Ah cidden hala kızarık olabilirdim. Onun yattığı yere baktığım da telefonunu burada unutmuştu. Baksam bir şey olur muydu? Ne olabilir ki? Derken kendimi koltuğun kenarında buldum. Telefonu elime alıp tam bakacağım sırada kapının tıklatılmasıyla kendime geldim.
-Artık çıkarsan odaya gelcem. (Jungkook)
-Ha. Gelebilirsin gel. (Lisa)
Dedikten sonra odaya girdi. En azından bir şey diyebilirdi değil mi soğuk odun. Gelip koltuğa tekrar yatıp telefonunu eline aldı. Ben de gözlerimi devirdikten sonra odadan çıkarak aşağıya indim.
-Oo Lisa hazretleri. Ben uyandırmadan nasıl uyandınız? (Jennie)
-Sana iyilik yapayım dedim fena mı? (Lisa)
Güldükten sonra burnuma gelen nefis kokuları takip ettim.
-Woahh sen harikasın cidden kurt gibi acıktım. (Lisa)
-Ne zaman doydun ki :) (Jisoo)
-Aç olduğum için sizi takamicam dedikten sonra gülerek mutfaktan çıkıp masayı kurdum. Kahvaltımızı yaptıktan sonra hepimiz evden çıkıp okula doğru yol aldık. Okul bittiği zaman kızlara küçük bir işimin olduğunu söyleyerek onlardan ayrıldım. Arabayı alarak gizemli evin yolunu tuttum. Ormanlık alana geldiğimde arabadan inip yürümeye başladım. Evet korkuyordum ama bir o kadar da merak ediyordum. Yavaş adımlarla eve doğru ilerledim. Kalp atışlarım göğüs kafesimi yırtacak kadar güçlüydü. Çünkü aptal bir merakın var diyen iç sesime her ne kadar hak vermek istemesem de haklıydı. Evin önüne geldiğim de derin bir nefes aldım. Kapıyı açıp baktığım zaman bebeğin yerinde olmadığını gördüm. Olması imkansızdı zaten çünkü gizemli bir şekilde bebek bizim evdeydi. Yaklaşık bir saatimi evin içinde bir şeyler arayarak geçirmiştim. Göze çarpan ilginç hiçbir şeyin olmayaşı git gide sinirimi bozmaya başlamıştı. Telefonumun çalmasıyla kısa bir ara verdim.
-Proje için buluşacağımızı sakın unutma. (Jisoo)
-Bak yine unutuyordum az kalsın. Neredeydi bu sefer? (Lisa)
-Bu sefer bir kafede buluşcaz hem güzel bir akşam yemeği de yemiş oluruz. (Jisoo)
-Ha aynen iyi olur konum at geliyorum. (Lisa)
Jisoo iki dakika sonra konumu mesaj atmış ve altına da büyük harflerle
"SAKIN GEÇ KALMA" yazmıştı. Geç kalmamak için yerimden kalkarak kapıya yöneldim. Çıkacağım sırada küçük bir fısıltı duydum ama dediği anlaşılmayacak derecede sessizdi. Aldırış etmeden çıkıyordum ki kapıyı açar açmaz karşımda o küçük çocuğu gördüm. Çığlığımı içimde tutamayarak ormanda güzel bir yankı oluşturdum. Kapıyı yüzüne kapatıp kendime gelmeye çalıştım. Tekrar kapıyı açtığım da küçük kızdan eser yoktu. Hayal gördüğümü düşünerek arabaya doğru koşmaya başladım. Arabaya geldiğim de ormanın içinde yine o parıltılı ışıkları görmeye başladım. Neyin nesiydi bu ışıklar? Gözlerimi açıp kapattığım da yok olmuşlardı. Ağaçların arasında ki o ışık her gördüğüm de daha da büyüyor gibiydi. İçime günden güne korku işliyordu. Bir an kızlarla paylaşmalı mıyım diye düşünmüştüm ama vazgeçmiştim. Başlarına kötü bir şey gelsin istemiyordum. Düşüncelere dalmışken havanın kararmaya başladığını yeni yeni farkediyordum. Bir daha yolda kalıp gece akıl sağlığımı yitirmek istemezdim. Arabaya binip yola koyuldum. Yolun yarısına geldiğimde kafamın içinde yine küçük fısıltılar duyuyordum ama aldırış etmemekte kararlıydım. Küçük kız çocuğu yine karşıma çıkmış bana bakıyordu ama geçen ki olaydan tedbirimi aldığım için aniden korkmamıştım. Yanından geçip giderken sadece bana bakıyordu. Önüne geçtiğimde aynadan ona doğru baktım. Hala orada durmuş bana bakıyordu. Bakışlarında soğuk bir donukluk gözüküyordu. Teni solmuş siyah saçları ortaya çıkmıştı. Güzel bir kızdı ama hareketleri ile ürpertici olmayı başarıyordu. Halüsilasyon görmelerim gerçekçi olmaya başlamıştı sanırım. Telefonumun çalmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp telefonu açtım.
-Efendim? (Lisa)
-Jimin ile Jungkook daha çıkmamış yola gelirken onları da alabilir misin? (Rose)
-Alırım sıkıntı olmaz. (Lisa)
Telefonu kapattıktan sonra Jimin'i aradım.
-Alo Jimin nerdesiniz? (Lisa)
-Evden çıkacağız şimdi sen? (Jimin)
-Bende yoldayım sizi alayım birlikte geçelim olur mu? (Lisa)
-Ah çok iyi olur hemde. Konum atıp bekliyoruz o zamann.(Jimin)
-Tamamdır görüşürüz. (Lisa)
Konuma baktıktan sonra direk yola koyuldum. Neyse ki yolumun üstünde bir yerdeydi. Evin önüne geldiğim de Jimin ile Jungkook'ta gelmiş selamlaştıktan sonra arabaya binerek yola koyulmuştuk. Mekana geldiğimiz de bizimkileri bulup yanlarına oturduk. Herkes gelmişti ve proje konusunu konuşmaya başlamıştık. Bir iki saat bu konuyu konuştuktan sonra yemeğimizi de yiyerek sohbete başlamıştık. Mideme giren ağrı ve başımda ki o küçük sessiz fısıltılar yüzünden kötü olmaya başlamıştım. Kimseye çaktırmamaya çalışıyordum ama gittikçe şiddetli bir hal alıyordu.
-Ben bir lavaboya gidip geliyorum. (Lisa) dedikten sonra hızlı adımlarla lavaboya doğru gittim. Kendimi bir tuvalete kitleyerek fısıltıların gitmesi için bağırmaya başladım. Olmuyordu, gitmiyordu beynimi kemiren bir şey vardı sanki gittikçe çok şiddetli bir hal alıyordu. Kafamı ellerimin arasına aldım ve dizlerimi kendime doğru çekerek yere oturdum. Susmuyordu her neyse bitmiyordu. Lanet olası beynimin içini yiyiyordu. Aralarında duyduğum bir kaç kelime tüylerimi ürpertiyordu. Anlamıyordum ve ne oluyordu bir fikrim yoktu. 'Sana gitme demiştim' 'Kendin kaşınıyorsun' 'Bulaşma' ve anlamadığım başka bir seste şuydu, 'Kurtar bizi' kimi kurtarmalıydım. Ne yapacaktım, nasıl kurtaracaktım? 'Bencil olma' 'Bizi değil bulaşma ve kendini kurtar' diyen sesler kafamı iyice allak bullak etmişti. Artık bu şiddetli ağrıya dayanmaz hale gelmiştim. Susmaları için bağırıyor çığlık atıyordum. En son ağrı azaldığında kendime gelmiştim. Lavaboya kimse gelmediği için şanslı sayılırdım. Kilidi açarak elime yüzüme bir su vurarak kendime gelmeye çalıştım. Bunların hepsi neydi bir an önce çözmem gerekiyordu. Yarın kütüphaneye gidip ev hakkında araştırma yapsam iyi olacaktı. Lavabodan çıkıp kızların yanına oturduğum da Jennie bana bakıyordu.
-İyi misin yüzün solmuş sanki. (Jennie)
-İ-iyiyim sıkıntı yok.(Lisa)
-Biri bir şey mi dedi yoksa? (Yoongi)
-Dalağını sökerim onun kim ne dedi? (Hoseok)
-Aynen doğduğuna pişman ederiz onu söylemen yeter Lisa hadi. (Taehyung)
-Ya kimse bir şey demedi başım ağrıyor biraz o kadar sakin olun. (Lisa)
-Eminsin dimi bak dalarız valla. (Jimin)
-Aynen öyle kimse bizim minik kızımıza bulaşamaz. (Jin)
-Gerçekten kimse bir şey demedi ya. Seviyorum sizi biri bir şey diyebilir mi bana he? (Lisa)
-İşte benim kızım. (Jennie)
Gülüştükten sonra koyu bir sohbetin içine dalmıştık...
YOU ARE READING
Cursed Loop
FanfictionHer zaman ki gibi normal bir gündeyken neden bir anda lanetin içinde bulunmayasın ki? ~27/06/2019~
