Düşünmem Lazım

511 9 3
                                    

Zeynep'ten

Çalan telefonla uyandım. Arayan Özge'ydi.
- Alo
- Canım iyi misin merak ettim seni?
- Daha iyiyim. Ama biraz ağrım var şuan. Sen Duru'ya söyler misin benim yerime imza atsın.
- Tamam canım. Sen dinlen tamam mı?
- Tamam canım.

Telefonu kapattım ve yataktan kalktım. Birden dün akşam olanlar aklıma geldi. Ne yaptığımı hatırlıyordum ve kendime çok kızıyordum ama yapacak bir şey yoktu. Üstüme bir şeyler giyip aşağı indim. Mert kahvaltı hazırlıyordu. Mert:
- Günaydın.
- Günaydın. Mert konuşmamız lazım.
- Tamam geliyorum.

Salona geçip bahçeye çıktım. Saat daha erkendi. Ailesi uyuyordu. Bu yüzden rahat konulabileceğimizi düşündüm. Mert de gelince direk söze girdim:
- Bu senin için bir şey ifade ediyor mu?
- Zeynep inan bana kafam çok karışık. Seninde öyle olduğunu biliyorum. Bu kadar zamandır arkadaşız. Kardeş gibiyiz. Bu neydi bilmiyorum.
- Bak dün gece yaptıklarımdan dolayı özür dilerim.
- Özür dileyecek bir şey yok. Emin ol çünkü ben de karşılık verdim. Ama bir şeyler de olabilir. Gibi geliyor.

Son dediğiyle kalmıştı. Eğer beraber olacaksak iki ihtimal var ya gerçekten sevecektim onu ya da Göktuğ'ya karşı atak olacakmış gibi geldiği için kabul edecektim. Ufffff çok saçmaladım. Kesinlikle ne yapacağımı bilmiyordum.

- Mert biraz düşünmem lazım.

Dedim ve evden çıktım. Tek bir kelime bile kararımı etkileyecekti. Yoldan geçen bir taksiyi durdurup. Kafeye gittim. Mutfağa gidip bir şeylerle uğraşmaya başladım. Kafamı dağıtmak için benim için iyi bir yöntemdi.
         
            ...

Saate baktım 5 olmuştu. Zaman hızlı geçti. En azından kafama bu sürede başka şeyler gelmemişti. Baş şefe haber verip ofise çıktım. Oturdum ve bilgisayarımı açtım. Çalışmam gerekiyordu. Okula şu sıralarda çok boşlamıştım. Kafamı derslere vermişken. Telefonum çaldı. Arayan kişiyle daha da şok olmuştum. Göktuğ... Ne diye arıyordu ki şimdi. Açıp açmamak arasında gidip gelirken neden aradığın merakına yenik düşüp açtım.

- Efendim Göktuğ.
- Zeynep konuşabilir miyiz?
- Şuan konuşuyoruz zaten.
- Hayır. Yüz yüze daha iyi olacak sanırım.
- Bilmiyorum. Şu aralar çok yoğunum.
- Zeynep lütfen.
- Tamam. Ben kafedeyim buraya gel. Konuşalım.
- Tamam. Geliyorum.

Telefonu kapadıktan sonra Duru'yu aradım ama açmadı. Ben de Özge'yi aradım. Özge:
- Efendim canım.
- Kanka Göktuğ beni aradı. Şimdi de kafeye geliyor konuşmak için.
- Ne? Nasıl ya. O yüzü nasıl bulmuş ki kendinde.
- Bilmiyorum. Bilmiyorum... Sadece korkuyorum ya ben onu reddedemezsem.

Biz konuşurken bir garson gelip:
- Zeynep hanım. Göktuğ bey geldi.
- Teşekkür ederim ama ne anlaştık. Hanım yok.
- Tamam.

Garson odadan çıkınca telefona geri döndüm.
- Özge iniyorum aşağı. Şans dile bana.
- Tamam tatlım. Lütfen dikkat et tamam mı?
- Tamam.

Aşağı indim ve Göktuğ'nun oturduğu masaya doğru ilerledim. Onu özlemiyor değildim. Onca yaşanmışlık var. Ama yaptığı şey çok kötüydü.

- Hoş geldin. Ne konuşmak istiyorsan acele et ders çalışmam lazım.
- Zeynep ben özür dilerim. Tekrar tekrar sana ne kadar yalvarmam gerekiyorsa. Ama beni affet.
- Göktuğ yaptığın şeyi nasıl unutabilirim ki. Ben seni seviyordum. Hem de çok. İçimdeki ümidi bitirdin sen. İleride çocuklarımın babası olacaktın. Güzel bir evimiz, güzel bir yaşantımız olacaktı bizim. Sen hepsini silip attın. Hepsini yaktın, kül ettin. Beni de o hayallerle birlikte ateşe attın zaten.
Ben dışarıya kendimi iyi göstersem de içimde yedim bitirdim kendimi. Sindiremedim. Ama sen nasıl bir şey olduğunu anlayamazsın. Utanmadan buralara kadar geliyorsun.
- Biliyorum yaptığım şey çok çok çok kötü bir şey ama herkes 2.şansı hak eder. Belki o hayalleri tekrar yaratırız seninle. Bizim bir ailemiz olur. Hep düşündüğün gibi 2 çocuk. Birini kız birini erkek istiyorsun ama herkese inşallah sağlıklı olurlar da gerisi önemli değil diyorsun. Yine dersin. Tekrar bana Aşkım de. Senin olmadığın her gün benim için cehennem. Lütfen...

Dediklerinden  etkilenmeye başlayınca konuyu değiştirmem gerketiğinin farkına vardım.
- Göktuğ gitmem gerek.

Arkamı dönüp merdivene yürürken peşimden geldi ve son bir şey daha var dedi. Arkamı döndüğümde diz çökmüştü ve elinde yüzük vardı. Göktuğ:
- Hayallerimizi tekrar yaşatmayı, çocuklarımıza sıcak, güzel bir yuva vermeyi ve en önemlisi benimle bir ömür geçirmeyi kabul eder misin? Zeynep benimle evlenir misin?

Ne? Gözümden bir damla yaş aktı. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Ya dün akşam olanlar. Kafam karmakarışıktı. Başım dönüyordu ağzımdan sadece tek bir cümle çıkabildi:

- Düşünmem lazım.

.............................

Umarım beğenmişsinizdir. Bir sonra ki bölümle ilgili yorum atmayı unutmayın. Fikirlerinizi merak ediyorum.

Seviliyorsunuz...

NEDEN OLMASIN Kİ?  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin