''Nasıl gözüküyorum? Yeterince ayık duruyor muyum?''

''Ayık kelimesini nasıl tanımladığına bağlı.'' Ra iç çekerek gitmek üzere olan tanrının yanından çekildi. ''Gitmeden önce kokuyu bastırmak için parfüm sık.''

''Ve mümkünse naneli bir şeyler ye. Sadece kokunla bile yanından geçenleri sarhoş edebilmen mümkün.''

Odin Zeus'a son kez ters ters baktıktan sonra basit bir iyi akşamların ardından yok oldu. Zeus tanrının gitmesinden dolayı gözle görülür bir rahatlamayla omuzlarını indirdi ve ellerini trençkotunun ceplerine sokarak, artık sönmüş olan çizginin üstünden geçti.

''Bir şeyler içiyor muyuz yoksa doğruca konuya mı giriyoruz?''

''Anlat.'' dedi Ra kısaca. Birlikte fazla kalabalık olmayan sokakta yürümeye başladıklarında, insanlar farkında olmadan önlerinden çekildi. Sanki yaydıkları gücü hissetmişler gibi hiçbiri önlerinde yürüme gafletinde bulunmuyordu.

Yarım saat önce yağmur yağdığı belli olan ıslak zeminde yürürken, Transilvanya'nın havasını içine çekti. Dağlık tepeler ve ormanlar manzarayı süslüyor, Ay siyah bulutların arasından göz kırparak, insanları çalıların arasına bakmaya iten gizemli bir atmosfer yaratıyordu. Bir yerlerden vampir fırlarsa hiç şaşırmazdı, ortam buna yeterince müsaitti.

Bella'nın tarih meraklısı olduğunu düşünürse, burayı sevmemesi imkânsız olurdu. Sadece şehri değil, bütün Romanya'yı birkaç günde fethedebileceğini şimdiden hissedebiliyordu. Kendi kendine gülümsedi. Gülümsemesi gergin ve karamsardı. Kadın bundan sonra yanına bile yaklaşmayacaktı, Ra onunla aynı ortamda denk gelirse kendini şanslı sayması gerekecekti.

''Tacirlerle ilgili herhangi bir gelişme yok. Bir süredir ortalıkta gözükmüyorlar, aksini diyebilecek kimseye rastlamadım.''

''Ya Hades? Geniş bir ağı olduğunu duymuştum, yardımı dokunabilir.''

''O piç Olimpos'ta kıyamet kopsa da kafasını ininden çıkartmaz. Çıkardığı zamanlarda da kendi dükkânında takılmaktan ötesini yapacağını hiç zannetmiyorum.''

''Dükkânı mı var?''

''Dövme Dükkânı. Altı yıldır var aslında, belki de yedi yıl olmuştur. Bilmiyorum. Ana konu şu; Olimposlular'dan yardım beklemiyorum, hele de Hades'ten. Bana işe yarar herhangi bir bilgi getirdin mi?''

''Henüz araştırmalara başlamadım.'' Ra tanrıya yan gözlerle baktığında, sinir bozucu gülümsemesini yakaladı.

''Kadın yüzünden mi?''Sessiz kalınca tanrının gülümsemesi Odin'le yarışacak kadar gevrekleşti. ''Konu ona da gelmişken, adamlarım herifle ilgili birkaç şey bulmuş.''

''Mesela ne?''

''Ne yani sana mı söyleyeyim? Hatırlayasın diye söylüyorum, anlaşmam artık kadınla. Sen sadece yardım etme kısmına dâhilsin.''

''Zeus.''

Sesindeki karanlık tona karşı tanrı geri çekilmek yerine gamzelerini açığa seren geniş, tasasız bir gülümsemeyle karşılık verdi. Ra'ın kanı öfkeyle ısındı, sanki onu kül etmesinden korkmuyormuş gibi sırıtmasına sinirlenmişti. Aralarındaki anlaşmanın hatlarında değişiklik olması, paçasını ondan kurtarması için yeterli değildi.

''Onu neden işaretlediğini anlayabiliyorum, güzel kadın. Adı Isabella'ydı değil mi? Cesaretli hatun.''

''Beni kışkırtmaya mı çalışıyorsun?''

''Ben mi?'' Zeus etrafta başkası varmış gibi etrafını gözledi. Ra öfkesini kontrol altında tutmaya çalışarak yumruklarını sıktı, Zeus öfkeliyken de, keyfi yerindeyken de onu sinir etmekten geri kalmıyordu. ''Sadece yüce Ra'yı,'' parmaklarıyla alaycı bir tırnak işareti yaptı. ''bu kadar etkileyen kadını görmek istedim hepsi bu.''

Mısır'ın GözüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin