'5'

13.2K 1.1K 230
                                    

BÖLÜM '5'

Ra, kollarının arasında baygın halde duran Isabella'ya baktı.

Antik Çağ'dan bu yana hayatta olan bir Tanrı olarak, ölümlülerin çoğu kez üzüntüleriyle nasıl baş ettiğini görmüştü. Fakat ilk defa bu kadının acısı, tanık olduğu her şeye kıyasla ona bu denli gerçekçi ve saf gelmişti. Ölmüş olduğunu idrak ettiği an, gri gözlerindeki dehşet hissi ıstırapla karışmış ve kadını derin bir kedere boğmuştu. Ra başta odanın en köşesinden onu izlerken, dakikalar geçtikçe yerinde durmak konusunda güçlük çekmeye başlamıştı.

Isabella perişan olmuştu ve durduğu yerden izlemek, Ra'ya doğru gelmemişti. Kadına dokunmak, kendine çekerek acısını bastırmak istemişti ve sonunda da bu arzusuna daha fazla gem vuramamıştı.

Parmaklarının tersiyle kadının yanağına değdi. Gözyaşlarının nemi duruyordu. Ra onu uyandırmamaya özen göstererek, cilalı bir taş gibi pürüzsüz duran yanağındaki izleri sildi. Teni bir ölününkiyle aynıydı, soğuk ve cansızdı. Ruhtan hiçbir farkı yoktu. Hemen ardından elleri, sabahlığın kuşağını buldu.

Gözünü açmasından beri Isabella çıplak olduğunun farkında değildi. Ra bunu anlayışla karşılıyordu, bütün karmaşanın arasında dikkat edememesi oldukça normaldi. Sabahlığın gevşeyen kuşağını sıkarak, önünün açılmasını engelledi ve kadını kolayca kucağına alarak ayağa kalktı.

Gece olmak üzereydi.

Ra acele ederek panteonuna döndü. Gökyüzünde yer alan evinin kapısında belirdiğinde, Thoth'u karşısında görünce şaşırmadı. Isabella'ya Dünya'da eşlik etmek için ayrılırken, zihin yoluyla Thoth'a yerine bakması için haber vermişti. Tanrılar arasında Thoth'a güveni tamdı, ona zamanın başından beri eşlik etmiş, birçok badireyi atlatırken yanında olmuştu.

''Onunla geri geldiğine göre fani burada kalacak, değil mi?''

''Faninin adı Isabella.'' İçeriye geçerken, Thoth yanındaki yerini alıp onunla birlikte koridorda ilerlemeye başladı. ''Ruhu buraya bağlandı. Bizim dünyamızı bilmiyor, dolayısıyla adapte olmaya çalışırken hoş karşılanmasını istiyorum.''

Thoth dediklerini onaylarcasına başını salladı. Neredeyse onunla aynı boya ve endama sahipti, fakat yaydığı aura ondan farklıydı. Ra Güneş'i sembolize eden karanlık ve ürkütücü gücüyle, etrafındakilerin en yakın köşeye sinmesini sağlarken, Thoth sakindi. Karşısındakini güven duymaya iten yatıştırıcı bir yanı vardı.

''Büyük ihtimalle varlığını panteondaki herkes hissetmiştir. Dedikoduların dönmeye başladığına dair bahse bile girebilirim. Fani-Isabella'yı görmek isteyeceklerdir. Özellikle de o.''

Thoth'un kimden bahsettiğini çok iyi biliyordu.

Seth.

Ra yatak odasından içeriye girerken, kasları Tanrı'yı düşünmesiyle beraber gerildi. Kötülüğün baş simgesi, kaos ve yıkımın Tanrısı'nı uzun süredir ortalıkta görmemişti. Seth çöldü, kumlar onun için akar, döner ve şekil bulurdu. Kudretli bir Tanrı'ydı, fevriydi ama kurnazdı da.

Ra ondan zerre kadar haz duymuyordu, Seth panteonunda bela demekti ve bela yaratan hiçbir şeyi sevmezdi.

''Biliyorum.'' dedi Ra soğuk bir sesle. Ardından konuşmanın yönünü değiştirdi. ''Osiris ve Anubis'ten bir haber var mı?''

''İkisi de seni ve kadını görmek istiyor.''

''Daha sonra.''

''Bunu diyeceğini bildiğimden, onlara yarın senin müsait olduğun bir vakitte gelmelerini söyledim. Biliyorsun, Osiris'ten ziyade Anubis'in merakının bastırılması daha mühim. Koca ağzıyla tüm Nûn'u ayağa kaldırabilir.''

Mısır'ın GözüWhere stories live. Discover now