu. Şimdi nefesleri birbirine karışıyor ve ortamdan çıt çıkmıyordu.

"Bir şeyi istersem, alırım." dedi Pansy yumuşak bir ses tonuyla. "Ve seni istiyorum Granger."

Herm bir rüyadaymış gibi ellerini genç kızın karnından göğsüne doğru çıkardı. Satenin altındaki teni ellerini yakıyor ve onu ateşlerin içine atıyordu. Ona dokunmak yasak elmaya uzanmak gibiydi. Ona dokunmak kendi içinde kendisini keşfetmesi gibiydi. Pansy'nin yumuşacık teninde kendi kadınlığını, arzularını ve kalbini bulmasıydı.

"İstediğin şey sadece bedenim mi Parkinson?" diye sordu Herm. Dokunuşları Pansy'nin nefeslerini hızlandırmış ve suratlarını daha da yaklaştırmıştı.

"Sadece bedenlerimiz, daha sonra birbirimizden nefret etmeye devam edebiliriz."

Bir insanı öldürmek için silahtan ve öldüren lanetten daha etkili şeyler vardı, Herm o an anladı. Kalbinizin bin parçaya bölünmesi de sizi öldürürdü. Nazikçe kucağındaki genç kadını kucağından indirdi ve ayaklandı. Pansy donmuş gibi ona bakakalmıştı.

loverWhere stories live. Discover now