★ İlk Âşk | Son Nefes

Start from the beginning
                                    

Biri, sert bir taşla vurdu sanki kafama. Öyle yoğun, öyle derin bir acıydı ki bu hayatımda hiç böylesine bir sızı duymamıştım. Beynim tüm işlevini yitirmişti, bulunduğumuz durumun kötü bir kabus ya da zihnimin korkunç bir oyunu olmadığının farkına vardım. Kucağımda Ediz vardı, bu zamana dek gözlerinin içine bakmaya çekinerek sevdiğim adam. Ve kalbinin ortasına saplanan bir kurşun, şuan onu yavaş yavaş öldürüyordu. Elleri avuç içlerimde, buz kesen parmak uçları yüzümde dolanırken bırakıvermişti kendini bana. Bencillik etmeden, kendini düşünmeden söz verdiği gibi beni korumuştu.

"Korkuyorum, ne olur beni bırakma" avuç içini yanağıma bastırdım, parmaklarımızı birbirine kilitledim. "Senden başka kimsem yok. Kalbim seninle doluyken oraya acını sığdıramam."


Yoktu. Ne sesi, ne gözleri ne de gülüşü. Hepsi, sayılı dakikalar içinde silindi yüzünden. Neşe saçan kahkahası, her zaman içi parıldayan gözleri söndü. Çaresizlik sarmaladı etrafımı, gözlerimin önünde sevgimi taşıyan kalbin yavaş yavaş ölüşünü seyretmeye mecbur bıraktı beni...

O kan, benim yüzümden dökülüyordu. Benim için. Ediz'in Ada'sı için. Bencil diye suçladığım adam, benim için canından vazgeçmeye göz yummuştu.

" Benim canım, senin canına feda olsun."

"Hadi açsana gözlerini beni sevdiğini söylesene... Ben inat ettim, söylemedim ama sen yapma, sen bana bu acıyı yaşatma" Saçlarını okşadım, beni böyle görse kıyamazdı. O benim tek damla gözyaşıma kıyamazdı...

"Ben senden sonra yaşayamam. Sen gibi kokan güzel gözlü bir oğlum olmadan mı bırakacaksın beni?"

"Al silahı daya kalbime, beni kendi ellerinle öldürmek iste ben senin ellerinin güzelliğine ağlarım."

Cevapsız kaldım yeniden, onun sesinden mahrum. Ay parçası kadar güzel yüzü, erkek olmasına rağmen kıvrımlı ve dolgun pembe dudakları, gözlerinin altını gölgeleyen uzun kirpikleriyle bildiğim o adam eriyip gitti kucağımda. Göğsünden durmaksızın akan koyu renkli kan, dudakları arasından da sızıyordu. Uyumuştu. Hayallerimizi bana bırakıp ölüm uykusuna dalmıştı.

"Her şey yolunda," dedim gülümseyip. "Her şey yolunda... her şey yolunda."

"Ada..." dedi Francie omzuma dokunup.

"Geldiler dimi? Hadi yardım et onu götürelim."


Hayır anlamında salladı başını, ellerini kapattı yüzüne sanki gerçekle yüzleşmek istemiyordu. Bizi böyle görmek istemiyordu. Kucağımda kanlar içinde yatanın Ediz olduğuna olduğuna o da inanamıyordu...

"Adğesi veğdim, tamam dedileğ bende bilmiyoğum... Üst üste biğkaç kez daha denedim, telefon buğda çekmiyoğ."

"Çok kan kaybediyor..." göğsüne bastırdığım parçada tek beyazlık kalmamıştı artık. Onu bırakmak zorunda kaldım. Onca zamana rağmen dinmemişti göğsünden akan kan, gördükçe boğazıma bıçak dayanıyordu, zehir içmiştim de ciğerlerim patlıyordu sanki.

"Kalbinden vurulmuş, daha fazla burada vakit kaybedersek dayanamayacak. Onu kurtaramayacağız bizim burdan çıkmamız lazım, ölümünü böyle seyredemeyiz nerde bu ambulans-"

Ada'ya Düşen MeteorWhere stories live. Discover now