'10'

12.7K 1.2K 196
                                    

BÖLÜM '10'

Öğleden sonra Bella Ra sayesinde, neredeyse Nûn'un tamamına yakınını keşfetmişti. Şehirle bağlantılı bir diğer önemli yer olan ve müthiş bir tarihçeyi barındıran Heliopolis'i henüz görmemişti ama bugün içinde yeterince yer gördüğünden, başka bir güne aksamasında hiçbir mahsuru yoktu.

Tek başına kalsa, kaybolma olasılığı çok yüksekti elbet ancak birçok yeri çoktan aklına kazımıştı. Özellikle de binaların göz alıcı mimariliğinden ötürü, hafızasında yer edinen belli başlı noktalar ve merkezler olmuştu. Kendisi gibi biri için burası, inanılmaz bir değere sahip maden yatağından farksızdı.

''Şimdi nereye gidiyoruz?''dedi Bella. Bir yandan, adamın uzun bacaklarına karşı adımlarını uydurmaya çalışıyordu.

''Thoth'un evine.'' Ra adımlarını yavaşlatarak, bir elini omzunun üstüne koydu ve insanların arasında rahatça yürümesinde yardımcı oldu. Aslında yardımcı olmasına fazla ihtiyacı yoktu, adımlarını yavaşlatması Bella'nın ona yetişebilmesi için yeterliydi. Zaten çevresindeki insanlar Ra'yı gördükleri anda önünden çekiliyorlardı.

Bella yanından geçip giden insanlara baktı. Ra'ya karşı besledikleri çekince, korku ya da her ne ise, yüzlerine bakarken bunu oldukça net bir şekilde görebilmesi kadını ikileme düşürmüştü. Ra ona karşı olabildiğince nazikti. Duat'ta yaşadığı panik sırasında bile, adam ses tonunu dahi yükseltmemiş, bir tanrıya göre fazla ilgili davranmıştı.

Okuduğu ve denk geldiği onca mitten sonra tanrıların egolarına ne kadar düşkün olduğunu biliyordu. Koca bir panteonu yöneten biri için, Ra'nın gözünde varlığı ufacık bir toz tanesinden farksız olmalıydı. Sonuçta, ruhta olsa özünde bir faniydi ve tanrının ölümsüz olduğunu bir kenara not düşerse, gözünün önünden pek çok güzel kadın geçmiş olmalıydı. Kendisini diğer insanlardan sıra dışı kılan bir farkı yoktu. Bir çift ele, ayağa ve bedene sahipti.

Ra'nın hakkında değerlendirme yapıp, fikir sahibi olabilmesi için daha çok erkendi belki ama kötü biri olduğunu da zannetmiyordu. Xavier'la tanıştığı zamanki rahatsız edici kötü hissiyatı tanrıdan almamıştı.

O halde çevresindeki insanların duyduğu korkuyu yaşatacak kadar ne yapmıştı? Aklına gelen ilk düşünce tanrı olmasından kaynaklı olsa da, Ra kendi ağzıyla söylemişti. İnsanlar her tanrıya aynı şekilde yaklaşmıyordu. Dolayısıyla onu diğerlerinden ayıran bir şeyler yaşatmış ya da yaşamış olmalıydı.

Bella şu ana kadar elde ettiği bütün bilgileri düşünce süzgecinden geçirirken, Ra'ya karşı temkinli olmaya karar verdi. İnsanların verdiği tepkiden dolayı önyargılı davranmak istemiyordu ama ona hemen güvenmek gibi bir niyeti de yoktu. Başına gelenlerden sonra da bir süre kimseye güvenebileceğini sanmıyordu zaten.

''Neden yürüyerek gidiyoruz?'' Ra ne demek istediğini sorarcasına ona baktığında, Bella ekledi. ''Demek istediğim, ışınlanabilme yeteneğin var. Doğruca o şekilde gitsek olmaz mıydı?''

''Gücümü çok fazla kullanmayı sevmiyorum. Ayrıca arada fanilerin yaşam tarzına uymak hoşuma gidiyor, insani tarafıma tutunmamı sağlıyor.''

''İnsani tarafın mı? Nasıl yani?''

Sorusunun kulağa saçma geldiğinin farkında olmasına rağmen, Ra cevaplamaktan kaçınmadı.

''Bazı tanrılar hatta birçoğu, mitolojilerinizde anlatınlar gibi. İnsanlarla empati kurmazlar, istedikleri neyse alır ve hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam ederler. Arkalarında yarattıkları yıkım umurlarında dahi olmaz. Basit bir örnek verecek olursam elli yıl önceye kadar, hala birkaç panteonda tecavüz meşru bir şekilde görülmeye devam ediyordu.''

Mısır'ın GözüWhere stories live. Discover now