3.Bölüm - İNTİKAM ATEŞİ

Start from the beginning
                                    

Ateş'te ne büyük yaralar bırakmıştı kim bilir... Hayvanlardan nefret ederek büyümüştü. Hâlâ da aynı şeyleri hissediyordu. Atlatamıyor, nefret duygusunu aşamıyor olmalıydı. Bu da yaşadığı travmanın ne denli büyük olduğunu göstermez miydi?

Sevda omzumu usulca okşadığında göz yaşlarım usulca yanaklarıma dökülmüştü. Derin bir iç çektim ve eğilerek yere düşen telefonumu aldım. Ekranı kilitleyip hırkamın cebine attım.

Asya nasıl bu kadar kötü olmayı başarabildin? Nasıl bu kadar çok insanın hayatını mahvedebildin? Nasıl, nasıl? Bir insan nasıl bu kadar gaddar olabilirdi?

Kötülüğün vücut bulmuş haliydi o...

Levent "Biz en iyisi seni yalnız bırakalım. Konuşmak istersen buradayız, biliyorsun." dediğinde başımla onayladım onu. Yanımdan kalkıp gittiklerinde burnumu çektim ve göz yaşlarımı sildim. Ellerim titriyordu, kendimi çok çaresiz hissediyordum. Ateş ile bu konuyu konuşmalı mıydım? Gerçi ne diyecektim ki? Seni bırakıp giden annen yıllarca bana üvey annelik yaptı mı diyecektim?

Daha bir saat önce yüzüne tükürmek istediğim insana şu an sarılıp, aynı şeyleri yaşadığımızı söylemek istiyordum. Aynı kişi yüzünden hayatımızın alt üst olduğundan bahsetmek istiyordum. Nefret ettiği kişinin Asya olduğunu hatırlatmak istiyordum.

Sanırım bunları yapmadan önce o hayvanları oradan çıkarmam, kurtarmam gerekiyordu. Önceliğim Ateş'in bu hatasını durdurmak olmalıydı. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Ayağa kalktım, bu işi bu gece halletmem gerekiyordu. İçeride elliye yakın köpek, otuzu geçkin kedi vardı. Onları aracıma sığdıramazdım elbette. Bir şeyler ayarlamam gerekiyordu.

Levent ve Seda içeride kliniğin ihtiyaçlarını sıralıyor, listeliyorlardı. Kendimi biraz da olsa toparladıktan sonra yanlarına gittim. Bu durumu onlara da açıklamam gerekiyordu. Eninde sonunda öğreneceklerdi sonuçta.

"Daha iyi misin?" diye sordu Levent içeri girdiğimi gördüğümde. Sevda da bana doğru döndü ve kalçasını masaya dayadı. Levent elindeki listeyi bırakıp bana doğru adımlamıştı. Gülümsemeye çalışarak başımı salladım.

"İyiyim. Teşekkürler." dedim ve derin bir nefes aldım. Kollarımı göğsümün altında topladım. "Bir sorun var."

"Ağlamandan belli. Ne oldu anlat bize." dedi Sevda başını hafifçe eğerek. Üzerindeki önlüğü çekiştirdi. Panik olduğunu anlayabiliyordum.

Yutkundum. "Onunla alakalı değil. Aslında alakalı ama tam anlamıyla değil. Bu bahsedeceğim sorun hepimizin sorunu." dediğimde Sevda da doğruldu ve Levent'in yanına adımladı. Kollarımı göğsümün altında toplamış bir Levent'e bir de Sevda'ya bakıyordum.

"Dinliyoruz." dedi Levent beklentiyle bana bakarken.

"Minik Patiler Barınağı'nı bu gece boşaltmamız gerekiyor. Arsa sahipleri maalesef orayı satmış." dediğimde Sevda gülümseyerek omzumu sıvazladı.

"Üzüldüğün şey bu mu? Hallederiz. Sıkıntı etme." dediğinde başımı usulca salladım. Onlara Ateş'in planlarını anlatacak enerjim yoktu. Zaten bu gece hayvanları sorunsuz bir şekilde alır çıkardık oradan. Onlara anlatıp sinirlerini hoplatmaya gerek yoktu. Benim zaten sinirlerim yeterince yıpranmıştı yanımdaki insanları sakinliğine ihtiyacım vardı.

"Sadece arsa sahiplerinin bu kadar acele davranmasına sinirliyim." dediğimde Levent elini ensesine attı ve gözlerini kıstı.

"Onları buraya taşımak zor olacak. Sevda ile ben de araçlarımızla geliriz. Tek seferde alırız. Sıkıntı onları başka yere nakletmekte. Uzun ve zorlu bir süreç olacak." Sevda derin bir iç çektiğinde omuzlarımı düşürdüm. Ah Ateş başımıza ne işler açtın!

BARINAK MESELESİWhere stories live. Discover now