EVET - HAYIR

458 12 9
                                    

Odama inip üstümü giyindim. Hafif de bir makyaj yapıp arabama bindim ve Göktuğ'ya gittim. Kapıyı çaldım Göktuğ kapıyı açınca bayağı bir şaşırdı. Bir şey demesine izin vermeden konuşmaya başladım.
- Göktuğ sana söylemem gereken önemli bir şey var.
- Söyle canım.
- Ben... Ben Mert'le yattım. Sarhoştum. Kendimi kötü hissediyordum. Bir şey anlam ifade etmiyordu.
- Herkes 2.şansı hak eder.
- (Gülümseyerek) Teklifin hala geçerli mi?
- Tabiki.
- Evet. Seninle hayallerimizi yaşatmaya varım.

Dememle Göktuğ'nun beni kucağına alması bir oldu. Döndürüyordu beni sürekli. Mutluydum, mutluydu, mutluyduk.

- Aşkım. Abimler kafedeymiş bizi de çağırdılar gidelim mi?
- Olur aşkım.
- Bir sorum daha var.
- Sor.
- Bizim ayrıldığımızı sadece bizimkiler biliyordur. Sen babama ya da abime sordun değil mi?
- Tabi ki sordum. Yoksa senin için rahat etmezdi. Hepsinden de onay aldım. Annen, baban ki şu durumda annem ve babam da diyebilirim bence. Fırat, Kadir, Cihan abi. Bir sorun çıkmayacak yani.
- Tamam çok güzel hadi gidelim.

Arabaya binince fotoğraf çekip guruba attık. Yüzük de görünüyordu tabi ki. Herkes tebrik etti. Ama anında sadece kızların olduğu guruba da bir şeyler yazılıyordu.
Özge: Kızım sen delirdin mi?
Duru: Evet ya.
Hilal: Başka bir şey olmayacağını nereden biliyorsun ki.
Ceylin: Haklılar.
Zeynep: Ben böyle mutluyum. Mutluyuz. Bana dedi ki "Biliyorum yaptığım şey çok çok çok kötü bir şey ama herkes 2.şansı hak eder. Belki o hayalleri tekrar yaratırız seninle. Bizim bir ailemiz olur. Hep düşündüğün gibi 2 çocuk. Birini kız birini erkek istiyorsun ama herkese inşallah sağlıklı olurlar da gerisi önemli değil diyorsun. Yine dersin. Tekrar bana Aşkım de. Senin olmadığın her gün benim için cehennem. Lütfen..."
Sonra "Hayallerimizi tekrar yaşatmayı, çocuklarımıza sıcak, güzel bir yuva vermeyi ve en önemlisi benimle bir ömür geçirmeyi kabul eder misin? Zeynep benimle evlenir misin?" Ben onunla mutluyum lütfen anlayın.

Yazdım ve telefonu kapattım başka mesaj görmek istemiyordum. Sonunda kafeye geldik. Abimlerin oturduğu masaya gittik. Bir yandan da yüzüğü gösteriyordum. Tebrikleştik, sarıldık. Şampanya patlattık. İçtik, içtik, içtik. Mutluydum önemli olan da buydu.

Yine de yarın halletmem gereken bir iş vardı.

.............................

Sabah uyandığımda Fırat abimlerde olduğumu fark ettim. Misafir odalarında daha önce de kalmıştım. Yataktan kalkmaya çalışırken abim elinde ağrı kesici ve portakal suyu ile geldi. Fırat abi:
- Günaydın fıstık. Nasıl oldun?
- Daha iyiyim. (Elinde ki ilaçları içtim.)
- Hep böyle içiyorsan yandın ha. Toparlayamazlar seni.
- Yok be abi bir sizin yanınızda içiyorum işte.

Güne yalanla başladık. Bakalım nasıl devam edecekti.
Abim odadan çıktıktan sonra kalktım ve odadaki lovobaya gittim. Saçımı başımı düzelttikten sonra odadan çıkıp aşağı indim. Öykü abla kahvaltı hazırlıyordu ben de yardım etmek için yanına gittim.
- Günaydın.
- Günaydın fıstık. Nasıl oldun?
- Daha iyiyim.

Kahvaltıyı yaptıktan sonra bahçeye çıktılar. Ben de kahve yapıp çıktım. Fırat abi:
- Ne yapacaksın bugün?
- Bilmiyorum. Kızları bize çağırırım muhtemelen.
- Tamam. Araban nerede?
- Göktuğ'da kaldı.
Öykü Abla:
- Ben bırakırım seni. O taraflarda işim var zaten.
- Tamam.

Kahveleri içtik ve evden çıktık. Arabaya biner binmez Öykü Abla:
- Balım bak şimdi. Beni yanlış anlama ben seni 10 yaşından beri tanıyorum. Bir şeyler yaşamaya başladığında bana her şeyi anlatıyordun. O yüzden neler hissettiğini yüzüne bakarak anlarım ben senin. Şimdi o yüzden işin aslını anlatır mısın?
- Size anlatmadığım bir şey yok. Her şey böyle gelişti. Onların evinde oturuyorduk. Evlenme teklifi etti. Ben de kabul ettim. Zaten bundan haberiniz yok muydu ki? Sizden, babamlardan izin almış.
- Tamam. Bu seferlik böyle olsun bakalım.

Göktuğ'ya gelince sarıldım ve aşağı indim. Arabama binip eve gittim. Şimdi herkes okuldadır. Ben gerçekten çok boşladım okulu.

Eve girdim ve odama çıktım. Daha rahat bir şeyler giyip mutfağa indim. Kızları bize çağıracaktım. Her ne kadar gelince beni linç edecek olsalar da.

Pizza hamuru yapmak için malzemeleri çıkardım ve karıştırdım, yoğurdum. Hamuru açtıktan sonra önce tabanına domatesli sosdan sürdüm. Sonra rendelenmiş kaşar peynirini koydum. Üstüne de sucuk, sosis, mısır, mantar, biber ve kekik koydum. Sonra fırına atmak için bir kenara koydum. Sonra patatesleri soydum ve doğradım. Geldiğimde de onları kızartacaktım. Her şey pişirilmeye hazırdı. Ben de odama çıkıp üstümü değiştirdim.

Evden çıkıp arabaya bindim ve Mert'e gittim. Arabadan inmeden önce kızların gurubuna 1 saat içinde biz de olmalarını söyledim. İndim ve kapıyı çaldım. Açan yardımcılarıydı. Selam verip Mert'in odasına çıktım. İçeri girip:
- Selam. Konuşabilir miyiz?
- Evet konuşabiliriz.
- Mert lafa nasıl başlarım bilemiyorum. Ama anlatmak zorundayım. Bak biz yıllardır arkadaşız. Ben seni abim gibi gördüm hiç o gözle bakmadım ve hala bakamıyorum. Beni yanlış anlama. Seni hala çok seviyorum. Umarım arkadaş kalabiliriz.

Derken elini tutmuştum. O da yüzüğü fark etti. Mert:
- (Elini çekerek) Tebrik ederim.
- Sağol.
- Ben de seninle arkadaş kalmayı isterim ama Göktuğ'ya aynı şekilde yanaşabilir miyim? Bilmiyorum.
- Haklısın. O yüzden seni zorlamayacağım. Düşünmeye ihtiyacın var.

Ayağa kalktım tam odadan çıkacakken:
- Bir de... Sadece önlem. Çelişkide kalmaman için... Belki fikri değişir diye düşünme. Cevabım hayır.

Evden çıkıp arabaya bindim ve eve gittim. Pizzayı fırına attım ve patatesleri kızarttım. O sırada kızlar geldi.

.............................

Umarım beğenmişsinizdir.

Sizce bir sonraki bölüm neler olacak. Yorumlara yazın.

Oy vermeyi unutmayın.

Seviliyorsunuz...

NEDEN OLMASIN Kİ?  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now