28

386 73 131
                                    

945 kelimelik bir bölüm oldu. Sanki biraz kısa gibi oldu, emin değilim. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?  Oy ve yorumları unutmayalım pandacıklar sizi. Seviliyorsunuz. 


Zorlukla nefes aldığımda basık ve kötü kokan hava tüm ciğerlerimi doldurmuştu. Zorlukla kollarımı kaldırmaya çalıştığımda ise tüm bedenimin acımasıyla gözlerimi açmaya çalıştım.  Başımı çevirip nerede olduğumu anlamaya çalıştığımda bir yerlerden gelen boğuk motor sesi kulaklarımı ağrıtmıştı. Başımı kaldırıp nerede olduğumu anlamaya çalışsam da zifiri karanlık olan küçük yerde bir türlü etrafımı göremiyordum. Gözlerimin karanlığa alışması için beklerken en son ne olduğunu düşünmeye çalıştım. 

Gözlerimin önüne düşen saçlarımı üfleyerek kenara ittiğimde dudağımda hissettiğim acıyla beraber parmaklarımı dudağıma götürdüm. Kabukla karşılaştığımda dudağımı büzerek  sinirle ellerimi etrafa koyarak neyin içinde olduğumu hatırlamak için en son neler olduğunu düşündüm. 

Tüm o anlar zihnimin içinde yeniden canlandığında gözlerimi kocaman açmıştım. Eren beni bulamamış mıydı? O kadar çığlık ve çabalarıma rağmen beni bulamamış mıydı! Sinirle ellerimi yumruk yapıp bagajı yumruklayarak açmaya çalışsam da işe yaramayacağını hemen anlamıştım. Ellerimi zeminin üstüne koyup sürüklerken elimle kullanabileceğim herhangi bir şey arıyordum. Sonunda elim bir şeye değdiğinde yoklamaya başladım. Avucuma alıp sıktığımda bir fener olduğunu anlamıştım. Çevirip düğmesini ararken sonunda ışığın yanmasıyla rahatlamıştım. Feneri etrafa tutarken bir pompa, bijon anahtarı ve yangın tüpüyle karşılaşmıştım. Bijon anahtarına elimi uzatıp pantolonumun içine soktuktan sonra, yangın tüpüne uzandım. Eğer ben kendimi hazırlamadan gelirlerse silah olarak kullanabilirdim. Şimdi düşün Annie! Aynısını Caleb da yaşamıştı. Ne yapmıştı? Bagajdan kurtulmaya çalışmıştı. ama nasıl? Burada bir kol olmalı!

Feneri etrafa tutup kolun nerede olduğunu düşünmeye başladım. Bagajın duvarlarına, tavanına ve bagaj kilidine baksam da hiçbir şey yoktu. Kaşlarımı çattığımda bakışlarım üstünde bulunduğum yere kaymıştı. Eğer açıkta değilse, bunu saklamış olmaları lazımdı. Aceleyle üstünde uzandığım halıyı tırnaklarımı geçirip kaldırmaya çalıştım. Uzun bir çabadan sonra halıyı kenara ittiğimde tam olarak ne bulmam gerektiğini düşündüm. Zemine bakarken feneri zeminde gezdirip herhangi bir şey ararken sonunda aradığım şeyi bulmuştum. Kenardaki bir çeşit kablo gibi duran şeye uzandığımda bununla ne yapmam gerektiğini düşündüm. Kesmem mi lazımdı yoksa çekmem mi? Kesmek için uygun bir aletim yoktu. Kuşkuyla parmaklarımı kabloya dolayıp çekiştirmeye başladım. Sonunda kablo parmaklarımın arasından kaymaya başlamıştı ki aldığım taze havayla beraber aşımı çevirdim. Heyecanla yangın tüpüne uzanıp bagajı yavaşça açtığımda soğuk hava suratıma çarpıp beni titretmişti. 

Heyecanla ''Başardım!'' diye fısıldayarak hafif aralık yapıp etrafa baktım. Araba yavaşlayıp bir benzinlikte durduğunda arabadan birilerinin indiğini duyabiliyordum. Birisi ''Sonunda güzel bir şeyler yiyebileceğiz.'' dediğinde diğer cevap olarak sadece ''Kilo alıyorsun.'' demişti. Birisi şüpheyle ''Kız ne olacak*'' dediğinde ilk adam umursamaz bir şekilde ''Nasılsa baygın. Onun içinden kurtulmayı başaramaz.'' dedikten sonra duyamadığım şekilde konuştuktan sonra ''Her neyse. Siz gidin, ben burada yiyeceğim.'' demişti. Sinirle nefes alıp uzaklaşmalarını bekledim. Elbet onlar gidecekti ve sona kalanın canı sıkılıp dikkati dağılacaktı. O zaman ben de buradan kaçacaktım. 

Araca bindiğine dair gürültüler duyduğumda sakinleşmeye çalışsam da yapamıyordum. Ya yakalanırsam ne olacaktı? Ders olsun diye elimi, parmaklarımı ya da başka bir uzvumu kırarlar mıydı? Bu düşünceyle bir an için yattığım yere sinsem de kararlı tavrımı geri takınarak ''Kaçacağım.'' diyerek dikkatle etraftaki sesleri dinlemeye başladım. Uzun süren sessizliğin ardından birisinin önümdeki bagaj kapağına yaklaştığında korkuyla küçük aralıktan izliyordum. Kapının açılmasıyla beraber elimde sıkıca tuttuğum yangın tüpünü karşımdaki adamın suratına sıkmaya başladım. Adam anlık şok ile küfürler eşliğinde geriye gittiğinde kendimi bagajdan dışarı attım ve yüzü köpükle kaplı olan adama tüm gücümle tüpü savurdum. Adamın başına gelmesiyle yere yıkılması bir olsa da bayılmamış olacak ki kendini ayağa kaldırmaya çalışıyordu.

Aman tanrım! Başardım. Caleb olmadan kendimi koruyup, kaçıranlardan kaçmayı başarmıştım. Caleb bunu görse benimle gurur duyardı kesinlikle! Bu düşünceyle beraber gülümsediğimde bu duruma düşmemin sebebinin zaten Caleb'dan gizli hareket etmem olduğunu hatırlayınca sırıtışım yok olmuştu. Adam hala kendisini ayağa kaldırmamışken kaçmak en doğru karar olurdu muhtemelen. 

Tüpü kucağımda tutarak koşmaya başladığımda etrafa deli gibi bakınıyor, nereye kaçmam gerektiğini düşünüyordum.  Beni hiçliğin ortasına mı getirdi bu adamlar? Ne bir ev, ne de bir başka bina vardı. Arabalar bile geçmiyordu buradan!  Korkuyla nereye kaçmam gerektiğini düşünerek otobanda deli gibi koşmaya başladığımda bir an için başımı çevirdiğimde peşimden koşan adamı görmemle korkuyla çığlık atarak koşmaya başladım. İkimizin ayakkabısı da asfaltta gürültü çıkartırken nefes nefese kalmıştım. Korkuyla nereye kaçmam gerektiğini düşünürken bir ağırlığın beni belimden yakalayarak yere düşürmesi bir olmuştu. Suratımı düz asfalta çarpınca acıyla haykırsam da bu üstümdeki adamın umurunda bile değildi. Kaçmamam için saçlarımı sıkıca yakalayarak kafamı geriye çektiğinde acıyla bağırarak ondan kurtulmaya çalışsam da yapamıyordum. Ben bağırmaya devam ederken adamın sinirli ve hırıltılı sesini duymuştum. 

''Nereye kaçtığını sanıyorsun? Senin gibi sürtüklerle uğraşmak için para almıyorum ben.''

Öfkeyle dişlerimi sıkarak ellerimi yere koyup onun çekiştirmelerine karşı gelsem de yapamıyordum. Bir kuvvetle beni yeniden çektiğinde aklıma bijon gelmişti. Bijon anahtarını sıkıca kavrayıp yavaşça sakladığım yerden çekerken gücümü toplamak için derin nefesler almaya başladım. yapacaksın Annie. Yapacaksın. 

Hızla dönüp dirseğimi adamın suratına geçirdiğimde adamın saçlarımdaki elleri gevşemişti. Bunu fırsata olarak değerlendirip bijon anahtarıyla adamın koluna indirdiğimde acıyla bağırmıştı. Yeniden bijon anahtarını tüm hızımla adama geçirdiğimde bu kez adamın kolunu kırdığımdan garanti emindim. Adam kolunu indirip nefes nefese bir şeyler dediğinde adamın kasıklarına hızla tekme atıp kaçmaya başladım. Bunu sıradan bir günde yapmak istesem gücüm olmazken şu anda deli gibi enerji ile doluydum ve sanki saatlerce koşabilecek gücüm varmış gibi hissediyordum. 

Asfalt yolda deli gibi koşmaya devam ederken bir kuvvetin beni yeniden devirmesi bir olmuştu. Son anda ellerimi yere koyup suratımı ikinci bir darbeden koruduğumda öksürerek ne olduğunu anlamak için başımı çevirdim. Adam sanki intikam almak istermiş gibi bir anda tekme attığında acıyla haykırmıştım. Attığı tekmeler kaburgalarımda ağrılara sebep olsa da durmuyordu. Kalkmak için uğraşsam da bana izin vermiyor, yere daha da bastırıyordu. Dizlerimi karnıma çekip, kollarımla yüzümü sardığımda adamın darbelerinden korunmak için cenin pozisyonuna geçtiğimde darbelerin sonunda son bulmasıyla beraber kollarımı hafifçe indirip ne olduğuna baktım. 

Adam belindeki silahı çıkartıp namlusunu bana doğrulttuğunda korkuyla kendimi geriye çekmek istesem de kıpırdayamıyordum. Tüm bedenim gerginlikle kasıldığında adamı izliyordum. Bana bir şeyler dese de tüm dikkatim önümde sallanan silahta olduğu için bir türlü anlayamıyordum. Caleb burada olsaydı onun üstüne atlar, beni korurdu. Peki şimdi bunu kim yapacak?


Bilinmeyen KullanıcıWhere stories live. Discover now