'Haberler çabuk yayılıyor.'

'Pusat seni sadece korumaya çalışıyor Zeynep. Bak Eroğlu ile fiili bir düşmanlığımız yok. Aynı sektördeki firmaların çekişmesi gibi düşün sadece. Ama Kadir girmemesi gereken işlere bodoslama daldı. O saatten sonra tamamen ters düştü Pusat onunla.'

'Kenan, siz de 8-5 arası çalışan devlet memuru değilsiniz. Aptal değilim anlayabiliyorum.'

Sert çıkan sesim karşısında Kenan'ın sıkıntılı bir nefes aldığını duydum.

'Zeynep biliyorum hayatının bir anda ortasına çöktük. Seni rahatsız ettiğimizin inan farkındayım. Ama sen benim kızımı kurtardın. Sen benim yıkılmamak için tutunduğum tek dalımı kurtardın. Bu kadarını sana borçluyuz. Bak, özel hayatın elbette sadece seni ilgilendirir. Sadece Kadir'in Hikmet Posalı'yla yakınlığından dolayı endişeleniyoruz. Çok az kaldı. O şeref yoksunundan kurtulmamıza da seni özgür bırakmamıza da emin ol çok az kaldı.'

'Mina benimle kalıyor bu gece o zaman?' dedim dediklerini umursamadan. Yorum yapmak istemiyordum. Beni birinden korumalarına gerek yoktu çünkü ben sandıkları gibi korunmaya muhtaç biri değildim.

'Bazen seni gerçekten Mina'ya benzetiyorum. Konu nasıl buraya geldi?' diye sordu gülerek.

'Tüm sorumluluk bende. Pusat'a bir şey söyleme. Gelip kendi öğrenecek nasılsa.'

Bir süre sessiz kalan Kenan muhtemelen bu belaya nereden çattığını düşünüyor olmalıydı.

'Peki Zeynep. Ama Pusat çok sinirlenecek bilgin olsun.' dedi gülerek. Mina'ya bakıp ben de gülümsedim.

'Ben hallederim.' dedim kendimden emin bir şekilde. Halledecektim. Benim ayarlarımla oynamasının, Mina'ya bağırmasının hesabını bu gece kesecektim.

*

Zilin çalmasıyla Mina'yla aynı anda oturduğumuz yerden doğrulduk. Hızla pencereye doğru ilerledim. Pusat'ın arabası kapının önünde çalışır halde duruyordu. Demek ki yine Alperen'i göndermişti.

'Operasyon başladı yavru kurt. Konuştuklarımızı unutma.' deyip göz kırptığım Mina'dan büyük bir kıkırtı yükseldi. Zilin tekrar çalmasıyla kapıya yöneldim. Otomata basıp Alperen olduğunu tahmin ettiğim kişinin yukarı gelmesini bekledim. Kapıyı açtığımda sırıtan Alperen ile karşılaştım.

'Nasılsın Zeyno?' dedi sırıtarak. Omzunu duvara yaslamış ve kollarını bağlamıştı. Yorgun görüntüsüne rağmen hala sırıtabiliyordu.

'İyi Alperen. Sen nasılsın?' diye sordum ciddiyetle.

'İş güç işte ya. Mina hazırsa gidelim biz. Sabah abim arabanın arkasından koşturttu beni uzun bir süre. Tekrar aynı şeyi göze alamıyorum.'

'Mina gelmeyecek.' dedim dan diye. Alperen'in gülen yüzü aniden soldu.

'Niye ki?'

'Çünkü biz öyle istiyoruz.' dedim aynı ifadesizlikle. Alperen boş boş yüzüme bakmaya başladı. Şuan ciddi olmam gerekmese sadece Alperen'in bu ifadesine bile gülebilirdim. Alperen bu kadar şoka girdiyse Pusat'ı düşünemiyordum.

'Abim beni bu sefer gerçekten çok fena döver. Çok değişik taktikleri var. Bana bunu yapma Zeyno.' dedi kedi gibi bir ifadeyle.

'Abine aynen benim böyle söylediğimi ilet. Mina gelmeyecekmiş çünkü canları öyle istiyormuş de.' dedim yine ifadesizlikle. Bir süre kararsız kalıp yüzüme baktı.

'Gazamız mübarek olsun.' deyip hızla merdivenlerden indi. Kapattığım kapının ardından ben de hızla pencereye ilerledim.

Perdenin ardından Pusat'ın arabasını izliyorduk Mina'yla birlikte. Alperen arabaya doğru yaklaşıp sağ kapının penceresinden kafasını uzatıp bir şeyler söyledi.

SemenderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin