°VİGİNTİ QUİNQUE°

1.5K 215 441
                                    

Kendinize bile itiraf edemediğiniz en büyük pişmanlığınız neydi?

Jin, gündüz vakti uyuyakalan Taehyung'a bakıp gülümsedi. Ertesi gün gideceklerdi. Son kez bu ülkede kalışlarıydı. Son kez, kendilerini ayırmak isteyenlerle aynı havayı soluyacaklardı. Son gün...

Ellerini sevgilisinin yumuşak saçlarına daldırdı. Sahi, ne çok acı çekmişlerdi böyle? Ne kadar da çok pişmanlığa sahiplerdi? Fakat umursamadı, Jin. En büyük pişmanlığı kardeşiydi. Ona en son dediği, ağzından kızgınlıkla çıkan kelimeleri hatırladıkça yanıyordu içi. Bunca zaman o yanan içini intikam ateşiyle daha da harmanlamıştı. Fakat sonra Creatura'nın teki gelmiş, söndürmüştü tek bir hareketiyle tüm ateşi. Jin ona tüm gardını indirivermişti fark etmeden. Bir anda onun olmuş, bir anda onun için nefes almaya başlamıştı. Fark etmeden içine içine girmişti Taehyung. Jin'e, hayattaki diğer acıları göstermiş ve yüzüne vurmuştu gerçekleri.

Sahi, en büyük pişmanlığınız neydi? Gerçekten pişman olacağınız kadar büyük müydü? Tüm hayatınızı siyaha boyayacak bir şey miydi sahiden? Yoksa siz mi öyle görüyordunuz? Jin gibi miydi pişmanlığınız? Canınızın diğer yarısına kızgınlıkla ölsen daha iyi dedikten sonra, onun cesediyle mi karşılaştınız? En güzel yıllarınızı karanlıkta geçireceğiniz kadar bir aydınlık yok muydu hayatımızda? Kimse aydınlatmamış mıydı ruhunuzu?

"Günaydın, sevgilim."

Jin, tüm bu soru işaretlerinden kurtuldu tek bir cümleyle. Onunla, ruhunda bir ışık yandığını hissetti. Bu adamla bir şeyler başarmış oluşunun gururunu yaşadı sonra. Aşkı başarmışlardı, kendini sevmeyi başarmışlardı onlar. En güç olanı ise, birlikte olmaktı. Onlar bunu bile başarmıştı.

"Günaydın."

Taehyung doğruldu ve saate baktı sonra. Daha öğlen olduğunu görünce sevindi. Jin'in burnunun ucuna minik bir öpücük kondurduktan sonra gülümsedi hafifçe.

"Ruhumdaki boşluğa bir merdiven dayadım. Benimle aşağılara kadar iner misin?"

Jin, Taehyung'un onu bir yere götüreceğini anlamıştı. Kocaman gülümserken, ellerini Taehyung'un uzun saçlarına atıp parmaklarını gezdirdu orada.

"O boşluğa direkt atlayalım. Eminim ki sonunda yumuşak bir yer karşılayacak bizi."

Taehyung sırıttı. Tam ayakalanacakken, Jin onun kolundan tuttu. Gece Taehyung güçlenmek için beslenmiş olmalıydı. Jin'den gizlice dışarı çıkışı bunu belli ediyordu. Şimdi ise sıra Jin'deydi.

"Midem sırtıma yapıştı. Bana bir kahvaltı hazırlarsan neden olmasın?"

Taehyung'un gülüşü yüzünde dondu. Yüzü yavaşça düşerken, dudaklarını büzüp kafasını kaşıdı bir bebek gibi.

"İyi de," dedi kafası karışmış bir şekilde. "Ben insan yemeği yapmayı bilmiyorum."

Jin, Taehyung'a onaylamayan bakışlar attı. Terliklerini giyip ayaklandı ve yavaşça mutfağa yürüdü. Bu arada da yaşlı teyzeler gibi söyleniyordu.

"Sevgili olmadan önce bunu söylemeliydin. Yemek benim kırmızı çizgimdir! Bilseydim, hamarat bir Creatura bulurdum."

Taehyung'un kaşları çatıldı. O da ayaklandı ve ellerini beline koydu. Şu an beceriksiz olarak anıldığına inanamıyordu. Diliyle dudak kenarını yaladıktan sonra "tçh!" diye bir ses çıkardı. "Ne kadar zor olabilir ki?" diye söylenirken o da yürüdü mutfağa. Jin, Taehyung'u görünce kıkırdadı. Yüzündeki azim bir roman misali, apaçık okunuyordu. Zaten Taehyung da bunu kanıtlamak istercesine hafifçe itti Jin'i.

CREATURA -TAEJIN-Where stories live. Discover now