"Alpaka?"

Jin durdu. Bu kısık ses kulaklarında yankılanırken gözleri kocaman açıldı. Kafasını hızla kaldırdı defterden. Taehyung'un kalemine baktığını gördüğünde ufak bir gülümseme yayıldı dudaklarına.

"Alpaka sever misin?"

Jin'in sesi istemsizce neşeli çıkarken, Taehyung elini kapşonlusunun cebine attı. Jin'in kaleminin aynısını çıkardıktan sonra kendi kalemine baktı Taehyung. Jin de kendi kalemine baktı. İkisinin de alpakalı kalemlere bakarken dolmuştu gözleri. Fakat fark etmemişlerdi bunu. İkisinin de aklına binlerce şey gelirken, Taehyung'un yanağından aşağıya bir damla yaş düştü. Jin onu görmeden hızlıca sildi göz yaşını. Ayağa kalktı ve odanın çıkışına yürüdü. Bu aptal doktorla daha fazla bir arada kalmak istemiyordu.

Jin ise şaşkınlıkla Taehyung'un çıkışını izledi. Onun bir anda verdiği tepkiyi anlayamazken, Taehyung çarptı kapıyı. Jin korkuyla yerinde sıçrarken, kapı tekrar açıldı. Bu sefer Taehyung'un annesi içeri girerken, konuştu sessizce.

"Oğlum, o iyi mi?"

Jin yavaşça bir nefes verdi ve kafasını kaşıdı.

"Evde sizinle konuşuyor mu?" dediğinde kadın kafasını salladı hafifçe.

"Bazen."

Jin gözlerini kaşıdıktan sonra yorgunca saçlarını geriye attı. Son hastayla berbat geçmişti günü. Başı ağrıyordu ve güneş batıyordu.

"Taehyung'un kendi içinde aşamadığı şeyler var. O nefret dolu. Hava kararmak üzere olmasına rağmen bunu umursamadı. İntihara meyilli olabileceğini düşünüyorum. Onu sıkmayın ve konuşursa buraya gelmesi için onu ikna edin."

Kadın eğilip Jin'e teşekkür ederken, Jin de eğildi. Kadın, oğlunun peşinden gitmesi gerektiğini söyledikten sonra tekrar teşekkür etti. Jin de işini yaptığını söylerken, kadın koşarak çıktı odadan. Oğluna yetişmek için hızlıca giderken, kaşlarını çattı Jin. Ne kadar tuhaf bir gün olduğunu düşünürken, defterinin yanına ilerledi. Çantasına koymadan önce durdu. Yazdığı yazılara baktı, sonra da kalemine. Kendini Taehyung'un bölümüne dikkatli yazarken buldu. Sonra kapattı defterini ve aldı kalemini. İkisini de çantasına koyduktan sonra hızlıca çıktı odasından. Hava kararmadan eve yetişmek için neredeyse koştu.

***

"Günaydın, doktor."

Jin, kafasını salladı. Yorgunca odasına yürürken, Kwang Soo kaşlarını çatarak takip etti onu. Jin hiç neşeli görünmüyordu.

"İyi misiniz?" dediğinde Jin, çantasını masaya koydu. Dün gece uyuyamamıştı. Gece rüyasına da Taehyung'un bakışları girince, tamamen kaçmıştı uykusu.

"İyiyim. Dün gece hiç biri öldürülmüş mü?" dedi merakla. Kwang Soo ise kafasını iki yana salladı. "Haberlerde geçtiğini duymadım."

Jin parmaklarını çıtlattıktan sonra gerildi. İçinden buna şükrederken boynunu bir sağa, bir sola eğdi. Gerçekten uykusuz hissediyordu.

"Bugün güzeller güzeli Soyeon Hanım geliyor."

Jin, Kwang Soo'ya güldü. Sonunda güzel bir kızın psikolojisi bozulduğu için en çok o seviniyor olmalıydı.

"Mi Ka?" diye sorarcasına konuştu Jin. Ergenlik zamanlarında olan o çocuğu seviyordu. Onu kardeşi gibi görüyordu ve bu yüzden hep onunla konuşmak istiyordu.

"Annesi aradı ve Mi Ka'nın kaldırım taşlarından nefret etmeye başladığından bahsetti. Onları görmemek için bugün gelmemeye karar vermiş."

CREATURA -TAEJIN-Where stories live. Discover now