Ciddi ciddi açıklamamı yaptığım sırada aslında boşluğa konuştuğumu fark etmiştim. Çünkü Jungkook söylediklerime cevap bile vermeden boynuma ıslak öpücüklerini bırakıp duruyordu.

"Dinliyor musun beni?" derken öpücükleri sıralıyordu hala.

"Hı-hımm..." gibi bir ses çıkardığında kesinlikle dinlemediğini anlamıştım.

Jungkook bir anlığına geri çekilip elindeki bardağı koyduktan sonra benim elimdekini de alıp kollarını belime sardı sıkıca.

"Birazcık öpebilir miyim? Çok kısa..." derken yavru köpek gibi bakması çığlık atma isteği uyandırıyordu içimde. Kahretsin, çok tatlıydı.

"Jungkook çok işimiz-"

Cümlemi tamamlama izin vermeyen şey tabii ki, dudaklarıma kapanan dudaklarıydı. Karşılıksız kalırsam daha çok inada bindireceğini bildiğimden beni öpmesine izin vermiştim. Zaten benim için hava hoştu. Kocam, Jeon Jungkook beni öpmek isteyecekti ve ben hayır diyecektim öyle mi? Bunun olma ihtimali kırmızı karların yağmasıyla aynıydı.

Kollarımı boynuna dolayıp ellerimi saçlarına geçirdiğimde alt dudağımı ısırmıştı. Fazla hırslanmış falan olmalıydı, ısırma sebebini sorgulamayacaktım. Alışmıştım.

Salıncak bizim hareketlerimiz yüzünden sallanırken Jungkook düşmeyeyim diye beni sıkıca tutuyordu. Çünkü, düşme gibi bir salaklığı yapacağımı o da çok iyi biliyordu.

Telefonumun çalmasıyla aniden giriştiğimiz şey son bulurken suratsız Jungkook geri dönmüş ve irkilerek geri çekilmişti.

"Arayanı elime geçirirsem öldürürüm." dediğinde gözlerimi devirirken üstümden kalkması için gözlerimle işaret edip cebimden telefonu çıkardım. Kurduğu cümle gibi cümleler kurduğunda rahatsız hissediyordum.

Ekrana baktığımda gözucuyla öylece ileriyi izleyen Jungkook'a bakıp aramayı yanıtladım.

"Oppa?" dediğimde Jungkook'a tekrar baktım. Bu sefer bana dönmüştü. Söylediğim şey dikkatini çekmişti çünkü.

"Ha Neul-ah... N'aber?" dedi Yoongi.

"İyiyim sen nasılsın?" diyerek karşılık verdiğimde Jungkook ile göz temasımızı kesmiyorduk.

"İyiyim... Bankaya uğramıştım ama yoksun." dedi.

"Bugün tatil günüm," dedim. "İşin mi vardı ki?"

Kıkırdadığını duydum. "Seni görmek için gelmiştim aslında."

"Sen bizi özler miydin ya?" dedim imayla. "Ne zaman çağırsak yoksun..."

Jungkook gözlerini devirdi.

"Yoğun oluyorum, Ha Neul. Yoğun olduğumda da yorgun oluyorum. Döngüye girdim." dedi. "Ben de sizi özledim. Seni, Taehyung'u, Diana'yı..."

Jungkook'u söylememişti ama bu sefer beklemiştim nedense. Jungkook'u kabul etmek bu kadar zor muydu onun için? Üstelik bana olan aşkının geçip gittiğini söylemişken... Eski halimize geri dönmüştük bir nevi. Açıkçası Taehyung'un yaptığı gibi Yoongi'nin de kabullenmesini beklemiştim. Tamam Taehyung ve Jungkook çok yakın arkadaş olmuşlardı, Yoongi'den bu kadarını beklemiyordum ama beklediğim şeyler vardı işte.

"Bu akşam bizde toplanıyoruz. Taehyung, Diana ve Jimin geliyor." dedim. "Sen de gelsene."

Jungkook ise telefonu kapatır kapatmaz kavga edeceğimizin sinyallerini veren bakışlarla bana bakıyordu. Az önce öpüyordu, şimdi kızıyor...

"Belki uğrarım." dedi. "Kapatıyorum. Görüşürüz Ha Neul."

Karşılık verdiğimde aramayı sonlandırmıştık.

Love Affair: Upside Down Where stories live. Discover now