'21'

8.8K 820 140
                                    

Ra^

BÖLÜM '21'

Bella en sonunda üçüncü kez çıkardığı kotu üstünde tutmaya karar vererek giyindi.

Bir saattir ufak kıyafet yığının içinde ne giyebileceğine bakmış ve elini neyi attıysa beğenmemişti. Giyinip kuşanmayı severdi ancak fazla özen göstermeden, uğraşılmamış görüntüyü sevdiğinden genellikle kombin yapmak için kendini çok zorlamazdı. Şimdi ise, olabildiğince güzel gözükebilmek adına olabilecek bütün kombinleri yapmış ve nasıl olduysa en sadesinde karar kılmıştı.

Alımlı ya da göze çarpacak hiçbir özelliği olmayan askılı, sade desenleri olan bir üst giymişti. Bu üstün en sevdiği yanı göğüslerinde yarattığı etkiydi. Onları olduğundan daha kalkık ve hacimli gösteriyordu. Altına giydiği kot ise onun kurtarıcı parçasıydı. Her daim giydiği yüksek bel Diesel marka kotu, bacaklarını ve kalçalarını güzelce sararak hatlarını düzgün gösteriyordu. Fazla giydiği, hatta neredeyse hiç çıkarmadığı için eskimişti. Rengi o kadar soluktu ki, siyahtan ziyade neredeyse gri gibi duruyordu. Fakat Bella'nın içinde en rahat ettiği kıyafet, bu iki parçaydı ve olabildiğince rahat olmaya ihtiyacı vardı.

Neden heyecanlandığını anlayamıyordu. Sanki Ra'yla basit bir gezinti yapmak yerine lüks bir yerde akşam yemeği yiyeceklerdi. Hissettiği heyecanla bedeni kasılmış, yanakları güne başladığından beri yatışmayan bir pembeyle renklenmişti. Kendini ergenlik zamanlarındaki gibi hissediyordu.

Kapısı tıklatıldığı sırada Bella son kez görüntüsüne bakıp, yüzüncüye düzelttiği saçlarının arasından elini geçirip rötuşları yaptı.

''Bella? Hazır mısın?''

''Evet.'' Odasının kapını açarak Ra'yı tam karşısında bulduğunda, tanrının inanılmaz yakışıklılığı karşısında defalarca kez olduğu gibi bozguna uğramamaya çalıştı. Ama bu imkânsızdı. Ra onun gibi basit kıyafetler giymiş olmasına rağmen, üstündeki her bir parça pahalı bir markaya ait gibi duruyordu.

''Çok güzel görünüyorsun.''

Güneş Tanrısı'nın iltifatına karşı utandığını ve olduğundan da pembeleştiğini hissetti. Hareketine engel olamayarak, lisede utandığında sık sık yaptığı gibi saçını kulağının arkasına sıkıştırıp ''Teşekkür ederim.'' dedi.

''Gidelim mi?''

Bella başını salladığında Ra uzanarak bileğini tuttu ve bedenlerini Heliopolis olduğunu tahmin ettiği yere materyalize etti. Şehrin ortasında belirdikleri anda Ra onu bıraktı. Bella yeniden dokunmasını istese de, dilini son anda ısırarak kelimelerini kendine sakladı. Dürtülerine kulak asmamak için daha çok çaba harcalamıydı, her ne kadar güzel ve harikulade olsa da.

''Burası Heliopolis'in merkezi. Şehrin en canlı noktası sayılır.''

Ra'nın sözleriyle birlikte Bella etrafına bakındı. Göğe doğru uzanan parlak binaların gölgesinde kurulmuş rengârenk pazarlar, göz alıcı vitrinler ve cadde boyunca eski Mısır dönemine ait yazılarla süslenmiş kafelerle restoranlar vardı. Buradaki genel atmosfer, Memfis'tekinden çok daha farklıydı. Tanrıçayla dolaştığı şehir sade bir güzelliğe sahipken, burası ağır ve şatafatlıydı. Tarihi tamamen içine almış gibi duruyordu. Binaların arkasında yer alan gökdelenlere kıyasla eski bir görüntüsü vardı ama kullanılan taşlar, mermerler ve genel dizaynlarının verdiği havayla, hiçbir yerde rastlayamayacağı lüks bir yanı vardı.

Bella buraya tek kelimeyle bayılmıştı.

''Beğendin mi?''

Ra'nın sesindeki saf meraka gülümsedi.

Mısır'ın GözüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin