°VİGİNTİ QUİNQUE°

Start from the beginning
                                    

"Çekil de sana üstün yeteneklerimi göstereceğim!"

Jin kıkırdayarak geri çekildi ve Taehyung'un ne yapacağını bilemez şekilde tezgaha bakışına baktı. Onun şirinliğiyle dudaklarını ısırdı sonra.

"Yumurta yemek istiyorum." dediğinde, Taehyung aydınlanma çağına girmişçesine dolaba yürüdü. Yumurta çıkardıktan sonra annesinden gördüğü şeyleri hatırlamaya çalıştı. Bir tencere buldu fakat onu tava zannediyordu. Ocağı beş dakikanın sonunda yakabildi ve tencereyi üzerine koydu. Yumurtayı da tencerenin içine koyup beklemeye başladı. Jin ise gördüğü şeyle gözlerini kırpıştırdı.

"Ne yapıyorsun?" diye dehşetle sorduğunda, Taehyung oldukça normal bir ses tonuyla cevap verdi.

"Yumurtanın pişmesini bekliyorum."

Jin, tencerenin içindeki kırılmamış yumurtaya baktı. Beyaz kabukları bizi kurtarın dercesine bakıyordu. Derin bir nefes verdi. Gerçekten bir Creatura'nın yemek yapmasını beklediği için kendine mi, yoksa yumurta yapmasını televizyondan bile görmeyen Taehyung'a mı sinirleneceğini bilemedi. Bir kahkaha koptu dudaklarından onun yerine.

"Çekil." dedi gözünden yaş gelene kadar gülerken. "Geceleri kocaman olan bu adamın bir yumurtaya karşı kaybetmesine daha fazla bakamam! Çekil, ben yapacağım!"

***

"Nereye gidiyoruz?" dedi Jin, gözlerini kapatmış Taehyung'a. Taehyung onu yürütürken Jin, bir yere çarpmaktan endişlenerek ellerini önünde gezdiriyordu. Fakat Taehyung hafifçe gülümsedi, Jin'i yürütürken. Bu ülkede kaldıkları son gündü. Bu da, bunu gösterebileceği son gün demekti.

"Acı çekmek somut mudur, soyut mudur sevgilim?"

Jin, Taehyung'un bir kapıyı açtığını duydu. Yine Taehyung tarafından yürütülmeye başladığında, sorunun kesin cevabını söyledi.

"Soyut." derken, Taehyung'un kendisine sevgilim demesine sırıtmıştı istemsizce. Liseli aşıklar gibi hissediyordu.

"Yanlış." dedi Taehyung, Jin'in kulağına yaklaşarak. Jin, kulağında hissettiği nefesle ürperdi tüyleri. Taehyung'un o derin sesine kapıldı, gitti. Dudakları aralanırken kalbi hızlandı. Onun yakınlaşması bile, Jin'de bir deprem etkisi yaratıyordu. "Sana somut acılarımı getirdim. Hepsini sarıp teker teker öpeceğini söylemiştin. Bunu başardığın için kızgın somut deliller getirdim sana ve güzel kalbine."

Ve çekti Taehyung elini, Jin'in gözlerinden. Jin'in etrafı aydınlandı yavaşça. Evin bodrum katına inmişlerdi. Her tarafı tahta olan bu bodrum katında, tek bir pencere vardı. O minik pencereden içeri süzülen minik ışık, çaresizce aydınlatmaya çalışıyordu duvarları. Gücünün yetmeyeceğini bile bile deniyor gibiydi. O odayı aydınlatamayacağı apaçık belliydi fakat o pencere, imkansızlığa karşı savaşıyor gibiydi işte...

Sonra gözlerini pencereden çekip etrafta gezdirdi. Bir ip asılıydı boydan boya. O ipin hemen altında ince uzun bir masa takip ediyordu onu. İpe fotoğraflar asılıydı, masanın üzerinde de kullanıldığı belli olan eşyalar vardı. Jin'in kaşları çatılırken, Taehyung'a baktı. Düşündüğü şey miydi bu? Dudakları aralanırken korka korka oynattı onları. Gözleri dolmuştu bile.

"B-bunlar ne?"

Taehyung yutkundu ve gözleri dolu olan sevgilisine baktı, dolu gözleriyle. İşte şimdi çırılçıplak kalacaktı bu adamın karşısında. İşte şimdi, tamamen Kim Taehyung olarak çıkmıştı karşısına.

"Bencil yaratıklarız biz. Sırf kendimiz yaşayalım diye, başka insanların hayallerini, umutlarını, nefeslerini aldık defalarca. Ne olduğumu biliyorum, her zaman bildim." dedi her an hıçkıra hıçkıra ağlayacakmış gibi bir sesiyle. "O fotoğraftakileri tanıtırken öldürdüğüm insanlar demek istemiyorum. Onlar, benim yaşamam için kendilerini feda etmiş insanlar."

CREATURA -TAEJIN-Where stories live. Discover now