"Ben mangal için çalı falan bulmaya gidiyorum."
YUH ŞUAN JUNGKOOK AĞZINI AÇIP KONUŞTU MU!? Ben en son dilini yuttu falan sanıyordum.
"İyi olur çok bekletme ama."
Jin onu onaylarken hiç beklemediğim bir şeyi yaparak söze atlamıştım.
"Ben de seninle geleyim burada işim yok."
Konuşmamla dönüp bana bakan bir çift göz görmem bir olmuştu. Afallamış bir şekilde bana bakıyordu. Doğrusu bu hali çok çekici duruyordu. Ah ne diyorum ben kendine gel Lisa.
"Bence de ama Lisa'ya dikkat et kaybolur şimdi onu bir daha aramayalım."
'Sağol ya baya güveniyorsun bana' diye Jennie'nin hafif gözümle gözünün içine baktım o da gülümsüyordu.
"İyi gel ama peşimden ayrılayım deme."
Ben çok meraklıyım sana zaten. Şu triplere bak. Gerçi dünden sonra haksız da değildi. Çikolataları cebime atıp peşine takıldım. Ormanın içine girmiştik ve burası gerçekten korkutucu gözüküyordu. Jungkook sanki burayı daha önce de biliyormuş gibi gözüküyordu. Çünkü hiç takılmadan giderken ben sürekli bir yerlere takılıyordum. Çok sessizdi acaba bir şey yaşadığı için mi böyle olmuştu anlamıyordum. Ama gerçekten gizemli kişiliği beni kendine iyice çekmeye başlamıştı. Tabi yani başını derde sokmak varsa Lisa her zaman hazırdır. Böyle dalmışken yanımda böcek görmemle sıçrayıp çığlık atmam bir oldu. Sesime dönmüş olacak ki Jungkook hadi ama o bir böcek dermiş gibi bana bakıyordu.
Kafamı pardon anlamında eğip yola devam ederken dikkatimi çeken bir şey olmuştu. Jungkook önde ilerlerken gözüme takılan ev oldukça merak alanıma girmişti. Daha ne ara önüne geldiğimi bile anlamadan kendimi kapının önünde bulmuştum. Gözlerim evin duvarlarında gezerken oldukça eski olduğunu anlayabiliyordum.
Duvarları tahtadan ama uzun zamandır kimse kalmamış gibiydi. İki katlı bir evdi boyanıp bakım görse çok güzel bir ev olabilirdi. Ama içerisi nasıldı diye düşünürken kendimi kapısını açarken buldum. Gerçekten başımı çok büyük bir belaya sokacaktım, hissediyordum. Jungkook nereye gitmişti? Onsuz nasıl dönecektim ben? Onu beklemek için burada mı dursaydı acaba diye düşünmeden edememiştim. Hem evi de incelemiş olurdum.
İçeri girdiğimde kötü bir koku burnumun içine dolmuştu. İçeride ki eşyalar kaç yüzyıldan kalmaydı cidden? Etraf tozdan, kirden görülmüyordu bile. İçeride değişik bir enerji hissediyordum. Merdivenin kenarında ki oyuncak bebek oldukça korkutucu bir hava katıyordu.
Masanın üzerinde bir aile fotoğrafı vardı ve sanırım evin sahiplerinin olmalıydı. Gidip ona bakmaya yeltenecektim ki arkadan bir elin beni çekmesiyle çığlığı basmam bir olmuştu. Bir anda çektiği için şuan tam da sarılıyor gibiydik.
Bakmak için kafamı kaldırdığım da karşım da Jungkook'u gördüm.
Hemen kendimi geri çekip evin önüne indiğimde peşimden geldiğini adım seslerinden anlayabiliyordum.
"Neredesin sen? Peşimi bırakma demedim mi sana!?"
Bağırması ile yerimden sıçramıştım.
"Bir an merak duygumu bastıramadım işte bilmiyorum hem sen beni nasıl buldun?"
"Etrafa baktığın da buradan başka gidecek bir yerin olmadığını görüyorsun değil mi? Bende öyle düşündüğüm için buraya geldim yanılmadım da. Bir daha peşimden ayrılma haydi dönelim geri."
Sesi niye endişe doluydu ki salak çünkü kayboldun endişelenmesi normal değil mi? Diye söylenen iç sesime karşılık gözlerimi devirmiştim. Jungkook'u takip ederken birden kolunu tuttum ve ona doğru seslendim.
"Jungkook bir bakar mısın?"
Bana dönüp efendim dercesine yüzüme baktı.
"Şey dün geceki olaydan dolayı...ben özür dilerim gerçekten kendim de olmadığım için hiçbirini bilinçli yapmadım,özür dilerim." diyerek ona cebimden çıkardığım çikolatayı uzattım. Dediklerimden dolayı afallamış olacak ki öylece suratıma bakmaya devam ediyordu.
"Evet kendin de olmadığın açıkça belli oluyordu zaten. O yüzden önemli değil özrün kabul edildi diyelim." dedikten sonra elimde ki çikolatayı alıp göz kırparak gülümsedi. Sanırım ilk defa gülümsediğini görüyordum. Hemde bana? İçimde düşündüklerimi kenara atıp onun peşine takıldım ama cidden az önce gülümsedi yanlış görmedim değil mi? Ah bir insan nasıl bu kadar tatlı gülebilirdi ki.
O ev neden hala oradaydı? Oldukça korkutucu olması yetmiyormuş gibi birde ormanın içindeydi.
"Nerede kaldınız kızım acıktık şurada haydi yakın ateşi de pişirelim."
Jisoo'nun bize söylenmesiyle birlikte Jungkook konuşmaya başlamıştı.
"Eğer bazıları peşimden ayrılmayıp beni takip etseydi daha erken gelebilirdi, değil mi Lisa?"
Hah topu bana atmıştı bir sen kalmıştın zaten.
"Ya merak ettim diyorum merak! Hem sen hiç mi bakmazsın arkanda ki insana?"
Sinirlenmeme tamamen zıt olarak karşımda dikilip gülen yüzlere baktığımda gözlerimi devirmiş ve konuşmaya başlamıştım.
"Ne gülüyorsunuz ya? Of ne yapıyorsanız yapın ben gölün kenarına gidiyorum."
"DİKKAT ET DE GÖLE DE DÜŞME!"
Jennie'nin arkamdan bağırmasına karşılık gözlerimi tekrar devirmiştim. Bu gidişle gözlerimi kaybedecektim sanırım. Cidden hepsi bir olmuş beni delirtmeye mi çalışıyorlar anlamıyordum. Gölün kıyısına oturup kendimi çimenlere bıraktım. Biraz uyku en güzeli olabilirdi derken başıma dikilen Rosé ile tekrar kalkmıştım.
"Senin benim uykumla derdin ne kızım?"
"Yine mi uykundan uyandırdım? Sana yemeğin hazır olduğunu haber vermeye gelmiştim sadece."
"Ne ara hazır oldu daha yeni geldim şuraya?"
"Yarım saattir yatıyorsun Lisa haydi kalk yemeğe."
Ne? Cidden yarım saat olmuş muydu? Düşünürken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım sanırım. Masaya doğru gittim ve bana ayrılan yere hızla oturdum. Herkes yemeğini yedikten sonra sohbete güzel ve uzun bir sohbete dalmıştık.
Hava kararmaya başladığı için eşyaları toplayıp arabaya doğru gidiyorduk. Arabaya binmeden önce ağaçların orada bir parlaklık dikkatimi çekti. İyice yaklaşıp tekrar baktığım zaman parlaklık anında yok olmuştu. Neydi o parlaklık?
"Lisa bin şu arabaya da gidelim."
"Ah pardon geliyorum hemen."
Ardından arabaya bindim ve eve doğru yola çıkmıştık. Aklıma hala daha beyaz parlaklıkta kalırken kendimi uykunun kollarına yavaşça teslim ediyordum...
KAMU SEDANG MEMBACA
Cursed Loop
Fiksi PenggemarHer zaman ki gibi normal bir gündeyken neden bir anda lanetin içinde bulunmayasın ki? ~27/06/2019~
~4~
Mulai dari awal
