"Senin iyiliğin için yapıyorum. Bir sokakta çürümüş bir halde bulunma diye, sen yaşa diye bu çabalarım."

Jin'in gözleri doldu yavaşça. Dudaklarını birbirine bastırdı, Taehyung aklına gelirken.

"Bunca zaman yaşadığımı mı zannediyordun? Nabzımın atıp solunumun olması yaşamak demekse, evet yaşadım. Ailesini kaybetmiş, yalnız ve güzel duygulardan uzak biri gerçekten yaşıyor sayılırsa, yaşadım."

Profesör, birkaç şey daha söyledi. Bunun peşini bırakmayacağını, her şeyi onun için yaptığını falan... Fakat Jin dinlemedi hiçbirini. Taehyung'a gitme isteğini engellemeye çalışıyordu çünkü. Bir haftadır kendi kendine dönüştüğünü biliyordu, Jin. Her dönüşünde çektiği acı doldu kulaklarına. Her zaman acılarına ortak olacağını söylemişti ona. Görünen oydu ki, bu da yalandı. Jin, bilmeden yalan söylemişti Taehyung'a.

Zaman geçti, insanlar odaya girip çıktı. Jin, Taehyung'u beklemiyordu bile artık. Biliyordu çünkü, inattı o. Ve korkaktı. Jin'e bir şey olmasından ödü kopan, güçlü bir korkaktı.

"Ben geleli bir on dakika oldu bu arada."

Jin, Mi Ka'nın sesiyle kendine geldi. Gözlerinin alpaka kalemine odaklanmış olduğunu yeni fark etmişti. Başının ağrıdığını hissederek alnına götürdü elini. Yorgunca kafasını ovduktan sonra burnunu çekti. Yorgun gözlerini Mi Ka'ya çevirdi ve baktı ona ifadesizce.

"Selam."

Mi Ka'nın kaşları çatıldı. Onun bir bakışıyla bir şey olduğunu anlamıştı. Jin, bir psikolog olsa bile, son zamanlarda çok dalıyordu. Gözleri donuyor, arada sırada derin düşüncelere boğuluyordu. Her şeyin farkındaydı, Mi Ka. Fakat onun da kendince sorunları olabileceğini düşünüp sesini çıkarmamıştı şimdiye kadar.

"İyi misin?"

Mi Ka'nın ilk kez birine bunu soruşuydu. Kendi dertlerinin kendine yettiğini söyleyip duran bu ergenin, şimdi bu soruyu sorması komedi filmi gibi falandı. Fakat dayanamamıştı, Mi Ka. Jin şu an, önceki günlerden bile daha kötü görünüyordu.

"Kötü mü görünüyorum?" diye sordu Jin, hafifçe gülerek. Mi Ka'nın içini rahatlatmak ve kendisi için endişelenmemesini sağlamaya çalışıyordu.

"Kız arkadaşın artistlik olsun diye birine sataşmışsın da, dayak yemişsin gibi görünüyorsun."

Jin, ufak bir kahkaha attı. Kahkaha atarken, bir göz yaşı düştü yanağından. Tuhaf bir durumdaydı, şu an. Mi Ka'yı daha kötü bir hale getirebileceğinden korktu.

"Bu seans için ücret almayacağım. Yarın ekstra bir seans ekleyelim mi? Daha verimli olur hem. Yarınki seans için de ücret almaya-"

"Ücreti siktir etsene!"

Jin dondu bir an. Mi Ka'nın kendisine küfür etmesi onu şaşırtırken, Mi Ka ellerini kenetleyip hafifçe eğildi oturduğu koltukta.

"Kendine iyi bakamazsan bana iyi bakamazsın. Senin modun düşük olursa, ben boşuna psikoloğa gelmiş olurum. Bu söyleyeceklerimi de kendim için söylüyorum, yanlış anlama. Psikoloğumun psikolojisinin bozulması pek iyi olmaz. Rezil olmak istemiyorum."

Jin, Mi Ka'nın bu kadar hızlı konuştuğunu ilk defa duyuyordu. Merakla onu dinlerken, Mi Ka kocaman bir adam gibi araladı dudaklarını.

"Derdin umurumda değil. Salak değilim, senin gibi milletin dertlerini dinleyemem ben. Fakat ne yapmak istiyorsan onu yap. İnsanların ikilemde kaldığı zaman, bu hallere girdiğini bana sen söylemiştin. Senin bana söylediklerini söylüyorum sadece." dedi ikna etmek istercesine. "Git ve aşk acısı mıdır, maaşının geç yatması mıdır, artık her neyse... Git ve onu kap. İhtiyacın olan neyse al."

CREATURA -TAEJIN-Where stories live. Discover now