°VİGİNTİ SEPTEM°

1.5K 218 306
                                    

~ Multimedya çok fazla "Creatura Taejin" değil mi? Bilmiyorum, bu kitapta Taehyung'un suratında Jin'e her sarılışında bu yüz ifadesi varmış gibi, tuhaf...

Boşverin beni. Sona yaklaşıyoruz diye bu cümlelerim. İyi okumalar 💜 ~

Kimsesiz kalmış yüreğin, ağlaya ağlaya bir başkasını kimsesiz bırakmasının hikayesi...

"Bana kim olduğumu hatırlattığın için teşekkür ederim, doktor."

Jin yanaklarından akan yaşlara mani olamadı. Onu ifşa eden kendisiydi, onun umudunu da hayallerini de alan yine kendisiydi. Fakat ağlıyordu işte Jin. Tekrar doktor oluşuna ağlıyordu. Taehyung için artık sadece doktordu. Bir daha hiçbir zaman ona güzel sıfatlar takılmayacaktı. Bir daha kimse onu pencereye çıktığında gizlice izlemeyecek, kimse onun için kendi canını tehlikeye atmayacaktı. Jin bir daha asla gerçekten mutlu olamayacaktı.

"Merhaba kardeşim, ben geldim." dedi Jin, kardeşinin kavanozuna bakıp. İçindeki küllerden medet umuyordu. Kardeşinin onu duyacağını düşünüyordu Jin. Belki de sadece konuşmak istiyordu. Delirmemek için birine ihtiyacı olduğunu anlamış, o da bir kavanozun önüne gelmişti işte, bu kadardı.

"B-Ben katilini b-buldum, miniğim. O-onu buldum..."

Jin, ısrarla akan yaşlarını sildi. Kardeşinin önünde dimdik durmalıydı. Onun katilini bulduğu için bu kadar kötü görünmemeliydi ona.

Jin dudaklarını araladı. İntikamını aldığını ve artık rahat uyuması gerektiğini söylemesi gerekiyordu. Fakat yapamadı. Aklına Taehyung'un kendi elleriyle askerlere teslim oluşu geliyordu. Onun son kez gördüğü yüz ifadesi derbeder ediyordu Jin'in kalbini. Nefessiz kalıyordu yaptığı şeyi düşündükçe. Çünkü biliyordu ki, Taehyung sadece askerlere değil; kendi benliğine, ruhuna, duygularına teslim olmuştu. Ruhsuzluğunu anlatan şarkıya ruh ekleyen, gülmeyen dudaklarında koca bir kahkaha yeşerten adama yenilmişti. Aşkına yenilmişti o.

"B-Ben i-intikamını a-al-" diyecekken durdu, Jin. Aklına ona söylediği sözler doldu.

"Seni de ifşalamayacağım, duydun mu beni? Adını söylemem için derimi yüzseler dahi, yapmayacağım bunu!"

Pişmandı Jin. Şu an ne intikam umurundaydı, ne biricik kardeşi... Üzgündü fakat kardeşinin karşısına geçip bununla övünemiyordu. Jin şu an o kavanozların birinde olmayı dilerdi. Taehyung'un o son bakışını göreceğine, defalarca kez parçalara ayrılmayı isterdi. Ona söylediği her sözü tutmak isterdi. Onu sevmek, sevmek ve daha çok sevmek... Yapamadığı her şeyi yapıp kollarına almak istedi o adamı. Hayır, onun sevgiye muhtaç olduğunu düşündüğünden değil, Jin'in eksik yanlarına yama yapmak için sarılmak isterdi. Jin, kalbindeki delikleri Taehyung'un güzel kalbiyle örtmek istiyordu.

"Özür dilerim." dedi Jin, kardeşine bakıp. Elini ters çevirip bileğiyle kapattı dudaklarını. Sonra çevresindeki herkesi rahatsız etmekten çekinmeyerek bağırdı.

"Özür dilerim kardeşim!" diyerek hıçkırdı kavanoza baka baka. "Ben çok pişmanım, özür dilerim!"

Hıçkıra hıçkıra ağlarken dizlerinin üzerine düştü Jin. Etraftaki insanlar, Jin'e doğru koştu. Herkes Jin için endişelenirken o, delicesine ağlıyordu. Birileri kalbinin ağrıyıp ağrımadığını sormuştu. Bazıları ise ambulansı aradığını söylemişti... Doğruydu, Jin'in kalbi ağrıyordu fakat bu ambulanslık değildi. Bu, kalbinde taşıdığı aşkına vicdansızlık bulaşmasının ağrısıydı. Ve bu ağrı, asla geçmeyecek türdendi.

CREATURA -TAEJIN-Where stories live. Discover now