°NONADECA°

1.7K 269 272
                                    

Zaman mıydı bizi yaşlandıran, yoksa yaşadıklarımız mı? Kalbimizi yok eden de, tuğlaları üst üste koyup tekrar yapan da aynı kişi miydi? Kimdik biz? Hayal denilen şey olmasa asla yaşayamayacak ahmaklar mıydık? Gerçekten var olmayı ve yaşamayı istemiş miydik?

Jin, bu soruların hiçbirinin cevabını bilmiyordu. Bunca zaman yaşamak istememişti ki. Kardeşini kaybettikten sonra her güne, yeni bir duyguyla uyanmıştı. Bazen o duygu intikam arzusu olmuştu; bazense intihar arzusu... Çok şey görmüştü, çok şey yaşamıştı. Fakat yaşamadığı tek bir duygunun kaldığını, o duyguyu yaşayınca anlamıştı. Aşk idi o duygu. Önceleri defalarca ölmek istese de, şimdi Taehyung'u bir daha göremeyeceği için korkmasıydı, aşk.

Jin, güzel sevgilisine baktı. Hastane odasına kaçıncı gelişiydi, kaçıncı kez yaralanışıydı sayamadı. Fakat umursamadı tüm bunları. Her gözlerini açışında Taehyung olacaksa şayet, o yaralanmaya razıydı.

"Jin, bana neler olduğunu anlat!"

Profesörün sesi kızgın çıkıyordu fakat ikisi de umursamadı. Birbirlerine sarılmaya devam ettiler bir süre daha. Akciğerlerini birbirlerinin kokusuyla doldurdular, kalplerini birbirlerinin kalbiyle sardılar. Şimdi içleri sıcacık olmuştu işte.

"Jin'e dokunma!"

Taehyung, yavaşça Jin'den ayrılırken sinirli gözüküyordu. Bu adamın her yerden, her köşeden çıkması sinirlendiriyordu onu.

"Bana bak babalık, hastanenin bir odasını da sen doldurmak istemiyorsan kes sesini."

Profesör kafasını yana eğip tek kasını yukarı kaldırdı. Taehyung'a doğru birkaç adım attıktan sonra durdu. Bazı şeyleri anlamışçasına salladı kafasını sonra.

"Yaparsın tabiki." dedi kendinden emin bir ifadeyle. "Creatura'lar güçlüdür."

Etraf buz kesildi. Jin'in gözleri anında açıldı ve doğruldu yatakta. Tüm bedeni tir tir titrerken, dudaklarını araladı. Taehyung'un kendini korumayacağından emindi. Bu yüzden onun söylemediği yalanı söyleyecekti hızla.

"Profesör, i-insanları sevmiyorsun d-diye onlara C-Creatura diyemezsin."

Profesör dudaklarını büzdü. Ellerini göğsünün altında bağlayıp yavaşça yürüdü etrafta. Jin korkuyla izliyordu profesörü. Eğer Taehyung'u öğrenirse, olacakları düşünmek bile istemedi. Hayatı kararırdı, nefesi giderdi. Jin yok olurdu. Taehyung'un aldığı her bir yarada, hissettiği her acıda bırakırdı ruhunu.

"Sabahın ilk saatlerinde onunla beraber hastaneye gelmişsin. Bu da demek oluyor ki, sen denize gece girdin. Gece de Creatura'lar açığa çıktığına göre ve ikinize de bir şey olmadığına göre, biriniz Creatura demektir. Yoksa Creatura sen misin, Jin?"

Taehyung yavaşça kapattı gözlerini. Profesör zekiydi, çok zekiydi hem de. Gözü Jin'i korumak için her bir detayda kalıyordu. Her bir köşede bekliyor, her bir alanda dinleniyor ve gözlemliyordu. Bu yüzden kızamadı ona da. İkisinin de amacı Jin'i korumaktı çünkü. Anlıyordu profesörü.

"P-profesör..." diyerek kekeledi, Jin. Eski benliğini aradı. Kötü olsa da, iyiyim yalanlarını söyleyebildiği zamanları hatırladı. İyi bir yalancı olmak istedi tekrardan. Fakat korku sarmıştı onun aşık yüreğini, kekelemeden duramıyordu.

"Yoksa seni o mu boğdu?!"

Profesör, bağırarak sorduğu soruyla beraber Taehyung'a ilerledi. Onun Jin'e zarar vermiş olabileceğini düşünerek yakasını tuttu. Sikik bir Creatura oluşu umurunda değildi. Oğlu gibi gördüğü kişiye zarar vermişse, ondan korkmuyordu.

CREATURA -TAEJIN-Where stories live. Discover now