"Yani şey yemek yaparım diyecektim ama ev de malzeme yok. En iyisi markete gideyim ben."

"Dur!"

Hoseok arkasını dönmüştü ki durmak zorunda kaldı. Adım sesleri yavaşça kendisine yaklaşıyordu. Onunla beraber kokusu da geliyordu ve bu koku Hoseok'un beyninde şimşekler çakmasını sağlıyordu.

"Bir sorun mu var sahip?"

Hoseok bakışlarını aşağıya doğru indirdi. Kendinden az kısa olan dibine girmiş ve bakışlarını onun yüzünde yavaşça dolaştırmıştı.

"Hayır. Şimdi önümden çıkarsan markete gideceğim."

Yoongi'nin suratı düşmüş dudaklarını büzmüştü. Hoseok da ona kötü davranmaktan memnun değildi ama dediği cümleler aşırı sinirini bozmuş, kalbini kırmıştı. Hoseok, Tanrı'ya ona bu kadar güçlü bir irade verdiği için içinden dualar ediyordu bile.

Yoongi'nin önünden çekilmesiyle hızlı adımlarla dış kapıya vardı. Yoongi kapanan kapı sesiyle koltuğa oturdu. Bakışlarını televizyonda dolandırdı ve dikkatini masanın üstünde ki telefon çekti. Hoseok cüzdanı haricinde hiçbir şeyi yanına almamıştı.

Yoongi hızlıca telefonu eline aldı. Jimin'i arayıp birkaç soru sormak istiyordu. Çünkü sorular onun aklını sürekli karıştırıyordu. Son olaydan sonra Jimin'e muzlu süt alarak kendisini affettirmişti.

Namjoon'un ismini görünce rehber de hızlıca arama tuşuna bastı. Birkaç çalıştan sonra telefon açılmıştı.

"Alo?"

"Alo Jimin?"

"Efendim Yoongi."

"Seninle birkaç konu hakkında konuşucaktım. Sen geçenlerde bir şey hakkında bahsetmiştin ya Namjoon'un kokusu sana garip geliyordu neydi o?"

"Ha şu olay. Ne oldu ki?"

"Hoseok'un kokusu bana çok garip geliyor."

"Oh! Yani şehvet ve arzu duyuyorsun aynı benim Namjoon'a duyduğum gibi."

"Yani adlandıramadığım duygular işte. Ona yaklaştığımda sanki daha önce koklamadığım bir koku burnuma doluyor. Bir yandan huzurlu hissederken diğer yandan garip duygular içerisine giriyorum."

"Kızgınlık dönemine doğru yaklaşınca olan bir şeymiş. Yani anlayacağın kendi kendine rahatlatmaya bak. Anlarsın ya."

Jimin'in gülmesiyle Yoongi'de kendini tutamayıp gülmüştü.

"Komikti ama yine de sen çok terbiyesizsin!"

"Alışırsın merak etme."

Jimin tekrar gülünce Yoongi daha fazla gülmesine dayanamayıp görüşürüz dedikten sonra aramayı sonlandırmıştı. Elinde ki telefonu aldığı yere geri koymuştu. Sonuçta Hoseok ona telefonunu aldığı için kızmazdı. Kapının çalınmasıyla Yoongi oturduğu yerden kalktı ve hızlı adımlarla kapıya vardı.

Kapıyı açınca Hoseok elinde ki poşetlerle hızlıca mutfağa doğru ilerledi. Yoongi ise kapıyı kapatıp yavaşça odasına ilerledi.

Hoseok elinde ki poşetleri tezgahın üstüne bırakıp derin bir nefes aldı. Poşetleri tam yerleştirecekte ki inleme sesiyle duraksadı. Şaşkınlıkla gözlerini araladı. Yoongi'ye bir şey olduğu korkusuyla koşar adımlarla sesin geldiği yöne gitti.

Yoongi'nin odasının kapısını hışımla açtı. Yoongi'yi yerde otururken görmesiyle içine bir rahatlama çökmüştü fakat genç çocuğun dirseğini tuttuğunu görmüştü. Dolu gözlerini kaldırıp Hoseok'la buluşturdu. Hoseok kanı görmesiyle hızlıca Yoongi'nin yanına varıp yere çöktü.

"Elini çek bir bakayım."

Hoseok eğildiği için saçları Yoongi'nin burnunun dibindeydi. Yoongi ise özlediği kokuyu derince içine çekmiş bir yandan da elini çekmişti.

"Çok bir şey yok ama gel temizleyelim."

Hoseok eğildiği yerden kalkmış Yoongi'yi de yavaşça kaldırmıştı. Hoseok önde Yoongi arkasında banyoya doğru ilerlemişlerdi. Hoseok dolaptan ilk yardım kutusunu almıştı. Yoongi ise küçük sandalyeye oturmuş, Hoseok'un yanına gelmesini bekliyordu.

Hoseok elinde ki ilk yardım çantasıyla Yoongi'nin yanına ilerleyip diz çöktü. Bir yandan da burnuna dolan güzel kokuyla mücadele etmeye çalışıyordu. Yoongi ise dalgınca bakışlarını genç adam da dolandırıyordu. Acıyan kolunu çoktan unutmuştu yakınlıklarından dolayı bir yandan da burnuna dolan kokudan dolayı da unutmuştu.

Yoongi kafasını yavaşça kaldırıp yüzlerini eşitledi. Hoseok'un odağı ise yaptığı işteydi. Bu da Yoongi'nin işine geliyordu. Çünkü yakından Hoseok'u izlemek onun için çok güzeldi.

Hoseok elinde ki pamuğu yanda ki küçük çöp kutusuna attı. Elinde ki yara bandını yaraya yapıştırıp malzemeleri çantaya geri koydu. Kolunu okşamaya başlayan kuyrukla bakışlarını Yoongi'ye çıkardı. Yoongi büzdüğü dudaklarıyla alttan alttan ona bakıyordu. Tanrı aşkına haberi var mıydı aşırı seksi göründüğünden?

Hoseok ise yanlış bir şey yapmamak için kendisini tembihliyordu. Gözleri buluştuğu gibi Yoongi'nin vücudu titredi. Hoseok'un tek bakışı bile onu etkiliyebiliyordu. Son zamanlarda yakınlaşmadıkları için Yoongi'nin içinde ki özlem duygusu kabardı.

Yoongi dayanamayıp hışımla karşısında ki dolgun dudağa yapıştı. Hoseok da hissettiği baskıyla gözlerini şaşkınlıkla araladı. İlk defa Yoongi bu şekilde öpüyordu. Hoseok aldığı kokunun daha da çoğalmasıyla kendini geriye çekecekti ki bir şey sanki vücudunu sabitlemişti. İnce dudak hala dudağının üstünde sabitti. Hiçbir şekilde hareket etmiyordu ve gözleri de kapalıydı.

Hoseok zihnine dolan düşüncelerle çıldıracağını hissetti. Daha fazla dayanamayıp küçüğün üst dudağının dudaklarının arasına alıp emdi. Yoongi ise dudaklarından küçük bir inleme kaçırdı. Hoseok bu sesi duymasıyla zihninin içinde kocaman bir karanlık sanki onu daha da içine çekmiş, kendisini kontrol edemez olmuştu.

Hızlıca sandalye de oturan gencin kalçalarından tutarak kucağına çekti ve bu sefer de alt dudağını dudaklarının arasına alıp çekiştirdi. Yoongi ise aniden gelen zevkle inledi. Kucağında ki bedeni kendisine bastırdı ve dudaklarını araladı. Genç çocuğun kulakları titremiş kuyruğu ise hızlıca sallanıyordu.

Hoseok yaptığı şeyi fark ettiği gibi gözlerini şaşkınlıkla araladı. Az önce cidden ne olmuştu? Kucağında ki bedeni indirip arkasına bakmadan banyodan kaçmıştı. Yoongi ise ani olan şeylerle şaşkınlıkla arkasından bakmıştı.

~°~

Kitabın en uzun bölümü herhalde ya. Hay maşallah diyip gidiyorum.

CàtBoy ༲ Sopè ༲Where stories live. Discover now