32.Bölüm: "Sana ihtiyacım var."

ابدأ من البداية
                                    

"Hiçbir şeyine dokunmadım!" Diye bağıran Jungkook ile yuttu. "Endişelenme! Ve madem bu kadar hassas bir ebeveynsin, çocukların ulaşabileceği yerlerde hançer koleksiyonu yapma!" Homurdandı. "Çocuğum ben! Elbette görüp özeneceğim."

"Şu velet." Diye tısladı Jimin. "Lanet olası tatlı velet!"

Eh, Jungkook halinden son derece memnundu çünkü arkadaşlarına göstereceği havalı şeyi, hiçbirinin sahip olamayacağı Park Jimin'in ta kendisiydi.

Küçük çocuk okul bitene kadar Jimin'in resmi ile dolaşmış ve vampir büyüğünün kasları ve yakışıklılığından bahsedip durmuştu.

O zamanlar küçükken ruhu ile sahip olduğu bu adama, büyüyünce bedeni ile de sahip olacağından bir haberdi.

-

Çölün ortasında, geniş yapraklar ile örtüp hazırladıkları minik bir çardağın altındaydılar.

Kalabalık çadırların ve birkaç küçük kubbeli yapının bulunduğu iç karartıcı bir bölgede konaklıyorlardı.

Bir yıldır.

Böyle bir yaşam, Jimin için tahmin edilenin üstü bir zorluktaydı çünkü yakışıklı vampir, ölümsüzlük ile geçen yılları boyunca asla bu denli sakin ve sıcak bir ortamda yaşamamıştı.

Sıcak, vampirlerin doğasına tersti.

Öte yandan ağzından hayıflanacak tek bir laf bile çıkmıyordu çünkü Taehyung ve babası çok daha uzun süredir buradaydı.

Yakasında taşıdığı asker nişanı ve mavi askeri üniforma ile minik yerleşimin güvenliğini sağlayan sayılı birkaç kişiden biriydi.

Bakışları, ellerinde tuttuğu kağıtlara bakıp derince iç geçiren Yugyeom ile buluştu.

"Bu seçenekte patladı." Diye konuştu Yugyeom. "Vegsbur bölgesindeki tünellere dek adam sokmuşlar Jimin. Giremiyoruz. Jungkook ciddi önlemler aldı. Duvarı kırmamız imkansız."

Jimin'in ağzından sesli bir küfür savruldu.

Biraz ötelerinde gerçekleştirdikleri konuşmaları sessizce dinleyen adama doğru dönerek,

"Sen bu konu hakkında ne diyorsun baba?" Diye sordu.

Yüzünde yer yer çıkmaya başlamış sakal izlerine ellerini sürten düşünceli adam,

"Tek bir şansımız var." Diye konuştu.

"Nedir o?" Diye sordu Yugyeom.

"Adamlarım, birkaç gün sonra Jungkook'un, oğlunun vaftiz töreni için büyük bir gece organize ettiği haberini aldı. Jungkook, bu özel gece için korumalarının çoğunu burada toplayacak ve bu, diğer bölgelerin zayıf düşmesine neden olacak."

"Harekete geçmemiz için tek şansımız olabilir." Diye heyecanla konuştu Yugyeom.

"Daha iyi bir fikrim var." Çardağın gölgesi altında olan biteni sessizce izleyip konuşmaya dahil olmayan Taehyung, son noktayı koymak üzere ayağa kalktı.

Doğrudan Jimin'e yaklaştı ve,

"Buradaki hybridler ne kadar güçlü olursa olsun, büyük bir çarpışmaya direnmek için yetiştirilmediler." Diye konuştu. "Çok kaybımız olur. Jungkook'un hybrid adamları hepimizi tek tek avlar."

"Öyleyse önerin nedir?" Diye sordu Yugyeom.

Taehyung, bakışlarını Jimin'in gözleri üzerinden çekmeden fısıldadı.

"İllüzyon." Dedi gülümseyerek. "Bölgede bu güce sahip büyücülerimiz var. Tam da Jimin'in istediği gibi, bu işi birlikler ve savaş olmadan bitirebiliriz."

Jimin, Taehyung'un üstü kapalı önerisini anlamıştı.

Seneler evvel Jungkook, tıpkı şimdi olduğu gibi karanlığı altında eziliyor ve Jimin'e güvenmeyip onun yolunu izleyen hybridleri ile dehşet saçıyorken; Jimin'i ayakları ile yanına çağırmıştı.

Gözleri önünde Jimin'in akıl hocası Yaljah'ı ve çok sevdiği amcası Taehyung'u öldürdüğünü sanmıştı.

Taehyung ölmemişti.

Güçlü büyücü Yaljah, bir köylü çocuğunun bedenine büyü ile ördüğü göz yanıltmacalı doku ile, köylü çocuğu Taehyung'un birebir kopyası haline getirmişti.

Ölen Taehyung değildi.

Ve şimdi Taehyung, aynı doku oyununu Jungkook'un odasına dek sızması için Jimin'e yaptırmak istiyordu.

Jungkook, Jimin'i gördüğü ilk anda öldürür ya da yanına kabul etmeyebilirdi. Ama Jimin, bu doku oyunu sayesinde Jungkook'un yatak odasına kendi olarak girmeyecekti.

Bir yıl önce ona kendini açıklama fırsatı bile vermeden öfkesi ile hareket etmiş melezi için tekrar kellesinin arandığı şehre dönecek ve yanında hiçbir savaş isteyen öfkeli asker bulundurmayacaktı.

"Taehyung," dedi Jimin. "Benim için, Jungkook'a bir mektup yollayabilir misin?"

Taehyung hınzırca gülümsedi. "Seve seve."

-

Tüm bu süreç içinde Jungkook, alacakaranlığın karanlık perdeleri altında kalan odasında, hastalık ve kanın mide bulandırıcı bir kombinasyonuyla yatıyordu.

Koku, krallığın bütün odalarına yayılıyor; ancak kimse hasta krala müdahale etme cesaretini gösteremiyordu.

Jungkook, derinden gelen sesli bir kahkaha patlattı.

Eline ulaşan mektup, hasta ve yorgun bedeninde uzun süre sonra ilk kez keyifli bir ruh yaratmıştı.

Elleri arasında tuttuğu kağıt üzerine karalanmış birkaç cümle, yazının tanıdıklığı ile hücrelerini bulanık bir keyif şölenine çıkarıyordu.

Bana ihtiyacın var. Yazmıştı karanlık vampiri.

Jungkook'un onsuzluk ile kavrulduğunu bilerek, büyük bir özgüvenle, kendisine ihtiyacı olduğunu söylemişti.

Jimin, Jungkook'un bu denli kötü ve hasta olduğunu bilseydi, ne pahasına olursa olsun şehre erkenden gelir, ve ölümle cebelleşen küçüğü için kendi ölümünü hazırlamaktan geri durmazdı.

Ancak hiçbir şeyden yeterince haberi yoktu.

Gel." Dedi. "Öyleyse gel Jimin. Gel ve bana yardım et. Sana ihtiyacım var."

Jimin geliyordu.

Hasta kralını kurtarmak için geliyordu.

Bölüm sonu.

Profilime gidin ve eğer hala okumaya başlamadıysanız 11 bölüm olmuş bu bebeğime de bakın bence! :)

Profilime gidin ve eğer hala okumaya başlamadıysanız  11 bölüm olmuş bu bebeğime de bakın bence! :)

اوووه! هذه الصورة لا تتبع إرشادات المحتوى الخاصة بنا. لمتابعة النشر، يرجى إزالتها أو تحميل صورة أخرى.
Cunning Child | Jikookحيث تعيش القصص. اكتشف الآن