۝ B: BTBP || 22

4.1K 323 24
                                    

-22-

Taçmin ve Nilüfer kafede sabırsızca otururken hâlâ olayın şokunu yaşadıkları her hâllerinden belliydi. Taçmin yerde ayaklarıyla aceleci sabırsız bir ritim tutmuşken Nilüfer dakika başı kolundaki saatine bakıyordu. Ve nihayet beklenen adam giriş kapısında görünmüştü. Kızlar onu sabırsız bir biçimde beklerken kendisi mekândan içeri sallana sallana geliyordu.

Taçmin aksi bir tavırla "Nerede kaldın, hemen gel demedik mi sana?" diye azarlarken bir an evvel konuya girmek için fırsat kolluyordu. Bu işin uzatılacak, bekletilecek hâli kalmamıştı artık. Bu iş, basit bir kadın erkek savaşından çok daha fazlası olmaya başlamıştı. Elbette, başta eğlenceli gelmişti. Kadınlar ve erkeklerin birbiriyle laf yarıştırması, birbirileri üzerinde tatlı bir üstünlük kurmaya çalışması ya da didişmesi gerçekten neşeliydi. Ancak bu durum artık daha ciddi bir hâl almıştı ve eğer bir an önce müdahale edilmezse korkunç sonuçlar doğuracağı da kesindi.

Masadaki yerini çoktan almış Burak ise gayet olağan bir tavır takınmıştı. "Acil durum toplantısı dediniz, geldim işte kızlar. Ne oldu? Yoksa Gratis'te indirim mi var?" Acaba bomba haberi duyunca da bu kadar sakin kalabilecek miydi?

Taçmin "Dalga geçilecek bir konu değil, baştan söyleyeyim." dedi ve tam haberi verecekken ağzından lafı alırcasına konuya bodoslama dalan Nilüfer kendisinden önce davrandı.

"Alara ve Burç boşanma kararı almış."

"Ne?"

Taçmin panikle "3 ay sonra boşanıyoruz diyor bunlar!" diye ekledi. Haberin ürkünçlüğüyle oluşan sessizlik bir an hiç bozulmayacakmış gibi geldi genç kıza.

Burak da en az kızlar kadar şaşırmış görünüyordu. "Hadi Alara neyse de, Burç Orhan amcayı tanımıyor galiba! Öz babasını da ben anlatmayayım şimdi ona! Duyarsa ağzına sıçar be onun!" Kızların tuhaf bakışlarıyla kırdığı potu fark ederek kendine çekidüzen verdi. "Pardon, olayın heyecanıyla bir an şey yaptım." Birkaç saniye duraksadıktan sonra öfkesi tekrar körüklendi. "Ama yani bu boşanma olmamalı, yoksa Orhan amca beni paralar! Yani bundan sonra olabilecek her şeyden ben sorumlu tutulabilirim, çünkü kendisi beni gayet açık bir biçimde uyardı. Şimdi benim Burç'a kötü örnek olduğumu falan düşünecek! Allah'ım, ölmek için çok gencim! Hele Orhan amca tarafından işkence edilerek ölmek için daha da gencim!"

Taçmin genç adamın zırvalıklarını duymazdan gelerek "Bir plan kurmamız lazım bizim!" diyerek konuya el koydu. Bir şekilde bu karara müdahale etmeleri gerekiyordu. Bu evliliği öylece kaderine terk edemezlerdi. Çünkü eğer ederlerse bu iki şaşkın her şeyi berbat edeceklerdi. Köprüde karşılaşan iki inatçı keçi gibiydiler ve ikisinin de sözünden döneceği yoktu. "Bunlar göz göre göre boşanıyorlar! Birbirilerini sevdikleri gün gibi ortadayken hem de!"

Tedirgin ve endişeli bir ifadeyle "Ne yapabiliriz ki? Nasıl bir plan yani?" diye sordu Burak. Beyni durmuştu sanki. Aklına hiçbir şey gelmiyordu. Üstelik Orhan amcasının öğrendiğinde vereceği tepkilerle alakalı oluşan fobisi de hiçbir şey düşünmesine izin vermiyordu. Beynine kan gitmiyordu sanki.

Oysa "Bizi bu vizyonsuzluk bitiriyor zaten." diyerek gözlerini deviren Taçmin de onlardan farklı sayılmazdı. Deli gibi düşünüyordu ancak henüz parlak bir fikir bulabilmiş değildi.

Nilüfer "Bilmiyorum, bir yolunu bulmamız lazım." diyerek Taçmin'e destek verse de onun da aklında pek bir şey yoktu. Ne talihsiz kuzenim varmış, diye içinden geçirip düşünmekten zekice bir plan kuramaz olmuştu. "Onlara aşklarını yüzlerine vuracak, hâlâ birbirilerine âşık olduklarını hatırlatacak bir plan yapmamız lazım."

Çaresiz bir ifadeyle "İyi, düşünürüz bir şeyler." diye onayladı Burak. Ne düşüneceklerse artık. "Ben önce bir Burç efendiyle konuşayım da, onu bir kendine getirebilirsem ne âlâ, aksi takdirde sonum Zincirlikuyu Mezarlığı. Bu boşanmanın mimarı olarak beni seçen Orhan amca sağ bırakmaz beni."

BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu ღBİTTİღTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon