26, would like to see

Mulai dari awal
                                    

Kaşlarını kaldırdı. "Dans etmek istemiş olamaz mıyım?"

Kaşlarımı yukarı doğru kaldırıp "Tch." dedim. Jungkook bana aşağıdan bir bakış attı. "Daha önce yapmamış olmam, şu an yapıyor olduğum gerçeğini değiştirmez."

Hafifçe gülüp bakışlarımı yüzünden çektim. Bunu oldukça ciddi bir sesle söylemesi beni istemsizce güldürmüştü.

Aradan geçen birkaç saniyenin ardından Jungkook, bakışlarını yüzümde gezdirdi ve "Hâlâ o pazara gitmek istiyor musun?" diye sordu. Gözlerimi etraftaki insanlardan alıp hızla ona çevirdim.

"Evet?" diye sorar bir tonla onu onayladığımda Jungkook diliyle dudaklarını ıslattı. Bunun hormonları tavan yapmış benim için oldukça zararlı bir hareket olduğunu bilmiyor muydu? Şimdi, parlak görünen dudakları bana cenneten kovulan Adem'in o tutkusunu hissettiriyordu. O elmayı yemek istiyordu fakat biliyordu ki, bu yasaktı. Yine de o yemişti. Bense kendimde o cesareti bulamadan sessizce cevabını beklemiştim.

"Cuma günü tekrar bir pazar kurulacak. Sen, ben, Jennie ve Jimin o pazara gidebiliriz." dediğinde mutlulukla gülümsedim. İyi ki önceden gitmemiştim, şimdi Jennie ve Jungkook ile beraber gidebilme fırsatı yakalamıştım.

"Teşekkür ederim."

Jungkook bir iki adım geriye gidip beni elimden tutarak kendi etrafımda çevirdi. Savrulan kızıl saçlarım, hafifçe yüzüne çarptı. Gözlerinde gördüğüm o parıltıların aynısının benim gözlerimde de olduğuna emindim.

Müziğin son kısmına geldiğimizde Jungkook, beni belimden kavrayıp kendine çekti ve kuyruk sokumumdaki elini çıkıntılı karnıma getirdi. "Sizin için güzelim," dediğinde müzik susmuştu. Çevredeki insanlar, içimdeki o endişe... Her şey susmuştu. Duyduğum tek ses, kalbimin hızlı atışlarıydı.

Genişçe gülümsedim. Müziğin bitişinden birkaç saniye sonra silkelenen Jungkook, elini tekrar belime koyarak beni az önce oturduğum kısma yönlendirdi.

Gün geçtikçe artan ilgisi, her saniye ona olan aşkımı depreştiriyordu. O, çok güzel bir adamdı ve ben onun aşkıyla kutsanmış bir prensestim.

Eski yerime tekrar oturduğumda Jennie'nin gülen gözlerle bana baktığını gördüm. Mutluluğumun onu da mutlu ettiğini bilmesi kadar güzel bir şey yoktu. O çok iyi bir dosttu.

Ona güzel gülümsemle karşılık verdiğimde bakışlarım etrafta dolaştı. Bu tüm gece böyle gülen gözlerle etrafımı seyretmeme sebep oldu...

~

Üzerimdeki ince, saten ve kırık beyaz tonlarındaki geceliğin toplanan yerlerini düzelttikten sonra perdenin arkasından çekildim ve esneyerek yatağa doğru ilerlemeye başladım.

Bu sırada Jungkook da elinde kırmızı kapaklı bir kitap okuyordu. Yatağın kendi tarafımdaki yorganını hafifçe kaldırdığımda Jungkook saniyelik bakışlarını kitaptan aldı ve bana çevirdi. Yeniden kitaba döndüğünde kaşlarımı merakla kaldırdım. "Ne okuyorsun?" diye sordum.

Bakışlarını kitaptan çekmeden, "Senga tarihi ile ilgili bir kitap. Her prens mutlaka okur." dedi.

"Sadece prensler mi yani?" diye sorduğumda yerde sessizce yatan Isla, yatağa tek hamlede atladı ve sol tarafımdaki yerini aldı. Anında sol kolumun altına bedenini aldım. Bu sıra onunla çok ilgilenemiyordum fakat bunu en kısa zamanda telafi edecektim.

Jungkook bakışlarını Isla'da gezdirdi. İlk zamanlar Isla'nın varlığı onu irkiltiyordu çünkü Isla, hareketli bir köpekti ve Jungkook'a alışık olmadığından ona sürekli hırlıyordu. Neyse ki şimdileri araları iyiydi.

a queen and her tearsTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang