۝ B: BTBP || 16/1

Start from the beginning
                                    

Aynı soruyu cevaplama sırası kendine geldiğinde "İyi günde ve kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta Burç Aksoy'u kabul ediyor musunuz?" sorusunu her ne kadar içinden "Bundan daha kötü bir gün olacağını sanmıyorum ama..." dese de cılız bir "Evet." kelimesiyle yanıtlamıştı. Hayatının en büyük sürprizini yaşıyor olabilirdi şuan. Ve tabi bu sürpriz iyi mi yoksa kötü mü, buna karar vermek için şuan hiç doğru bir zaman değildi.

İkisi de bu evliliğe onay verecek o sihirli kelimeyi söyleseler de birbirilerine oldukça öfkeliydiler. Her ne kadar kafaları karışık olsa da bu öfke konusunda gayet netti genç çift. Alara kendisine yalan söyleyen bu adamla, Burç da kendisini yok yere terk eden bir kadınla evlendiği için, her ikisi de güya başkaları için birbirilerini terk ettikleri için son derece öfkeliydiler. Durum izah edilirken bile epey karışıktı fakat öfkeleri yalnızca birbirilerine miydi, yoksa bir miktar kendilerine de bu öfkeden bir pay var mıydı bilinmiyordu doğrusu. Birbirileriyle evlenmemek için kaçmışlar ve tesadüfe bakın ki Bodrum'da bir otelde karşılaşıp birbirilerine âşık olmuşlardı. Tam birbirilerine deli divane âşıklarken kader yüzünden -ya da kadere suç atmak çok da doğru olmazdı, Burç'un salaklığı yüzünden- ayrılıp evlerine dönmüşler, birbirilerini başkalarıyla evlenmek için terk etmişler ve tesadüfe bakın ki yine birbirileriyle evlenmişlerdi. Sudoku çözmek bile bundan daha kolaydı.

Gelin ve damat mecburi olarak dansa kalktıklarında birbiriyle tepkimeye girmek üzere olan iki kimyasal madde gibiydiler.

Alara sinirden ayaklarını yere vurmamak için kendini zor tutuyordu ve dişlerinin arasından kendi kendine "Bu nasıl olabilir ya, nasıl olabilir..." diye söyleniyordu.

"Valla ben de durumdan çok memnun sayılmam Alara Hanım, zira her gün beni terk eden bir kadınla zorla nikâh masasına oturtulmuyorum."

"Bana bak sus, yoksa valla sinirimi senden çıkaracağım Burç!"

"Ya nasıl bu kadar rahat davranabiliyorsun anlamıyorum! Sen beni terk ettin, terk! O kadar aradım, mesaj attım bir kere bile dönmedin. Başkasıyla evlenmek için beni terk ettin!"

"Başkasıyla evlenmek için seni terk etmedim, bana yalan söylediğin için terk ettim. Sapla samanı birbirine karıştırma! Bir de suçuna kılıf uydurma karşımda!"

İkisi de ne kadar ileri gidebileceklerini bildikleri ve bu düğünün bir cenaze marşıyla sonlanmalarını istemedikleri için derin bir nefes aldı. Sessizliğini bozan ilk bozan Alara oldu.

"Bak, nikâh boyunca normal davranalım. Gece nasılsa istesek de istemesek de baş başa kalacağız. Kozlarımızı o zaman paylaşırız."

"Mantıklı!"

"İyi!"

Birbirileriyle sarmaş dolaş dans etmeye devam ediyorlardı fakat birbirilerinin gözleri dışında her yere bakıyorlardı. Bu sırada Alara etrafına göz gezdirirken Burak'ın Nilüfer'le, Mete'nin de Taçmin'le dans ettiğini fark etmişti. Herkes hâlinden son derece memnundu galiba. Gelin ve damat dışında.

Düğün merasimi sırası geçen her dakika onlar için yıl gibiydi. Bir an hiç bitmeyecek sanmışlardı ama nihayet bu tantana bitmişti. Otel odasına geldiklerinde öfkeli oldukları her hâllerinden belliydi. İşin en güzel yanı da artık rol yapmak zorunda kalmamalarıydı. Alara bir sağa bir sola volta atarken Burç oturmuş tırnaklarını yeme aşamasına kadar gelmişti. İkisi de hem şaşkın, hem öfkeli bir biçimde bilinmezliğe doğru gittiklerinin farkındaydı. Ve bu gidişata bir dur demeleri gerekiyordu.

Alara öfkeli gözlerini yeni kocasına dikmiş "Bunun olduğuna hâlâ inanamıyorum ama oldu işte. Bu işin bir çaresine bakmalıyız." dediğinde burnundan soluyordu. Karşısındaki adam da pek farklı sayılmazdı.

BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu ღBİTTİღWhere stories live. Discover now