14

1.8K 190 130
                                    

İyi okumalar! Oy ve yorumları unutmayalım!

Caleb o kadar hızlı ve kısık konuşuyordu ki dediklerinden hiçbir şeyi anlayamıyordum. Onun konuşmasını kesek için ona bağırdığımda Caleb sonunda ümitsizce sızlanmaya başlamıştı. En sonunda kısık da olsa ''Annie belleği ona vermemeliydin. Şimdi beni öldürecekler.'' dediğinde kaşlarımı çatarak ''Sakin olursan sana her şeyi anlatacağım Caleb!'' dememle bir burun çekiş sesi duymuştum. Bir burun çekiş sesinden sonra ''Evet, seni dinliyorum.'' demesiyle ''Ben bellekleri değiştirdim.'' diyerek konuşmaya başladım. 

''Adamlardan aldığın asıl belleğin birebir aynısını bir mağazada buldum ve asıl bellekte ki iki dosyadan sahtesine aktardım. Sonra polis karakoluna bu sahte bellekle gidip şikayette bulundum. Orada siyah takım elbiseli bir adam beni resmen ailemle tehdit ederek belleği benden almak istedi. Ben de onun telefonunu istedim.'' dememle Caleb kıpırdanır gibi birkaç ses çıkarttıktan sonra ''Evet, devam et.'' dediğinde kaşlarımı çatarak ''Ne yapıyorsun orada?'' diye sordum. Homurdanır gibi ''Bagajı açmak için uğraşıyorum. Sen devam et. Telefonunu istemiştin?'' dediğinde başımı sallayıp gözlerimi kapattıktan sonra ''Şey evet. İnanamazsın ama adam bellek karşılığında telefonunu verdi. Şu anda elimde.'' diyerek büyük, siyah ve pahalı telefona baktım bir süre. Caleb bir anda ''Sen aklını mı kaçırdın? Yok et o telefonu. Hemen!'' demesiyle anlamadan ''Neden? İyi bir telefona benziyor.'' diyerek banka oturdum.

Caleb bir süre tükürdükten sonra derin boğuk bir nefes alıp ''Annie anlamıyorsun. O telefonu bir şekilde yok etmek zorundasın. Telefonda takip cihazı falan olabilir. Ya da herhangi bir şey.'' dediğinde gözlerimi kocaman açarak ''Aman Tanrım. Haklısın!'' diyerek telefonu tam yere atacaktım ki içinde olabilecek herhangi bir bilgi olabileceği gelmişti. Aceleyle telefonun hafıza kartını çıkartmak için tırnağımla telefonun yüzeyini kazıdıktan sonra sonunda kapağını çıkartmayı başarmıştım. İçinde ki hafıza kartını alıp cebime sokarken ''İşte yok edeceğim. Ama nasıl?'' dediğimde Caleb pek dikkat etmiyormuş gibi ''Silahla.'' demesiyle anlamadan ''Ne? Benim şu adamlar gibi belimde silah yok Caleb.'' dediğimde bir süre beklemiş ardından ''Üzgünüm. Neredesin? Bir çekiç, taş ya da herhangi bir şeyle onu parçalayabilirsin.'' dediğinde başımı sallayarak ''Taş arıyorum.'' dedim. 

Sonunda ağaç dibinde kaldırabileceğim kadar iri bir taş bulunca telefonu yere koyup bir süre telefona baktım. ''Oysa ki çok güzel bir telefondun.'' dememle Caleb nefes nefese ''Hadi ama Annie. altı üstü bir telefon.'' demesiyle kaşlarımı çatarak ''Evet. Altı üstü telefon. Çok pahalı duran bir telefon.'' dediğimde Caleb gülerek ''İstersen aynısından sana alırım.'' demişti. Başımı sallayarak ''Güzel bir teklif. ama sen kendi durumunu çözsen?'' diyerek taşı tüm gücümle telefonun üstüne indirdiğimde Caleb soluklanır gibi bir süre nefes verdikten sonra ''Güzel fikir. sorun şu ki araç yavaşlamaya başladı.'' demesiyle bir kez daha telefonun üstüne taşı indirdim.  

Telefonun parçalandığından emin olarak sonunda taşı yere attıktan sonra telefon parçalarına bakarak ''Nasıl kurtulacaksın oradan?'' diye sordum. Caleb sakin bir ses tonuyla ''Merak etme. Hallederim şimdi.'' dediğinde bir süre sessizlik olmuştu. Yerde ki telefon parçalarını toplayıp çöp kutusuna atıp banka oturduktan sonra sesleri bir süre dinledim. Bir anda şiddetli bir rüzgar sesi duyulduğunda şüpheyle ''Caleb, her şey yolunda mı?'' dediğimde bir an için bağırış sesi duymuştum. 

Nefes nefese seslerini duymaya başladığımda Caleb neredeyse boğuluyormuş gibi nefes alırken ''Kaçıyorum. Şu anda ölümüne kaçıyorum Annie!'' diye bağırdığında zorlukla ''Ne? Nasıl?'' diye sormayı başarmıştım. Caleb'ın nefes alış verişlerinin arasından yaprak hışırtılarını da duyabiliyordum. Kesik kesik ''Bagaj kapağını açmayı başardım ve araç yavaşlar yavaşlar kendimi araçtan dışarı attım. Şimdi ormana koşuyorum!'' diye bağırmasıyla beraber kulaklarımı sağır eden bir sesle irkilmiştim. Tüm sesler kesildiğinde sadece Caleb'ın nefes alışlarını duyabiliyordum. Heyecanla ellerimi kalbimin üstüne koyarak ''Caleb, her şey yolunda mı? O ses neydi?'' dediğimde Caleb fısıltıyla ''Adamlar fazla kurnaz. Araçtan atladığımı fark etmiş olmalılar.'' demişti. Telaşla ''Ne yapacaksın? Saklanırsan seni bulurlar. Kaçman gerek.'' dememle Caleb beni susturmak ister gibi ''Şşş! Bekle.'' dediğinde hışırtı sesi duymuştum. Sanırım telefonunu cebine sokmuştu. 

Birisinin bağırdığını duyduğum sırada birçok kez silahın ateşlenmesiyle beraber tek yapabildiğim hışırtı seslerini ve gürültülerini dinlemekti. Aklımda ise onlarca düşünce geçiyordu. Caleb yaralanmış mıydı? Caleb'ı vurmuşlar mıydı? Onu öldürmüş olabilirler miydi? Sürekli bağırış sesleri duyuyordum ve bu beni oldukça ürkütüyordu. Sonunda bir sürede olsa sessizlik oluştuğunda telaşla ''Caleb iyi misin? Caleb? Beni duyuyor musun?'' desem de cevap alamamıştım. Hışırtı sesleri duyuluyordu sadece. 

Aman Tanrım! Onu vurmuşlardı ve yerde sürükleyerek ormanın derinliklerine götürüyorlardı. Cesedini bir bataklığa ya da gölle atacaklardı. Sonra da oradan gideceklerdi ve faili meçhul bir cinayet haberi duyacaktık. Telaşla ellerimi alnıma götürüp saçlarımı geri atarken korkakça ''Caleb?'' diye sorduğumda aniden peş peşe silahın ateşlenmesiyle beraber irkilmiştim. Caleb'a daha kaç kez ateş edeceklerdi? Öldüğünden emin mi olmak istiyorlardı?

Dizlerimi karnıma çekip ileri geri sallanırken Caleb'ın ölümüne şahit oluşum geliyordu. Polise de gidemezdim. Bana inanmazlardı. Onlardan birisini mutlaka masum gösterirlerdi. Üstüne belleği bile sahte vermiştim! Çok büyük bir belaya bulaştım... 

Elimin tersiyle göz yaşlarımı silmeye başladığımda kulaklıktan Caleb'ın ''Orada mısın?'' dediğini duymamla korkuyla bir çığlık atmıştım.  Caleb çığlığımla beraber endişelenmiş gibi ''Parmaklarını gözlerine bastır ve ne olursa olsun sakın çekme!'' diye karşılık vermesiyle şaşkınlıkla ''Ne Bunu neden yapacakmışım?'' diye korkuyla konuştum. Benim bunu dememle  Caleb tereddütle ''Siyahlı adamları görmedin mi?'' demişti. Gözlerimi açmaya çalışırken ''Hayır ben... Sen öldün sanmıştım.'' dediğimde Caleb derin bir nefes alarak ''Neden? Ah, pardon. Silah sesleri falan. Sorun yok. Ben iyiyim.'' demesiyle tereddütle ''Ne? Nasıl?'' diye sordum. Caleb derin bir nefes aldıktan sonra ''Şanslıydım sadece. Bir taş alıp birisini indirmeyi başarınca silahını aldım ve diğer ikisini de hallettim.'' demişti. Duyduklarıma hala inanamıyordum. Gözlerimi kırpıştırarak ''Sen onları öldürdün mü?'' diye sorduğumda derin bir sessizlik oluşmuştu. Ardından kısık bir şekilde ''Üzgünüm. Ya onlar, ya bendim.'' demesiyle bakışlarım gökyüzünde ki yıldızlara kaymıştı. Bir süre gökyüzünü incelediğimde usulca ''Artık uyusam iyi olur.'' dediğimde Caleb hızla ''Annie!'' diye seslenmişti. Sessizce ''Efendim?'' dediğimde Caleb sadece ''Özür dilerim.'' demiş ve susmuştu. Bir süre ne cevap vereceğimi düşündükten sonra ''İyi geceler Caleb.'' diyerek aramayı sonlandırdım ve bir süre telefonuma baktım. 

Ben neye bulaştım?

Bilinmeyen KullanıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin