1.8

3.9K 387 317
                                    



Kaybedişin verdiği o keskin, acı dolu his ile kavruluyordum. Sanki biri beni kızgın bir kazanın içine atmış ve ateşi sonuna kadar körüklemişti. Etim çekiliyordu sanki.

Kamer, dudakları dudaklarımda öylece duruyordu. Hareket etmiyordu. Benim durumum da farklı sayılmazdı. Fakat ben artı olarak katlanılamaz bir acı hissediyorum.

Vücudumdaki bütün kan beynime toplandığı için hareket edememe durumum her şeyin dank etmesi ile son buldu ve kendimi son sürat geri çekip, hissettiğim bütün acıdan güç alıp avcumu Kamer'in yanağına geçirdim.

'' Senden, senden nefret ediyorum. ''

Tokadımın etkisi ile yana dönen başını bana çevirmeden öylece duruyordu. Bunun aksine benim gözyaşlarım durmuyordu.

'' Bu yaptığın yüzünden seni asla affetmeyeceğimin bilince ol. ''

Bunu söyler söylemez bilmediğim sokaklara doğru koşmaya başladım. Arkamdan adımı haykıran kişinin Baran olduğunu biliyordum. Sesini duymuştum fakat bakmaya gücüm yoktu.

Ya bizi öyle gördüyse düşüncesi beynimi kemiriyor, bel boşluğuma katlanılamaz bir acı veriyordu. Sanki kızgın bir bıçak sayısızca saplanıyordu bedenime.

Kararan hava ve dolan gözlerim sayesinde yolumu net göremesem de, sokakların dönüşlerinden dönüyor ve bilmediğim yerlere doğru arşınlıyordum.

Bir süre sonra yorgun düşen bedenim bana daha fazla koşamayacağımı, bırak koşmayı bir adım dahi atamayacağımı haykırmaya başladığında durdum ve kendimi sadece sokak lambalarının aydınlattığı karanlık sokağın duvarına doğru bıraktım.

Sırtım sıcak havaya rağmen buz gibi olmuş duvar ile buluşur buluşmaz gözyaşlarımı bıraktım. Gözlerimde bir damla bile yaş bırakmak istemezcesine ağlıyordum.

Aklım almıyordu. Benim sakladığım o öpücüğü aldığını kabul etmek istemiyordum. Bir yanım bunu yapmasının mantıklı bir sebebi olduğunu söylerken diğer yanım beni sevdiğini haykırıyordu.

Beni sevdiği düşüncesini barındırmak istemiyordum zihnimde. Kamer'den bahsediyorduk. Sütkardeşimden. Dostumdan. Sırdaşımdan. Başım sıkıştığında sığındığım kişiden bahsediyorduk. Bu yüzden canım yanıyordu. Bu yüzden kabullenemiyordum.

Saat ilerledikçe hava yakıcı sıcağından arınmış ve üşütmese de içimi ürperten serinliğine kavuşmuştu. Oturduğum için basenlerimi dahi kapatmayan elbisem, hava biraz daha serinlerse üşümeme engel olamayacaktı.

Ama ben asla yerimden kalkmak istemiyordum. Yaşananlara inanmak da istemiyordum. Az önce gerçekleşen şeyin rüya olması için belki de her şeyimi verebilirdim. Çok güzel rüyalar görürken bazen annem tam zamanında beni uyandırırdı. Şakasına kızardım ona. Ama şu an resmen annemin uyanmam için baskı yapmasını diliyordum.

Cüzdanım, kimliğim, telefonum, ev anahtarım hepsi elbiseme uygun olsun diye aldığım küçük çantamda kalmışlardı. Çantam da düğün salonunda. Eve nasıl gideceğimi bilmiyor, içten içe de herkesin telaş içinde beni evde beklediğini bildiğimden eve gitmek istemiyordum.

Mucizevi bir şekilde Baran'ın sadece arkamdan bağırmakla kalmayıp peşimden gelmiş olmasını ve birazdan endişe ile gelip bana sarılmasını istiyordum ama beni bulmak için fazla geç kalmıştı. Sanırım o Kamer'in yanında kalmıştı.

Buraya geldiğimde yorgunluktan bir yere oturmam için yalvaran bacaklarım şimdi uyuştuğu nedeniyle kalkmam için yalvarıyordu. Ama zaten bilmediğim bir yerdeyken, evi bulmaya çalışsam karşıma çıkmasından korktuğum insanlara rastlamak istemiyordum.

Son DördünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin